"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne Ayak (mizah)

03 Şubat 2013, Pazar
Ayak bir organımızdır. Pardon ayak, iki organımızdır. İki ayağımız var ya…
Ne ayak yani? Ayak ne işe yarar? Sorması bile zekâ seviyesinde önemli bir arıza işaretidir. Ne demek ayak ne işe yarar? Ayak ne işe yaramıyor ki?
Ayak ayak üstüne atıp düşünelim bir…
Akılsız başın belâsını ayaklar çekmiyor muydu? Akılsız ayakların belâsını baş çekecek değil ya! Aslında, bir bakıma çekiyor da…
Ayaklar… Bu çarıklı garibanlar öyle yükler çekiyor ki… Firavunlar ve nice zalimler ayaklar tarafından taşınmamış mıydı?
Ayaklarımızın altında dolaşıp da ayakçılık yapanların elinde başka bir meslek yok mu? Ayakkabıcılık yapsalar ya? Neden ayakçılık? Bir nev’î ayağın kabını yaparak pazarlıyorlar, para kazanırlar ayaklar sayesinde.
Ayak direyenlerin bacak, el, kol, çene, dil, diş veya kafa dirediğini duyan var mı?
Ayağını yorganına göre uzatmayanların başına nelerin gelebileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Burada ayak başa, baş belâsı oluyor.
Elini, kolunu, dilini, dişini, bacağını, kafanı istediğin kadar yorganına göre uzatma. Hiçbir sakıncası yok. Demek ki her şeyin kontrolü ayaklarda.
Maazallah o ayaklar bir de kokmayıversin. Kontrol ayaklarda dedik ya… Kolunuz kokmuş, başınız kokmuş, bacaklarınız kokmuş dahası ağzınız kokmuş, varsın koksunlar zararı yok. Ağız kokusu hayırlı işe nifak sokar o kadar. Boşanmalara sebep olur. Ama ayaklar öyle mi? Kokmasın ayaklar, bu memlekete yazık.
Toprağa ayak bastığın zaman “ayak bastı” parası alıyorlar. Elinle, kolunla, dilinle, bacağınla, parmağınla toprağa basarsan “kolbastı” parası alırlar, o kadar… Başka bir şeyle toprağa basarsan bir zararı olmaz.
Ayağı uğurlu gelenlerin başının, kolunun veya bacağının uğurlu gelmesine gerek yok, ihtiyaç da yok zaten. Bir de ayaklar ne işe yarar demiyorlar mı? Ayak, uğursuz da gelebilir hem sonra. O insanın elinde değil. Mesele ayağın her oyunda başrol oynamasıdır.
Çevremize, komşularımıza bakın, “Arap Baharı” denilen hadise bir halk ayaklanmasıdır. Ayaklanma hayat kurtarıyor, demokrasi getiriyor. Bacaklanma, kafalanma, parmaklanma, kollanma gibi hadiseler öyle mi? Onlar konu dışıdır… Çoğu yerde halk, diktatörlere karşı ayağa kalktı çok şükür.
Kafaya kalkmadı, bacağa, kola, parmağa kalkmadı…
Çok şükür ‘hamut’a da kalkmadı yani... Ne güzel. Yani halk ayağının üstünde durmayı bildi.
Genç nesil kafa üstünde durmayı öğrenme peşinde, o da başka bir mevzu…
‘Ayak takımı’ denen kişiler bu ayak sayesinde bakın toplumda kendisinden söz ettiren bir takım görünümü kazanıyor. A takımı falan ne ki?
Lüzumsuzun biri gelip size ayak bağı olabilir. Ona: ”Kardeşim sen git ayakkabı bağı ya da bağcığı—her ne ise—ol, ayaklarımın altında ne arıyorsun” de, defet başından. Sakın ayağından defetme… “Ayak altı” her zaman kötü mânâ taşımaz. Hep kötü mânâ taşısaydı, hiç cennet anaların ayaklarının altında olur muydu, ne dersiniz?
“İstanbul ayaklarının altında” … Vay beee!... Koskoca İstanbul bile ayağın altına giriveriyor. O beleşten kazanıp göbek şişirenlerin ne kıymetli ayakları varmış yahu! Ben bir mahalleyi bile ayaklarımın altına alamadım.
İnanın neredeyse mahalleli beni ayaklarının altına alacak...
Büyük şans… Bizim ki de şans mı? İstanbul ayaklarımızın altında olmasın. Allah esirgesin üstümüze yıkılmasın da… O bize yeter…
Bizim ayaklar dayaklık ya…
Adam “ayağında kundura var” demiş meşhur olmuş. İstediğin kadar “parmaklarında, başında veya bacaklarında kundura var” de… ”Başında kundura var” de… Gülerler, deli derler. Ne varsa yine ayaklarda var.
Bir de “A” ayak, “B” ayak, “C” ayak “D” ayak…”K” ayak türleri var. İşte bu sondan ikincisi cennetten çıkmış… “D” ayak. Şaşırmayın “Dayaktan bahsediyoruz. Eskiden koca-karı, polis-gösterici arasında sıkça görülürdü. Şimdi de var, ama daha az.
Ha ayak ha dayak ne fark eder? Ama işte cennetten çıkmış olması çok mühim. Vallahi ayak yaparsan dayak yersin. Ayak nasıl yapılır çok şükür öğretmediler. Ortopedistler protez falan yapıyorlarmış ve onlar asla kokmuyormuş… Allah muhtaç etmesin ama…
Bir gün başın düşerse dara pardon… ”ayağın düşerse dara” Doktor Şamil’i ara!…
Ayak bedenin temel direği, hamalı, her şeyi…
Ayağını kaydırırlarsa hayatın da saatte 367 kilometre hızla kayar, başına gelmedik belâ kalmaz. Başını, kolunu, elini, kafanı kaydırırlarsa kaydırsınlar hiçbir şey olmaz. Bir de buz dansı yapmıyorsan, karda, çamurda oynamıyorsan, muza, buza, tuza basmıyorsan ayağın da öyle kolay kolay kayacağı falan yok... Buz pisti mi neyi varmış ilde… Vali Bey gider de kendi isteği ile ayağını kaydırırsa o “kaygan zemin”de, suç kimin?
Ne yapacak sayın vali bey? Sağlam teçhizatla yola çıkacak, ayaklarını sağlam basacak… Çürük, bozuk, çizik, ezik ne varsa hepsini duvara asacak… Öyle değil mi?
Kayak merkezlerinde de isteyerek kaydırırsan o başka mesele. Orada da ele güne karşı aynı kurallar geçerli… O da “K”ayak, yani “kayak” bir başka ayak türü.
“Ayağım kırılsaydı da sandığa gitmeseydim” diyenler var. Kulağını tersten göstermeye ne gerek var kardeşim?
“Elim kırılsaydı da falan partiye oy vermeseydim” demek daha kestirme değil mi? Gitmeseydin… Oy vermeseydin… Madem gittin sandığa, doğru partiye oy verseydin… Hata yapıyoruz ardından da kabahat ayakta imiş gibi bir de kırılması için duâ ediyoruz. Bu bedduâyı bizim vatandaşların zamanında çok sıkça kullandıkları kesin... Başka bedduâ türleri de var. Ama son pişmanlık fayda vermiyor işte…
Şişmanlık da fayda vermiyor tabi…
Akılsız başın belâsını ayakların yanında eller de çekiyormuş yani.
Ayağın tek dostu eldir. Neden mi? Çünkü sıkıntılı anlarda kardeş gibi sarmaş dolaş oluyorlar.
“El ayak birbirine dolaşıyor” ya… ”Elim ayağım kırılsaydı” da diyoruz. Bir de hani elini ayağını öpeyim deriz ya…
“Eline ayağına” kurban olayım deriz ya… El ile ayak bu kadar birbirine yakın. “Elini başını öpeyim”, “elini kolunu öpeyim”, veya “elini kafanı öpeyim” diye bir şey duydunuz mu? Ayrıca insan bazen kendi hatasından el ayağa düşer. El kafaya, bacağa, kola, parmağa düşmez hani…
Bu ayak ne ayak ya…
Allah!.. Allah!..
Birileri yanımıza her ne hikmetse ayağının tozu ile gelir.
Ayaklarını silip toz toprakla çevreyi kirletmesen olmaz mı be kardeşim? Zaten sayenizde nefes alamıyoruz. Tozsuz, çamursuz gelsen olmaz mı be birader?
“Ayak satıcı” diye bir tabir var ya. Ayak falan satmıyor o ayak satıcılar, karıştırmayınız.
“Ayaklı kütüphane”, “ayaklı gazete” ...
Bu meretlerin ayaksızı ne biçim şeydir acep? Sanki “ayaksız kütüphaneler”, “ayaksız gazeteler” yok mu?
Var tabii!
Hele şu ayaksız ya da “bacaksız” olanları yok mu, onların şerrinden Allah’a sığınırım.
Bu milleti anlamıyorum. “Ayaklı canavar” lâfını da çocuklar için kullanırlar. Üstü başı çocuk, canavar olsa ne yazar Allah aşkına?
Bu çocuklarımızın ayaksız canavar türleri nasıl oluyor merak ediyorum doğrusu…
“Ayaklamak”, ayakla ölçmek demektir. Kafalamak, parmaklamak, bacaklamak, dizlemek, dirseklemek, omuzlamak, dişlemek, … say sayabildiğin kadar…
“Ayak kirası”...  Nedir biliyor musunuz? Birileri ayağını kiraya falan veriyor değil ha… “Ayak kirası”; haber getirene verilen paradır. Nasıl haber getiriyorsa!.. Verilen para da ne paraysa… İspiyoncu pis herif!..
“Ayak işleri”, ayağın bakımı, temizliği, “tabanının yağlanması” falan değil, bir takım getir götür işleridir.
Ayakaltı, yemeseydin bu haltı.
Ayak altına almak, finale kalmak.
Ayak altında dolaşmak, belâya bulaşmak.
Ayak üstü, baş bedenden küstü.
Ayaktaş, kötü fikirli sırdaş.
Ayak oyunu, ye sülâleni soyunu.
Ayak izi, kandır peşindeki kerizi.
Ayaklık, halkın yarısı dayaklık.
Sen ne imişsin be ayak?
Bu ne ayak?
 
ÂŞIK HİZANî
[email protected]
Okunma Sayısı: 1740
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Salih DAMLA

    3.2.2013 00:00:00

    ’’EFSANE GERİ DÖNDÜ!’’
    1980 öncesi Köprü Ruhu’nu oluşturan Ağabeylerimizden Aşık Hizani’yi aramızda yeni görmekten mesrur olduk.Darısı diğer ağabeylerimizin başına.Hoş geldin Aziz Üstadımızın hemşehrisi muhterem Ağabeyciğim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı