Çizgi
Bu handa muhabbet kuşları öter,
Hıyanet, kapıda uşak olamaz.
Gönül tarlamızda has güller biter,
Çürümüş tohumdan başak olamaz.
Karanlığı boğar hoş sohbetimiz,
Hamdolsun; bulunmaz muhannetimiz,
Başımıza taçtır her mihnetimiz,
İsyankâr, Leylâ’ya maşuk olamaz.
Sadâkat devşirir, vefa ekeriz,
Hakk’a rıza ile boyun bükeriz,
Düstur bilmeyene çizgi çekeriz,
Hadsiz, soframızda kaşık olamaz.
İmansız, edepsiz kalptir en sefil,
Huzur-u mahşerde bulamaz kefil,
Kör nefsine mahkûm olma ey gafil!
Bâtıl zulmetinde ışık olamaz.
Rabb’i şahit tutmak en hâlis niyet,
Aldırma; vız gelir her şûrâ, heyet,
Elif gibi dimdik durursa şayet,
Ümmeti sallayan beşik olamaz.
Azrail’i yâren tutsun canımız,
Sahil-i selâmet olsun sonumuz,
Duâyla örülü dört bir yanımız,
Besmelesiz taştan eşik olamaz.
Âyette ne diyor ilk emir: “Oku!”
“Âlem-i İslâm’ı sevgimle doku
Ben yarattım cümle aç ile toku.”
Emri sorgulayan, âşık olamaz
Mücella Pakdemir
***
Ebed yolcusu
Gökten yağmur yağıyor,
Toprak onu yutuyor,
Her türlü nimetleriyle,
İnsana bir sofra kuruyor.
Bütün nebatat ve mahlûkat,
İnsana rehber oluyor,
İnsan ruhu ise,
Ebedî yaşamak istiyor.
Şu fâni dünya,
İnsanı doyurmuyor,
Bu da gösteriyor ki
İnsan ebedî yaşamak istiyor.
Tohumlar toprağa düşüyor,
Toprak onu yutuyor,
İnsan ebedî yaşamak istiyor,
Bu da gösteriyor ki,
İnsan ebede yolcu oluyor.
Celâl Yalçın
***
Fecri sadık, er geç doğacak
Kap karanlık gecelere son veren,
Küfrü mağlûp edip zulmü deviren,
İnsanlığa hep huzuru bahşeden,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Ahir zaman olsa bile, şu zaman,
Hep böyle savrulmaz elbet bu harman,
Kalmayacak değişecek bu devran,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Elbette hep Allah izin verince,
Belli ki bir sancı olacak önce,
Arkasından tam o vakit gelince,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Hakikattir inanın ki bu fikir,
Şevk ve ümit taşıyoruz çok şükür,
Gelecek mutlaka o gümbür gümbür,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Üstadımın haberidir muhakkak,
O söylüyor tabi gerçektir mutlak,
Olur mu hiç ondan bigâne kalmak,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Güzel günler göreceğiz mutlaka,
Dur denecek elbet bu yanlış çarka,
Asr-ı Saadet yaşanacak bir daha,
Fecri sadık, er geç bir gün doğacak.
Nadir Nazik
***
Ağlama ey gül!
Ey gül, ağlama! Ne diye bu feryadın?
Ağlamak yakışmaz ki sana...
Maziye bak ey gül!
Ömür nasıl da zeval olup gidiyor,
Ölümler içinde Hayy’ı gör ve öyle gül!
Bil ey Gül! Sen güldükçe,
Yok olur kederlerin, tebeddül eder hayatın.
Umudunu Bâki’ye tebdil et ve öyle gül!
Bak kâinata, ne çok hüzünler var.
Ne çok gözler var, durmadan ağlamaya meyilli...
Gör hakikat içindeki sırrı, ey gül!
Aczinle yönel Mahbub’a,
Vahdet içinde tevhidi gör ve öyle gül!
Sen güldükçe; eza ve cefa kalkar.
Şimdi ne diye boşuna bağırırsın, ağlarsın.
Ufka bak! Müjdelenmiş yarınını gör ve öyle gül!
Ne duruyorsun! Haykır haykırabildiğin kadar,
Geleceğine, hayallerine, arzularına...
Feryadına naralar çıkart,
Yeryüzü titresin, inlesin...
Sesinle aşka gelsin perdeler ve öyle gül!
Bülbülü kıskandır, ey gül!
Fıtrat örtünü giy, zinetlen, süslen...
Fenafillaha yönelen vücudunu gör ve öyle gül!
Ey gül, ağlama! Hüzün yakışmaz ki sana...
Bahar ol! Kâinat filizlensin, çiçeklensin.
Yarınlara umut olsun nefesin.
Envarınla mevcudata ziya olsun terennümün...
Aşka mest ol, dağıl hudutsuzca ve öyle gül!
Dağıl sonsuz kâinatın büyüsüne ey gül!
Adem içinde bilinen Vücud’u gör,
Belâdan, Beka’yı ayır ve sen öyle gül!
Kenan Şirin