“Yukarıdan aşağıya doğru düşünen kişi, otoriterdir. Aşağıdan yukarıya doğru toplumun şekillenmesini isteyen demokrattır.
Kendisinden daha aşağı mertebede olanlara inisiyatif alanı bırakan demokrattır; kimseye inisiyatif hakkı tanımayan otoriterdir.''
10 MADDEDE DEMOKRATLIK VE OTORİTERLİK - 2
HUKUKÇU-YAZAR AHMET NAZLI
6. Demokrasiyi yüzeysel olarak tartışanların bilmediği bir konu da “denge mekanizması”dır. Demokrasilerde “denge mekanizması” güç dengelerinin birbirini frenleyecek şekilde oluşturulmasıdır.
Mesela, vatandaşın çoğunluğunun iradesi, hükümeti oluşturur. Ama bu çoğunluk iradesi, azınlık görüşteki insanların haklarını ihlal etmemesi gerekir. Bunun için demokrasilerde, çoğunluğun iradesine karşı, azınlığın haklarını korumak üzere yargı sistemi kurulmuştur. Bu yargı, mahkemeler eliyle, hem çoğunluğa karşı azınlık haklarını korumaktadır. Hem de devlet organlarının kendi arasındaki işleyişte, adil olmasını sağlamaktadır.
Dolayısıyla, devlet ve hükümet içindeki idare sistemi Batıda yasama-yürütme-yargı başlıklarında, birbirini dengeleyecek bir şekilde konumlanmıştır. Ve diğer bütün mekanizmalar, bu 3’lü sistemin altında, birbirini frenleyerek hukuk dışına çıkmasına engel olmaktadır. Mesela Hitler Almanya’sında, Hitler, yetkilerini kötüye kullanıp, buradan bir diktatörlük çıkarmıştı. İkinci Dünya Savaşından sonra, Almanya yenilince, Alman demokrasi güçleri, hükümetlerin Alman anayasasına aykırı davranmayacak şekilde davranmasını sağlayacak kurumları oluşturmuşlardır. Mesela, Alman Anayasa Mahkemesi, bu durumu denetlemekle yükümlü kılınmış ve bir daha diktatörlük oluşmaması için devlet idarecilerinin denetimi arttırılmıştır.
Bizde ise, toplumsal irade, hükümetin oluşturulmasını sağlasa bile, hükümetler, kendilerini dengeleyen mekanizmaların varlığını istemezler. Mesela hükümetler, yargıyı bir “ayak bağı” olarak görürler. Bu yüzden sürekli yargı organlarının yetkilerini kısmaya ve baskı altına almaya çalışırlar. Her ne kadar konumuz otoriterlik olup, diktatörlük olmasa da, diktatörlüğe giden yolların, otoriterlikten geçtiğini unutmamak gerekiyor.
Öyle ise, siz kendi iradenizin bağımsız bir yargı mekanizması tarafından incelenmesini, kontrol edilmesini istiyorsanız, demokratsınız; istemiyorsanız otoritersiniz ve demokrat değilsiniz…
Parlamento
7. Demokrasi, bireysel iradelere ve bireysel iradelerin toplamından hasıl olan toplumsal iradeye dayanmaktadır. Dolayısıyla, Batı demokrasilerinde, seçimle iktidara gelenler, bu iradeye saygılıdır. Ve idareciler toplumun nefesini enselerinde hissetmektedir. Ve bu iradeye uygun davranmaya çalışmaktadır.
Bu irade ile, bireyler, tek tek, egemenlik yetkilerini parlamentolara devretmektedirler. Parlamenterler ve bunlardan oluşan hükümetler de bu iradeye saygı göstermektedirler. Hükümetler, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları, bu iradeye dayalı olarak hareket etmektedirler. Bu toplumsal desteğin kalmadığını gören kim olursa olsun, derhal istifa eder. Bu iradeye aykırı davrandığında, Batı demokrasileri ile Doğu demokrasileri arasında çok önemli bir fark vardır. Batı demokrasilerinde toplumsal iradeye aykırı düşen kim olursa olsun, hemen istifa eder. Doğu demokrasilerinde ise, bu iradeye değer verilmediğinden, yöneticiler, Allah’ın lütfu ile geldiklerini düşündüklerinden dolayı, kendilerini halka karşı hesap vermek zorunda hissetmezler.
Özetle, toplumsal iradeye saygı duyup, gerektiğinde hemen istifa etmesini bilen demokrattır; toplumsal iradeye saygı duymayan ve kendi iradesini toplumun iradelerinin üstünde gören otoriterdir.
Memur hizmetkardır
8. Devlet memurları ve diğer her türlü idareciler, Batı demokrasilerinde, kendilerini milletin memuru olarak görürler. Dolayısıyla, en alt kademeden en üst kademeye kadar, devlet memurları, kendilerini vatandaşın hizmetinde çalışan memurlar olarak görürler. Ve memurlar, vatandaşa üstten bakamazlar; vatandaşı memnun etmek zorundadırlar. Vatandaş da memurlar da bir kurala bağlıdır ve bu kurala riayet etmeye çalışırlar.
Bizde ise, devlet dairelerindeki en küçük memur bile, kendini devlet sanır ve devlet gücüyle vatandaşa tepeden bakar; vatandaşı ezmeye çalışır. Daha önce de değindiğim gibi, yasalar da kurallar da ihtiyaca göre yapılmadığından dolayı, memurlarla vatandaşlar karşı karşıya kalır ve en sıradan memur, vatandaşa zulmedebilmekte ya da rüşvet ve irtikap gibi suçlar ortaya çıkabilmektedir.
Burada kural belli olmalı ve devlet memuru da vatandaş da kurallara riayet etmelidir. Kurallara riayet eden vatandaş, demokrat vatandaştır. Kurallara riayet etmiyorsa, vatandaş bile olsa otoriterdir.
Silikleşen bireyler
9. Toplumsal yapımızdan kaynaklanan sebeplerden dolayı, sadece devlet kademelerinde değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarımızda, siyasî partilerimizde, derneklerimizde, cemaatlerimizde de işleyiş, maalesef “yukarıdan aşağıya” doğru şekillenmektedir. Bunda her ne kadar devletin katkısı, etkisi olsa bile, vatandaşların önemli bir kısmı da bu duruma çanak tutmakta ve bu durumu benimsemektedir.
Bu durum, kurumları, kuruluşları güçlü kılmakta, bireyi ise silikleştirmektedir. Silikleşen bireyler, sadece güdülmesi gereken kişiler olarak görülmekte ve sivil toplum kuruluşlarında, güçlü lider kişiler tarafından, iradeleri yok edilmektedir.
Böyle silik bireylerden oluşan gruplar, topluluklar, güçlü zannedilse bile güçsüzdür. Çünkü, lider eksenlidir, tek adama göre şekillenmektedir. Ve herkes tek adama oynamaktadır. Böyle bir topluluktaki kişi, birey, kendi inisiyatifi ile hareket etmez. Sürekli bir yerlerden emir bekler. Bu durumda “tek adam” da “yat! kalk!” metodları ile silikleşen bireyleri, itaatkâr ve sadık hizmetkârlar biçimine sokmaktadır.
Özetle, yukarıdan aşağıya doğru düşünen kişi, otoriterdir. Aşağıdan yukarıya doğru toplumun şekillenmesini isteyen demokrattır. Kendisinden daha aşağı mertebede olanlara inisiyatif alanı bırakan demokrattır; kimseye inisiyatif hakkı tanımayan otoriterdir.
Ebeveyn ve çocuklar
10. Bu tür durumlar, genellikle siyasî partilerde, gruplarda, derneklerde vakıflarda da kendisini gösterir. Şimdi bunların hepsine detaylı girmeden, sadece aile yapısına bakalım. Ailede, çocuklarının hep kendilerine benzemesini isteyen ebeveynler, otoriterliğin örneğini sergilemektedirler. Oysa ki, herkes, kendi zamanının çocuğudur. Ve herkes, kendi zamanının şartlarına göre davranmak zorundadır. Her zamanın bir hükmü vardır. Bugünün ebeveynleri, dünün çocuklarıydı. Ve bugünkü çocuklar, geleceğin ebeveynleridir. Bugünkü bir baba, yüzyıl önceki bir babanın çocuğuna davrandığı gibi davranamaz.
Çocuklarının inisiyatif almasını isteyen ebeveynler, çocukların gelişmesini isteyen demokrat ebeveynlerdir. Çocuklarının özgür iradeleriyle hareket etmesini isteyen ve bunu sağlayan ebeveynler, çocuklarını güçlü bir şekilde yetiştirir. Böyle ebeveynlerde yetişen çocuklar silik olmaz, kişilikli olur. Ve belli bir yaştan sonra topluma katılan kişilikli, inisiyatif alabilen çocuklar, gençler, bulundukları grupları, toplulukları daha nitelikli hale getirirler.
Otoriter ebeveynler genellikle, çocukların, mevcut hali devam ettirmesini, kendi anlayışlarını devam ettirmesini isteyebilmektedirler. Oysa ki, hayat sürekli değişiyor. Bu değişimden dolayı, yarınımızı emanet edebileceğimiz çocuklarımız, dünün hayat şartlarına göre yetiştirilirse, hiçbir ilerleme sağlanmaz. Dünkü güneş ile ne bugün ısınılabilir ne de yarın. Dün dünde kaldı. Yeni şeyler söylemek lazım. Bunun için de çocukların, özgür, inisiyatif sahibi, demokrat bir ahlâk sergileyebilecek şekilde alanlar açmak lazım.
Ve yukarıdaki ilk 9 maddede belirttiğimiz hususlar, bu 10. Maddede bahsettiğimiz aile içi demokrasiden etkilenir, şekillenir. Aile içinden çıkan güçlü, demokrat kişilikler, grupları, cemaatleri, toplulukları ve toplumun temelini inşa eder. Böyle birey ve toplumlardan oluşan devletler de güçlü devletler olur.
Demek ki, yukarıda 10 maddede özetlediğimiz gibi, demokrasi, bazılarının düşündüğü gibi, isimden ve resimden ibaret bir şey değildir. Demokrasi kavramına muhalefet ederken, aslında neyi ıskaladığımızı düşünmemiz gerekir.
Demokrasi, bireyselliği, geri dönülemez bir şekilde geliştirmiştir. Bu yüzden, insanlığın, bir daha eski tek adam yönetimlerine dönmesi, imkânsız olmasa bile çok zordur. Zira, özellikle sosyal medya demokrasisini keşfeden gençlik, bu sayede kendisini sunma ve geliştirme imkânı bulmuştur.
Artık, yeni kuşaklar, devletin, merkezî otoritesinin eğitimini, gündemini paylaşmıyor. Yeni kuşaklar, sosyal medyada, kendi gündemini kendisi belirliyor. Devletin eğitimine de muhtaç değil. Bu yüzden yeni nesil, artık at gözlüğü kullanmıyor. Bu yüzden, yeni kuşaklar için kim ne derse desin, yeni kuşaklar daha özgür ve demokrat bir düşünceye sahip olacaktır.
—SON—