"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Köln'de yad edildi

20 Haziran 2025, Cuma
Büyük İslam Alimi ve Mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatının 65. yılı münasebetiyle Köln’de düzenlenen programda, dijitalleşmenin aile ve toplum üzerindeki etkileri ele alındı; maneviyatı korumaya yönelik çözüm önerileri sunuldu.

Panel: Almanya’da Nurun Baharı
Nurseza Parlakoğlu-1
Fotoğraflar: İsminur Efe- Yeni Asya

Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 65. yılı münasebetiyle Almanya’nın Köln şehrinde anlamlı bir program düzenlendi. “Sosyal Medya ve Aile” temasıyla gerçekleştirilen program, 8 Haziran 2025 Pazar günü Stadthalle Mülheim'de yapıldı. Programa konuşmacı olarak Prof. Dr. Ömer Önbaş, Dr. Gökhan Kızılırmak, eğitimci yazarlar Ahmet Dursun ve Şükrü Bulut katıldı.

Programda ayrıca Dr. Bahri Güngördü yönetimindeki Biz Bize Tasavvuf Musikî Heyeti'nin sunduğu dinleti, katılımcılara manevî bir atmosfer yaşattı. Programın açış konuşmasını Mevlüt Kurnaz gerçekleştirdi. Açış konuşmasının ardından program Hafız Hasan Rüzgar'ın Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile devam etti. 


Hafız Hasan Rüzgar

Gurbetten Nur’a 26 yıllık vefa

Açış konuşmasında Kurnaz şunları söyledi: "Tam 26 senedir Avrupa Nur Cemaati, Avrupa’da Bediüzzaman Said Nursî’yi Yeni Asya gazetesiyle birlikte anma çerçevesinde, gurbetten Nurun bayramlarını sizlerle birlikte kutlayarak Avrupa'nın dört bir köşesinden teşrif eden bizlere hasret giderme imkânı hazırlıyor. Muhteşem tarihiyle günümüze uzanan bu programa katkı sunan herkese teşekkür ve dualarımızı takdim ediyor, sizleri Allah’ın selâmıyla selâmlıyor, programımıza hoş geldiniz diyoruz.

26 sene demek, Müslümanların sosyal problemlerinden 26 farklı konu demek. Her sene bizi ve çocuklarımızı sıkıntıya sokan meselelerin halli için Türkiye ve Avrupa’nın mümtaz ilim adamlarını bu problemlerin çözümü için çağırıyoruz."

Hilâfet vazifesini unutan insan, yalnızlığa mahkûm olur

İlk konuşmacı olan Prof. Dr. Ömer Önbaş, programın ana teması olan “Sosyal Medya ve Aile” çerçevesinde yaptığı konuşmada, insanın hilâfet vazifesine dikkat çekerek, onun sadece kendisi için değil bütün mevcudat adına sorumluluk taşıyan bir varlık olduğunu ifade etti. İnsanın, kâinatla derin ve çok yönlü bir irtibat içinde yaratıldığını, fıtratında bütün mahlûkatın dertleriyle dertlenebilecek bir câmiiyet bulunduğunu belirtti.

Bu yüksek mahiyetin farkına varılmadığında, insanın sadece maddî âleme sıkışan, ruhî ve kalbî latifelerini işletemeyen, yalnızlaşmış ve manevî körlüğe sürüklenmiş bir hâle dönüştüğünü dile getirdi. Elektromanyetik spektrum örneği üzerinden insanın çok yönlü alıcı ve verici sistemlerle donatıldığını açıklayan Önbaş, insanın bu geniş frekans kabiliyetinin daralmasının, onun aslî vazifesi olan hilâfeti zedelediğini, ruhun ve kalbin frekanslarının ihmal edilmesiyle cemaat ruhunun yerini ferdiyetçiliğin ve yalnızlığın aldığını ifade etti.

Sosyal medya, kalbî bağları zayıflatıyor

Önbaş konuşmasında, özellikle çocuklarda yaygınlaşan ekran maruziyetinin hem zihnî, hem de sosyal gelişimi ciddî şekilde etkilediğini, aile içi iletişimi zayıflattığını ve bu durumun ilerleyen yaşlarda empati ve sempati yoksunluğu gibi kalbî bağların zayıflamasına yol açtığını vurguladı. Araştırmalardan örnekler vererek, yüz yüze iletişimin beyindeki etkileşimleri arttırdığını, ekrana mahkûm bir iletişimin ise sadece bilgi akışını değil, duygu ve anlam derinliğini de daralttığını belirtti. Risale-i Nur’dan referanslarla, insanın “halife” olma sıfatının yalnız başına yaşamakla değil; cemaatle, içtimaiyatla, muhabbet ve şefkatle tahakkuk edeceğini ifade eden Önbaş, sosyal medya ile kurulan yüzeysel ilişkilerin insanı medenî olmaktan uzaklaştırdığını, kalpten kalbe bir iletişimin, ancak yüz yüze muhabbetle gerçekleşeceğini vurguladı. Son olarak dinleyicilere hitaben, ailelerine ve çevrelerine yönelmeleri, ekranların değil kalplerin diliyle iletişim kurmaları gerektiğini belirtti ve “Cenab-ı Hak hepimizi fıtratımıza uygun bir kullukta sebatkâr eylesin” duasıyla konuşmasını tamamladı.

Dijitalleşme, bilgiye ve ilme saygıyı zedeledi

Daha sonra söz alan Dr. Gökhan Kızılırmak konuşmasında, dijitalleşmenin gelişim sürecine değinerek sosyal medyanın, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir dönüşüme yol açtığını ifade etti. “İnsanlık, bu dijitalleşmeyle bazı yönlerden geriye gitti” diyen Kızılırmak, özellikle 2007 sonrasında akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla bireylerin sürekli bağlantı hâline geldiğini, bunun da davranış bağımlılığına yol açtığını vurguladı. “Çağımız, davranış bağımlılıkları çağıdır” diyen Prof. Adam Alter’in çalışmalarına atıfta bulunan Kızılırmak, sosyal medya kullanımının “insanlık tarihinin en büyük deneylerinden biri” olduğunu belirtti.

Özellikle dikkat eksikliği, bağımlılık, empati yoksunluğu ve yalnızlaşma gibi sonuçların hem çocuklarda, hem yetişkinlerde gözlemlendiğini ifade etti. “10-15 yıl boyunca ekranlara baktın, Allah için ne yaptın?” sorusunu yönelterek zamanın israfına dikkat çeken Kızılırmak, sosyal medya ve ekran kullanımının aşırıya kaçtığında hizmet niyetiyle yapılsa bile ölçüsüzlükten doğan bir zarar doğurduğunu belirtti. Bu sürecin toplumu sadece tüketici değil, düşünmeden kabul eden ve bilgiye karşı saygıyı kaybeden bireylerden oluşan bir yapıya dönüştürdüğünü ifade ederek, “İmam-ı A’zam da insandı, ben de insanım” gibi söylemlerle ilme karşı gösterilen saygısızlığın sosyal medya yoluyla yaygınlaştığını vurguladı.


Dr. Bahri Güngördü yönetimindeki Biz Bize Tasavvuf Musikî Heyeti'nin sunduğu dinleti, katılımcılara manevî bir atmosfer yaşattı.

İrade tek başına yetmez, şahs-ı manevîye ihtiyaç var

Kızılırmak, konuşmasının devamında sosyal medya karşısında şahsî mücadelenin yeterli olmadığını belirterek, “Cep telefonundan tamamen uzak durmak artık çok zor, hatta imkânsız hale geldi” dedi. Geleneksel irade terbiyesinin bu yeni dijital ortamda yetersiz kaldığını, çünkü karşımızda bireysel değil, organize edilmiş bir “şahs-ı manevî” bulunduğunu ifade etti. Bu yapının algoritmalarla, bildirim sistemleriyle ve sonsuz içerik akışıyla insan zaaflarını hedef alarak şahsı bağımlı hâle getirdiğini belirten Kızılırmak, bu konuda yapılan psikolojik çalışmalara ve “The Social Dilemma” adlı belgeselde yer alan teknoloji ahlâkçısı Tristan Harris’in şu sözüne dikkat çekti: “Ekrana her bakışımız, aslında bir başkasının kurguladığı plana hizmet etmektir.” Harris’in “Time Well Spent” hareketi çerçevesinde geliştirdiği tavsiyelere değinen Kızılırmak, sosyal medya karşısında bilinçli bir kullanım alışkanlığı kazanmanın zorunluluğuna işaret etti. “Dikkat dağılır, zaman unutulur ve birey giderek pasif bir içerik tüketicisine dönüşür” diyen Kızılırmak, çözümün şahsî iradeyi yalnız bırakmadan, cemaat şuuru, aile desteği ve ahlâkî ilkelere dayalı bilinçli bir duruşla mümkün olabileceğini belirtti.

Bilinçli kullanmak, öz benliği ve hakikati korur

Dr. Gökhan Kızılırmak, konuşmasının son bölümünde dijitalleşmenin yalnızca şahsî değil, toplum düzeyinde de hakikatle bağı zayıflattığını ifade etti. “Artık ‘bilgiye ulaşmak’ değil, ‘doğru bilgiye ulaşmak’ temel problem hâline gelmiştir” diyen Kızılırmak, sosyal medya algoritmalarının kullanıcıyı gerçeğe değil, “en çok etkileşim sağlayacak içeriğe” yönlendirdiğini belirtti. Bu durumun, “hakikatin değil, dikkat çekenin öne çıkmasına” yol açtığını ve neticede duygular ile kişisel inançların, objektif gerçeklerin önüne geçtiği bir “post-truth” çağını doğurduğunu vurguladı. Genç nesillerin bu ortamda “derin okuma, dikkat, eleştirel düşünme” gibi temel zihinsel becerileri geliştirmekte zorlandığını belirten Kızılırmak, “Kalıcı öğrenme sabır, tekrar ve dikkat gerektirir; bu nitelikler sosyal medya ortamında yeterince gelişemez” dedi. Konuşmasının sonunda ise, çözümün sosyal medyayı tümüyle terk etmekte değil, “onu bilinçli, sınırlı ve amaçlı kullanabilmekte” yattığını ifade ederek, aksi hâlde bireyin hem “öz benliğini,” hem de “hakikat arayışını” kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını dile getirdi. 

(Devamı yarın)

 

Okunma Sayısı: 360
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı