01 Şubat 2011, Salı
26 Ocak Çarşamba günü, biraz daha durulmuş bir Kahire’ye uyandık. Hayat normal gibi gözüküyordu, bakkal gülümsüyor, apartmanın kapıcısı rutin işlerini yapıyordu. Sınav için kursa gittim, normal bir şekilde sınav oldum. Kursun neden tatil olduğunu-bilsem bile- bir kere de yönetime sormak istedim. “Oldukça istisnaî bir durumdu” dediler, yoksa kesinlikle tatil yapmayacaklarını da eklediler.
Bir yandan valizimi hazırlayıp, evdeki son işleri bitirirken, öte yandan akşam Kahire’nin meşhur çarşısı Khan el Khalili’ye (Han el Halili) uğrayalım diyorduk. Seyahat öncesi işyerim için de yetiştirmem gereken çeşitli dosyalar vardı, bir yandan da onları hızla bitirmeye çalışıyordum. Çarşamba akşamı önce işyerime uğrayıp onların kaydını yapacak, sonra da Khan el Khalili’de kısa da olsa bir alışveriş turu gerçekleştirecektik.
Bu esnada, bütün olayları takip eden bir Mısırlı arkadaştan telefon geldi. “Madinat Nasr’a ulaşmışlar. Dikkatli olun lütfen, ev arkadaşına da söyle. O da dikatli olsun” dedi. Madinat Nasr, oldukça büyük bir semt olduğu için, hangi kısmında olduklarını sordum. “Meydan Saa –Saat Meydanı- yakınındalarmış, bilmiyorum size yakın mı?” diye sordu. Bizim arka caddemizdi. Evimizin önünde orduevi, önümüzdeki caddenin birleştiği cadde de Meydan Saa idi. Hemen ev arkadaşımı aradım. Takside olduğunu ve taksinin Meydan Saa önünde trafikte kaldığını, halktan çok polis olduğunu, ama insanların yılmadan protestoya devam ettiklerini söyledi. Çok şükür, kısa bir süre sonra sağ salim eve geldi. Biz yine durumun çok ciddiyetinde olmayıp, ben işyerime haber yetiştirmeye çalışırken, önce Abbas el Akkad caddesi, ardından Roxy ve Ramses meydanları olmak üzere, protestoların arttığını öğrendik. O akşamki işe gitme ve Khan el Khalili Gezisi planlarını rafa kaldırdık.
27 Ocak Perşembe sabahı, 07.30 gibi işe gitmek için evden çıktım. Normalde erken bir saatte en fazla 30 dk süre içerisinde ulaştığımız ofise, saat neredeyse 09.00 olmasına rağmen ulaşamamıştık. Tahrir Meydanının dört bir yanında girişlerde bekleyen ve kontroller yapan polisler ve irili ufaklı bütün meydanlarda gözle görülür bir kalabalık vardı. Kahire Üniversitesi önünde, ilerleyebilmek için uzunca bir süre bekledik.
İşyerindeki işimi 15-20 dk gibi bir sürede bitirip, hemen eve geldim. Evi son bir defa gözden geçirip, havaalanına gitmek üzere binadan ayrıldık. Herkesin bizim kaçtığımızı düşündüğü belliydi. Biz de onlara gülüyorduk, “Kaçmıyoruz ki” diye. Kaçmıyorduk çünkü, ne de olsa Cuma günü olacak olanlar Cuma akşamı durulacak, Mübarek bir açıklama yapacak ve halk yatışacaktı.
Havaalanına gidip, uçağa binmek için işlemlerimizi yaptırırken, etraftaki kalabalık da dikkatimizi çekti. Arkadaşımla çok sayıda valizle seyahat edenleri görüp, “Acaba kesin dönüş mü yapıyorlar?” diye düşündük. Biz yine de, Mısır’dan en kısa zamanda ülkeye geri dönme niyetiyle ayrılıyorduk.
Cuma günü, artık bir Türkiye sabahı olduğunda, korkuyla yahut heyecanla ve mutlulukla beklenen dakikalar yaklaşıyordu. Korkuyla beklenen şey, Mübarek ve rejiminin ve kendi kontrolünde bulunan güçlerin halka vereceği yersiz tepkiydi. Heyecan ve mutlulukla beklenen şey ise, bu büyük çaptaki protestolar neticesinde, artık Mübarek’in gitmekten başka çaresinin kalmayacağı ve ülkenin özgür bir ülke olacağı inancıydı. Bütün Mısırlılar, Hristiyan-Müslüman demeden, zengin-fakir ayrımı yapmadan birlik olmuş, tek bir amaç içinde direniyordu. Hiçbir arkadaşıma ulaşamamak, beni Türkiye’de oldukça yoruyordu. Sadece El Cezire kanalının web sitesinden canlı olarak Kahire sokaklarını izliyor ve haber yorumlarını alıyordum. Mısırlı arkadaşlarımın yanı sıra, orada kalan Türk ve diğer yabancı arkadaşlarım için de endişelenmeye başlamıştım.
Sokaklarda gösteriler sürerken, ölü ve yaralı sayısı artarken, halk hiçbir şekilde galeyana gelmiyor, tek amaçları olan “Mübarek’in gitmesi gerekliliği”nden şaşmıyordu. Müslüman Kardeşler grubunun, gösteriler sırasında “Tekbir-Allahuekber” diye başlattıkları sloganlar, kalabalık tarafından “Hristiyan-Müslüman, hepimiz Mısırlıyız” şeklinde değiştiriliyor ve Mısır sokaklarında yankılanıyordu.
Okunma Sayısı: 2004
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.