Türkiye’yi idare edenlerin ve tabiî ki idare edilenlerin de yaptığı yanlışlardan biri de ‘Akıl için yol bir’ olduğunu bildiğimiz halde aynı hataları yapıp, yeni ve doğru neticeler beklememizdir. Oysa sürekli tekrar edildiği üzere, ‘Amerika’yı yeniden keşfe’ gerek yok.
Keşif değil, ama kısa bir ziyaret vesilesiyle Amerika’ya geldik ve yapılan iyi işleri görünce “Onlar yapmış, biz niye yapmayalım?” diye düşünmeden edemedik.
Elbette koca bir ülkeyi, bir şehri görerek değerlendirmek isabetli olmaz. Ancak Amerika’nın dünyaya verdiği hukukî ve maddî zararların yanında kendi içinde bir düzen kurduğu ve ekonomik anlamda da büyük olduğunu herkes biliyor. Bunun sebepleri arasında dünyayı sömürmek de olabilir. Bununla birlikte milletin çalıştığı, eğitime, kitaba ve ‘ehliyet’ ve liyakate önem verdikleri inkâr edilemez.
Görüştüğümüz akraba ve arkadaşların anlattığı bir mesele özellikle dikkatimiz çekti. Biraz da taaccüple, “Burada (New York’un bir bölgesi) o kadar fazla kütüphane var ki ben şaşıyorum. Sadece öğrenciler değil, ailenin diğer fertleri de düzenli olarak kütüphaneye gidiyor. Ben de merak için gidiyorum, ama kütüphaneden istifade edemiyorum, hatta sıkılıyorum. Bakıyorum Amerikalı komşularımız resmen kütüphanede çalışıyorlar” diye anlatıyor. Sonra devam ediyor: “Çünkü buradaki ilkokullarda çocuklar kitap okumaya teşvik edip alıştırılıyor. Her sene belli sayıda kitap okumanız lâzım. O kitaplardan imtihan olursunuz. Öğrenciler o kitapları okumak mecburiyetinde hissediyorlar kendilerini. Ayrıca kütüphanelerde mutlaka okul öncesi çocuklar için de bölümler var ve oralarda da küçük yaştaki çocukların kitap dostu olması için malzemeler olur. Bu şekilde büyüyen çocuklar da büyük ölçüde kitap okuma alışkanlığı kazanıyor.”
Bu çerçevede anlatılanları duyunca “Akıl için yol bir” diye düşünmemek mümkün mü? Ve Amerika’nın esas bu yönünü örnek alıp çocuklarımızın ‘kitap dostu’ olmalarına gayret icap etmez mi? Hem Amerika ya da başka ülkeler çocuklarını ‘kitap dostu’ olarak yetiştirebiliyorsa aynısını ve daha iyisini biz niye yapmayalım, yapamayalım?
Benzer şekilde çoğu şehrin etrafı parklarla, ormanlarla, yürüyüş yollarıyla dolu. Aynısını ve daha iyisini biz de yapamaz mıyız? Tabiî ki İstanbul’da ve Türkiye’de de parklar ve ormanlar var. Ama bunların yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. 15 milyonluk İstanbul’daki parklar kadar burada neredeyse bir kasabada park, orman ve ‘çevre tesisleri’ bulunuyor.
Hiçbir bahanemiz yok. Daha iyisi yapabiliriz, yapmalıyız ve yapalım vesselâm.