Her zaman ve her yerde tasarruf esas olduğu halde, tam tersini yaparak israf yarışına girmek kabul edilebilir mi? Nehir kenarında abdest alırken dahi suyu israf etmemek gerekirken, yeni israf kapıları açmak doğru olur mu?
Duyulan yeni bir haber “Acaba yerin bin israf kapısı mı açılıyor?” sorusunu gündeme taşıdı. Habere göre Türkiye’nin değişik yerlerindeki yaklaşık 6 bin 900 atıl duran köy okulu, hızlı bir şekilde revize ve restore ederek vatandaşların hizmetine açılacakmış.
Önce kısaca habere bakalım: “Hacıramazanlar Köy Yaşam Merkezi’nin açılış töreninde konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, (...) salgının ortaya çıkmasının ardından insanların köylerine, ilçelerine dönmeye başladığını belirtti. (...)Aynı zamanda kritik bir süreç daha yaşadık. Tarım ve hayvancılık ülkeler nezdinde çok fazla itibar görmezken, özellikle son zamanlardaki gıda tedarik zincirlerinde yaşanan uluslararası sıkıntılar, tarım ve hayvancılığı da aynen enerji kadar kritik bir sektör haline dönüştürdü.
“Bakanlık olarak bu iki süreci birleştirerek, dedik ki köylerimizde atıl duran, kapalı duran okullarımızı hızlı bir şekilde revize ederek, restorasyonunu gerçekleştirerek vatandaşlarımızın hizmetine sunalım. Bunun için ilk adımı, köy ilkokullarının açılmasıyla ilgili öğrenci sayısını ortadan kaldırarak, yönetmelik değişikliği yaparak gerçekleştirdik. Şu anda istenilen her köyde öğrenci sayısına bakılmaksızın ilkokul açılabilecek. İkinci adımı, köylerde anaokulu açmak için gerekli 10 olan öğrenci sayısını 5’e düşürerek gerçekleştirdik. Sadece bu adımımızla 1800 köyümüzde yaklaşık 20 bin yavrumuz anaokullarıyla buluştu. İlkokul ve anaokulu ihtiyacı yoksa o köye yaşam merkezleri, halk eğitim merkezleri kuralım istedik. Ne yapalım halk eğitim merkezlerinde? Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız, ne istiyorlarsa tarımdan hayvancılığa kadar yaklaşık 3 bin 200 farklı kursu, ilçeye gitmeden ayaklarınıza getirip burada hizmet vereceğiz.” (AA, 11 Ağustos 2022)
Köyde doğmuş, köy ilkokulunda okumuş birisi olarak köy okulları meselesinin kanayan bir yara olduğu kanaatindeyiz. Köyde yaşayanların plansız şekilde şehirlere göç etmek mecburiyetinde bırakılmış olması bir hataydı. Aynı zamanda köy okullarının kapanmasına yol açan “kesintisiz eğitim” de bir hataydı. Bu hatalar kasten, bilerek ve isteyerek yapıldı. İtiraz edenlere de kulak verilmedi. Sonrasında binlerce köy okulu boş kaldı, tahrip oldu ve hatta yıkıldı. Elbette bu yanlıştan dönülmesi icap eder, fakat bunun yolu bu okulları bugün restore etmek midir?
Acaba hangi okulların restore edileceğine nasıl karar verildi? Bu konuda o köylerde yaşayanların fikri ve kanaati alındı mı? Restore edilecek okullar, planlandığı gibi eğitimin hizmetine verilebilecek mi?
Yoksa, binlerce okul restore edilip milyarlarca lira israf mı edilmiş olacak? Restore edilecek okular ‘sağlam’ olarak sonraki yıllarda da hizmet verebilecek mi? Zaten köydeki boş ve atıl kalan okulları isteyenler MEB ile anlaşma yaparak kullanmıyor muydu?
Türkiye’nin yeni israf kapıları açmaya mecali yoktur. Bir değil, bin defa düşünülerek adım atılmasında fayda vardır vesselam...