"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müdafaalara ihtiyaç her zaman devam edecek

09 Şubat 2022, Çarşamba
RİSALE-İ NUR HİZMETİ DE, ONA HÜCUMLAR DA, MÜDAFAALARA İHTİYAÇ DA DEVAM EDECEK.

Dizi: Bediüzzaman Said Nursî’nin Müdafaaları
Risale-i Nur Enstitüsü - 7

***

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz de programdan güzel neticeler çıkmasını temenni ettiğini söyledi. 

Üstadın, bıraktığı müdafaalar üzerinden ortak bir akılla tarihî süreç içinde verdiği mesajların çok önemli olduğunu söyleyen Güleçyüz, müdafaaların ve bu çalışmanın bundan sonrasına da ışık tutabileceğini belirtti. Müdafaalarda zulme karşı duruşu, ‘Zalimler için yaşasın Cehennem!’ ifadelerinde net bir şekilde görmenin mümkün olduğuna dikkat çeken Güleçyüz, Bediüzzaman’ı bütünlük içinde ele almanın önemine dikkat çekti. 

Risale-i Nur derslerinin klâsik formatında; imanî ders, lâhikalar ve müdafaalar sıralamasının olduğunu ifade eden Güleçyüz, Risale-i Nur bütünlüğü içinde müdafaaların son derece önemli olduğunu belirtti. 

Hürriyet ve adalet mücadelesinin ve iman hizmetinin birlikte götürülmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Güleçyüz bazı konuların araştırılması gerektiğini söyledi. 

Güleçyüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Divan-ı Harb-i Örfî’de avukat yok. Eskişehir Mahkemesi’nde avukat yok. Denizli hapsinde ‘Ziya’ isimli bir avukattan bahsediliyor. Afyon Mahkemesi’nde Hulusi Bitlisî’nin adı geçiyor. Gençlik Rehberi Mahkemesi’ne avukat olarak Seniyüddin Başak, Mihri Helav ve Abdurrahman Şeref Laç katılıyor. Bir de Samsun’daki Büyük Cihad dâvâsı var. Bunlar da incelenmeli. Avukat meselesi bir inceleme konusu olabilir. 

“Bekir Berk sonraki süreçlerde avukatlık yapıyor. Nurculuğu ve Nur Talebelerini müdafaa ediyor. Bekir Berk’in bu müdafaaları ihtiva eden ve yayınlarımız arasında çıkan Nurculuk Dâvâsı, Hakkın Müdafaası ve İthamları Reddediyorum isimli kitapları var. Bunları da okumamız ve güncellememiz gerekiyor. 

“Bekir Berk’ten sonra, onun yeri doldurulamadı. Doldurmak için uzman heyetler ve ekipler oluşturmaya ihtiyaç var.

“Risale-i Nur hizmeti de, ona ve mensuplarına yönelik hücumlar da devam ettiğine ve kıyamete kadar da devam edeceğine göre, bu hizmetin müdafaalara olan ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyecektir. 

Nitekim Risale-i Nur’un medyadaki dili olan Yeni Asya’nın 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta ve günümüzde maruz kaldığı baskı ve saldırılar, bu gerçeğin yaşanmış örnekleri ve ispatıdır.

“Geleceğe yönelik bir proje olarak Nurculuk çerçevesinde açılan bütün dâvâların kayda dökülmesi ve kitaplaştırılması gerekir. Müdafaalar birçok yönüyle yeni projeler için bize kapı aralıyor.” 

Av. Gürbüz Erdoğan konuşmasında şunları söyledi: “141-142-163. maddeler gibi meşhur maddelerimiz vardı. Bunlarla ilgili içtihatlara baktım. Necip Fazıl’la ve Süleyman Hilmi Tunahan’la ilgili içtihatlara baktım. Bunlara baktığımızda fikir insanlarının hepsinin fikirlerini savunduklarını görüyoruz. Talebelerin ve Üstad’ın savunmalarında da benzer şekilde, onların Risale-i Nuru anlattığını ve savunduğunu görüyoruz. Hile ve dalkavukluk ile kendilerini müdafaa etmek durumunda kalmıyorlar; kardeşliklerini, Risale-i Nur ile ve diğer talebelerle bağlarını hiçbir şekilde inkâr etmiyorlar. 

Afyon Mahkemesi’nde olduğu gibi, Üstad mahkeme salonlarını ‘dâvâsını savunma zemini’ olarak görüyor ve hapisleri de ‘medrese-i Yusufiye’ olarak gördüğünü ifade ediyor. 

Üstad, hukuk ihlâllerine de dikkat çekiyor. Ehl-i vukufun Risalelerde suç bulamadığını söyleyerek, usûl hukukuna dikkat çekiyor ve dâvânın neden açıldığını ve konusunu söylüyor. 

Yine Üstad Afyon Mahkemesi’nde, talebelerinin savunmalarını bizzat yapmalarını isteyerek; onların dâvâya bağlılıklarını ölçüyor.  

Adalet konusunda güncel tartışmaları da bitirecek tarzda meseleyi izah ediyor. Adalet-i mahza ve adalet-i izafiye konusunda; İslâm tarihinde tartışılmış bir konu ise de, güncel olaylara uyarlayarak Kur’ân’ın adalet anlayışını adalet-i mahza üzerinden savunuyor.”

Bir başka konuşmacı Dr. Öğretim Üyesi Nasır Yiner özetle şunları ifade etti:  “Adalet-i mahzanın kaybolması ile birlikte ferdin hürriyet alanı giderek daralıyor, yok ediliyor. Tarihte şehzadelerin katli meselesinde bunu görüyoruz. Adaleti izafiyeye dayanarak alınan kararlar adaleti ortadan kaldırmıştır.  Hürriyet alanlarını daraltmıştır. 

İkinci Meşrûtiyet yıllarında hürriyeti savunanlar adeta aklını yitirmiş kişiler olarak addedilmiştir. ‘Bendeniz’ anlayışı hakimdir; yani ‘köleniz’.

Müslümanların unutmuş olduğu kavramları, Bediüzzaman tekrar hatırlatarak o kavramlara sahip çıkmıştır. Halifelik tarihi, sanki şeriatın dört dörtlük uygulandığı bir dönem olarak algılanmış, ama Bediüzzaman o algıyı yıkmıştır. 

Saltanat, hürriyet, istibdat hususlarında eleştirel yaklaşan ve uygulamaları eleştiren Bediüzzaman, kavramları İslâmî zeminlere oturtmuştur. İslâmiyet’in istibdada müsait olduğu şeklindeki algıyı müdafaalarında ve eserlerinde ortadan kaldırmıştır.”

Bir diğer konuşmacı Sebahattin Aslan da konuşmasını maddeler halinde şöyle özetledi:  1- Bediüzzaman Hazretleri; gizli din düşmanlarının, ‘Gizli cemiyet kuruyor, rejim aleyhindedir, rejimin temel nizamlarını yıkıyor, emniyet-i dahiliyeyi ihlale teşebbüs ediyor, dini siyasete alet ediyor.’ gibi uydurmalarıyla ve hükümeti aldatıcı tertipleriyle ve ithamlarıyla çıkarıldığı mahkemelerde yapmış olduğu müdafaalarla; bu rejimin kurucularına, taraftarlarına, savunucularına, mahkeme heyetine ve kendisine ‘Rejim aleyhindedir ve rejimin temel nizamlarını yıkıyor.’ ithamında bulunanlara gerçek manada hükümet-i cumhuriyenin ve laik cumhuriyetin nasıl olması gerektiği dersini verirken onların, cumhuriyete ve lâik anlayışa tamamen ters uygulamalarda bulunduklarına dikkat çekerek çelişkilerini gözler önüne sermiştir. 

2- Bediüzzaman Hazretleri bütün müdafaalarında müspet hareketi tercih ederek kavl-i leyyin üzere bir üslup kullanmıştır.

3- Ladinî bir cumhuriyetin ve dinsizlik anlamına gelecek laikliğin olamayacağını; buna karşılık hürriyetin en geniş şeklini kabul eden, dindar bir cumhuriyet ile inanç hürriyeti doğrultusunda dinsizlere ilişmediği gibi dindarlara da ilişmeyen bir laikliğe dikkat çekmiştir. 

4- Meşrû meşrûtiyetin, dindar cumhuriyet ve demokrasi anlayışının İslam diniyle çelişmediği gibi; dinimizde istişarenin, meşveretin ve şuranın mevcudiyetine nazarları çevirmiştir.

5- Türkiye ve İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu sıkıntıların temelinde demokrasi, fikir hürriyeti, adalet, insan hakları eksikliği veya hiç olmaması yatmaktadır, denilebilir. Bunların çözüm önerisi de Risale-i Nurlardır. Risale-i Nurlar Kur’ân-ı Kerîm’in asrımızdaki manevî tefsiri olduğu için, başta imanî bahisleriyle, lâhikalarıyla ve müdafaalarıyla çok iyi anlaşılıp hayata geçirilmesi hem âlem-i İslâmın hem de bütün insanlığın menfaatine olacaktır.”

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3127
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı