Zinnun’i Mısri’nin başına bir olay geldi.
Bu olay, onda yeni yeni coşkunluklar, yeni yeni cezbeler meydana getirmekteydi.
Bunu anlamayan mahalleli insanlar ondan rahatsız oldular.
Nihayet Zinnun’u tımarhaneye attılar.
Bunu duyan dostları onu ziyarete gittiler. Zinnun onlara bağırdı:
“Siz kimsiniz, neden geldiniz?” dedi.
Onlar sakin sakin cevap verdiler:
“Biz senin dostlarınız, buraya halini, hatırını sormak için geldik.” dediler.
Zinnun bunun üzerine, onlara taş, toprak atarak, onları kendinden uzaklaştırdı.
Her biri bir yana kaçtı. Bunun üzerine Zinnun bir kenarda durup gülmeye başladı.
“Neden böyle kaçıp her biriniz bir köşeye sığındınız. Hani dostlarımdınız. Dostun eziyeti dosta ağır gelir mi, dostluğun alâmeti dosttan gelen zorluğa katlanmak değil midir?” dedi.
Mevlânâ der ki:
* Kalpte her an başka başka şeyler baş gösterir insan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir, bazen tuzak kesilir, bazen de yırtıcı hayvan.
* İnci nedir ki? Bir katrede gizlenmiş bir deniz, bir zerreye sığınmış güneş.
* Madem bir hırsızlık ediyorsun bari lâtif bir inciyi çal, madem ki hamallık ediyorsun bari değerli bir yük taşı.