"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhalefet hainlik değil, adalet ve denge unsurudur

01 Nisan 2020, Çarşamba
Doç. Dr. Şevki Adem: Bediüzzaman Hazretleri “Muhalefet meşrÛ ve samimÎ bir muvazene-i adalet unsurudur” diyor. Meşhur sözdür: İktidar her ülkede, muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. muhalefeti düşman olarak görmek insanı paranoyaklaştırır.

Doç. Dr. Şevki Adem’in Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi’nde verdiği seminerden notlar (3)
Haber Merkezi - Ankara

***

Bazı dindar padişahların hatta halife oldukları halde masum kardeşlerini katletmeleri örneğinden de görüldüğü üzere maalesef ecdadımız muhalefetli bir devlet rejimi kurmayı başaramamış. Hâlbuki hilafet saltanata dönmemiş olsaydı ve seçimli sistemle hilafet geliştirilerek ve kurumsallaştırılarak devam etseydi bugün İslam toplumları kurdukları devlet sistemiyle Batıya bir anlamda ideal demokrasinin dersi veriyor olabilirdi.

Bir de şu var: Bediüzzaman Hazretleri diyor ya; bir millet cehaletle hukukunu yani haklarını ve hakkını korumayı bilmezse ehl-i hamiyet yöneticileri dahi müstebit ve baskıcı hale getirir. Yani adeta hamiyetli ve ehil yöneticiyi zalim hale getiren aslında onu denetleyip dizginlemesi ve sınırlaması gereken millettir ki cehaletiyle ve korkaklığıyla kendisini zulme muhatap hale getirir. İktidar sahiplerinin kendi yetkilerinin sınırsız olmasını istemeleri onlar açısından normal olabilir. Zira onlar da insandır, melek değiller. Onların iktidarını sınırlandıracak bir beşerî iradeye daha ihtiyaç var ki buna muhalefet diyoruz. Zaten “hakimiyet milletin midir, Allah’ın mıdır” sorusuna cevap olarak “hakimiyet sadece Allah’ındır” diyenler, savrula savrula, sonuçta hükümdarın hakimiyetini Allah’tan aldığını ve dolayısıyla denetime ve muhalefete ihtiyacının olmadığını savunurlar.

Toplumun genelinin kabul ettiği bir hürriyet anlayışını herkesin istemesi lazım. Bunu başarırsak nazik hürriyeti geliştiririz. Sadece kendi hürriyetimizi değil başkalarının da haklarını ve hürriyetini korumayı ve savunmayı bilmemiz lazım. İdareciler iktidarının sınırsız olmasını ister, ona haddini bildirecek insanlara ihtiyaç var. Meşru biçimde tepki koymak önemli. Kamu düzenini bozmamak kaydıyla muhalefet etmek gerekli.

Ayrıca unutmamak lazım ki iktidar meşruiyetini bizzat kendisinden ve kendi varlığından değil muhalefetin meşruiyetinden alır. Bu sebepledir ki Bediüzzaman Hazretleri “muhalefet meşru ve samimi bir muvazene-i adalet unsurudur” diyor. Meşhur sözdür: İktidar her ülkede var, muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. İslam Dünyasının ana meselelerinden biri de meşru muhalefeti kurumsallaştırmayı başaramamış olmasıdır. Aslında bu durum sadece devlet iktidarında değil bütün sosyal tabakalarda ve sosyal yapılarda da görünüyor. Muhalefet fikrini genel olarak tüm katmanlarda geliştirmeye ihtiyaç var.

Bu muhalefetsizlik merakının üniversitelerde de çok ilginç bir yansıması var. Mesela Kıbrıs meselesi, Ermeni meselesi gibi çeşitli konularda üniversitelerin rektörleri senatolarının oybirliğiyle aldıkları kararları içeren bazı metinler yayınlarlar. Bizim bu metinler Batıda hiç ciddiye alınmaz. Zira herkes bilir ki bunca akademisyenin böyle netameli bir konuda aynı metin üzerinde anlaşıp “oybirliği” ile karar alması aslında mümkün değildir. Herkes bilir ki burada bir emrivaki vardır, bir tür istibdat vardır. Kamu hürriyetleri zayıflatılmıştır. Bu da bizi akademik dünyaya rezil ediyor.

Maalesef bazı siyasetçiler muhalefeti düşmanlık gibi algılıyor. “Devlet benim, bana muhalefet devlete muhalefettir” diyorlar. Hatta “bana muhalefet devlete düşmanlıktır” diye düşünenler var. Bu bakış açısı insanı paranoyaklaştırır ve bir süre sonra etrafında olup farklı fikir beyan eden herkesi düşman olarak görmeye götürür. Böyle ülkelerde böyle dönemlerde hainler yani hain olarak damgalananlar hiç bitmez. Hâlbuki farklılık zenginliktir diyen ülkeler farklılığı fırsata çevirir ve iç düşmanı da dış düşmanı da bu sayede bitirir.

Hürriyetin ilimle ilişkisi nedir?

“İstibdat sömürür, hürriyet sömürüleni sahibine geri verir” denir. Mesela bir savaş kazanıldığında başarıyı komutan kendisine mal ederse aslında ortak başarıyı kendi istibdadıyla sömürmüş olur. Dünyanın dört bir tarafında bir ilim adamı hürriyetiyle ilim adamı olduğunda ilme ve adalete hizmet ediyor. Ama mesela Hitlerin zulmüne alet edilen ilim de bir ilim. Hürriyetin olduğu yerde ilim işe yarıyor. İstibdadın olduğu yerde ise ilim zulme alet ediliyor.

Bir de hürriyetin olduğu yerde ilimle elde edilen her buluş sahibine patentlenir. İstibdadda ise buluşu bulan ona sahip olamaz. Her şey devletindir ve herkes “ortalama”nın içinde kalır. Mesela Rusya’da herkes üniversite mezunu ama herkes ortalama. Batıda ise üniversite mezuniyeti farklılaşmayı sağlamış. Bu da hürriyet ile mülkiyet arasındaki doğrusal ilişkiyi ortaya koyuyor.

Ayrıca hürriyet risk almayı sağlar, iradeye değer verir. Kâr zarar ortaklığına benzer. İstibdatta ise risk yoktur. Üretim karın tokluğunadır. İnsan ise sahiplenmediği malı üretmeye gönüllü olmaz.

İnsanların ne üreteceğine kendisinin karar vermesi ferdi büyütür, toplumu çeşitlendirerek zenginleştirir. Devletin karar verdiği hallerde ise devlet büyür ama bu ferdin aleyhine bir büyüme olur. Devlet zengin ve güçlü olur ama devletin birer aleti durumuna düşürülen fertler insanlıktan çıkar, makineleşir, sefih, fakir ve ahlaksız hale gelir.

Hürriyet ve meşveret arasındaki ilişki nedir?

Meşveret fikirlerin hür olarak ifade edildiği bir ortamdır. Meşveret, karar almak ve ortak aklı bulmak için yapılan müzakeredir. Meşveret hürse şahane fikirler çıkar ve netice güzel olur. Meşveret hür değilse, fikirler söylenemiyorsa göstermelik iş yapılıyor demektir.

Meşveret toplumsal alanda hürriyetin kapısını açacak bir müzakere zeminidir. Toplum katmanları içinde meşveret hürriyeti kullanılabilir hale getirdiği gibi devletin şûralara dayanması da yine devletin verimliliğine kapı açar. Şûraya dayalı devlet modeli bu sebeple de tek adam anlayışına dayalı devlet modeline nazaran çok üstün. Bediüzzaman da bu sebeple “riyaset-i şahsiyenin (yani tek adamın reisliğine dayalı şahısçı sistemin) kat’iyyen aleyhindeyim” diyor.

Hakkâri’nin dağındaki bir madenin ruhsatının orman ile ilgili kısmının izninin alınabilmesi için Cumhurbaşkanının imzasının gerektiği ve madenin bu sebeple kapalı kaldığı bir sistem meşveret sistemi olamaz. Ankara’nın merkezindeki Saracoğlu Mahallesindeki lojmanların ne yapılacağına devletin ilgili kurumlarının dört beş senedir karar veremediği ve mahallenin metruk halde kalıp yıkılmaya terk edildiği bir sistem meşverete dayalı bir sistem değildir.

Bugünkü devletin yükü ve vatandaşın devletten beklentileri, devleti, her konuyu tek adamın karara bağlayacağı bir devlet olmaktan çoktan çıkarmış. Tek adamın her konuya yetişmesi mümkün değil, yetişse de isabetli karar vermesi mümkün değil. Meşverete ve şuralara dayanan devlet ise yetkileri ve sorumlulukları da dağıtır ve denetim mekanizması ile yetinir.

Devlet demek öncelikle denetim demektir. Denetim mekanizması işlemiyorsa ve görevliler hesaptan çekinmiyorsa sorumluluk almaktan kaçınması ve topu taca atması kolaylaştığı gibi suiistimal yapması da mümkün hale geliyor.

Hürriyetle samimiyet arasındaki ilişki ya da istibdatla münafıklık arasındaki ilişki nedir?

İnsan hür olursa samimi olur. İstibdat altındaki insanlar ise münafıklık riski ile karşı karşıya bırakılmış olur.

Günümüzde de birçok muhalifin zihninde, “bu hükümetin gizli ajandası var” endişesinin sebebi budur. İdeolojik düzen insanları siyasi ya da sosyal anlamda ikiyüzlü yapıyor. Baskı rejimi insanların ve grupların karakterinin oluşmasını da engelliyor. Hoca asistanını ya da öğrencisini sürekli ezerse onun karakteri oturmaz, bozulur. Kendisi hoca olduğunda da aynı şeyi öğrencilerine yapmaya çalışır.

Mesela karbon bir dizilişle kömürü ve diğer bir dizilişle elması verdiği gibi üçüncü bir formunda ise grafit denilen kaygan ve kaypak ürünü ortaya çıkarır. İnsanın da mümin ve kâfirden başka grafite benzeyen kaygan ve kaypak bir kişilik türü olarak münafık türü de var.

Bundan çok değil on on beş sene önce, 28 Şubat döneminde, iş alabilmek için yakasında koca koca M. Kemal rozeti takılı insanlar, şimdi parmaklarında tuğralı yüzüklerle ihale almaya çalışıyorlar. Yarın da başka şeyler gündeme gelse bu kere insanlar bunu taklit edecekler.

İnsanlar dik duramayabilir. Ama herkesi dik durma imtihanına sokmak da gerekmez. Devlet hürriyet düzenini kurmalı ki insanlar güce karşı eğilmek ya da eğilmemek riski ve stresi altında kalmasınlar.

Bize göre hürriyetin amacı nedir ve ne olmalıdır?

Mana-yı harfî ile mana-yı ismî kavramlarını ve yaklaşımını bu konuda da kullanmamız lazım.

İnsanı yaratıcısını nazara almaksızın bizzat ve kendi başına bir varlık olarak ele alan bir kısım Batılılar hürriyeti de bizzat insana ait bir değer olarak kabul ediyorlar. Bu kısım Batının aklındaki ve elindeki hürriyet mana-yı ismi ile hürriyettir. Ölüm ve ötesini hesaba katmamış olan ve imanla birleşmemiş olan bir hürriyettir. Halbuki hürriyetin amacı bizzat hürriyet değildir. Hürriyetin asıl manası insanı başkalarına kul olmaktan uzaklaştırmak ve Allah’a yakınlaştırmaktır. Biz müminlerin hürriyetten kul olma ve Allah’tan başkasının önünde eğilmeme hürriyetidir. Mana-yı harfîden yola çıkan bu hürriyet anlayışı ahireti de hesaba katar.

O halde bizim elimizdeki hürriyetimiz ve bakışımız doğrudur, teorimiz iyidir. Bunu pratiğe dökebilmemiz önemlidir. Bizim hürriyetimiz bizim hem dünyamızı ve hem de ahiretimizi kurtarır. Onların hürriyeti ise onların sadece dünyasını kurtarabiliyor. Demek onların bizim elimizdeki doğru ruha ve manaya ihtiyacı var. Bizim de onların elindeki doğru pratiklere ihtiyacımız var. Batıya ne vereceğimizi ve Batıdan neyi neden alacağımızı da bilirsek doğru imanı ve doğru hürriyeti tüm dünya ölçeğinde ortaya çıkarmış olacağız. Hakiki terakkiyi de sulh-u umumiyi de böylece elde edeceğiz.

-SON-

Okunma Sayısı: 4414
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Şamil

    2.4.2020 18:10:33

    Siz inanıyor musunuz bu dediklerinize...Bu ülkede herkes temiz bi AKP kirli size göre muhalefet mi , müslümana çamur atmanın müzmin şekli...

  • Oğuz Yiğiter

    1.4.2020 16:05:56

    Tebrikler, dualar...

  • Ali

    1.4.2020 05:22:11

    Maaşallah barekallah iftihar ettim sevinç duydum pıratik açık izahlardan.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı