01 Ekim 2011, Cumartesi
Paulo Coelho bir kitabında şöyle der: “Üstelik İsviçre’de nefis çikolatalar ve saatler yaparlar.”
Zürih Havaalanı’na inip, Cenevre’ye gidene dek yoldaki hiçbir şeyden etkilenmemeyi başardım. Lozan’dan geçerken şöyle bir gözümü açıp etrafa bakmış olsam da, bu civar ülkelerin etkisi altında üç dil & üç kültürle anılan ülkenin sadece Fransız dokunuşunu en çok hisseden şehrini keşfetmeye kararlıydım bu gezide. O yüzden, bu seferlik İsviçre’yi Cenevre ile özdeşleştirmeye karar vermiştim.
İlk intiba önemlidir. Gece saat iki sularında Cenevre’ye vardığımda, meşhur Cenevre Gölünün (Fransızca: Lac Léman) üzerine yansımış, şehirle özdeşleşmiş binaların ve tepelerindeki saat markalarının silueti karşıladı beni. Zihnimde Birleşmiş Milletler, Davos, kayak, bankalar, tarafsız ülke, saat, Almanca, Fransızca, İtalyanca, çikolata ve de çok kültürlülükle özdeşleşmiş olan ülkenin bu güzel şehri, mimarisinin yanında en kapitalist haliyle selâmlamıştı beni.
Yoğun bir çalışma hayatına girildiğinde, ister istemez insan bayramları da tatil fırsatı olarak değerlendiriyor. Eski yazılarıma baktığımda, gurbette en çok bayramların bütünleştiriciliğini özlemiş olduğumu görüyorum, ama her nasılsa, şimdi bayramlarda biraz uzaklaşıp, sakin bir zaman geçirme ihtiyacı içerisine girmeye başladım. Bu yüzden, Ramazan Bayramı tatiliyle iznimi birleştirip, İsviçre, Fransa ve İsveç’i kapsayan bir seyahat ve eğitim programına katıldım.
Bayramın ilk günü, 3 Türk arkadaş, Cenevre Gölü kıyısındaki İngiliz Bahçesinde, meyve suları, ekmek ve peynir eşliğinde piknik yaparken, İsviçre çikolataları ile birbirimizin bayramını kutladık. Değişik bir duyguydu hepimiz için. Hem bayrammış gibi, hem değilmiş gibi. Bir yandan da sürekli İsviçre ile ilgili gözlemlerimizi paylaşırken, ülkenin dünya çapında öne çıkan çeşitli marka ve özelliklerinin yanı sıra, pahalı olmasıyla da ünlendiğini fark ettik. Evet, hepimiz İsviçre’ye gitmeden, özellikle de franktaki ani artışın ardından İsviçre’nin pahalı bir ülke olduğunu biliyorduk. Ama ülkenin ve vatandaşlarının bunu da markalaştırmış olabilecekleri aklımıza gelmemişti. Bunu ancak birkaç alış verişimizde hesapla ilgili bir sorun yaşandığında yahut fiyatla ilgili birşey sorduğumuzda “Burası İsviçre ve siz de İsviçre’de olduğunuzu biliyorsunuz” tarzındaki cevaplarla anladık.
Gittiğim ülkelerden yapılması gereken şeylerin hepsini yapmadan, görülmesi gereken yerlerin hepsini görmeden geliyorum. Bir nevi “yarım” bırakıyorum yaşanılacakları. Belki bir dahaki sefer giderim, tekrar gitmeye bahanem olsun diye de düşünüyorum. Bu sefer de öyle oldu tabiî ki. BM binası, çikolata müzesi, Patek Philippe saat müzesini ziyaret edemedim. Cenevre’nin günlük hayatında, öğle tatillerinde bisikletleriyle göl kenarına pikniğe gelen, takım elbiseli banka çalışanlarını izledim, şehrin bütün köşelerinde yürüdüm ve hatta yol arayan bir turiste yol tarif ettim.
Gezimizin ilk etabının çok güzel şekilde tamamlanmasının arkasında, çok sevgili bir dostumuz vardı. Bizim için günlük program hazırlayan, her öğünde ne yiyebileceğimize ilişkin dinî tercihlerimiz doğrultusunda hassas mönüler belirleyen ve dışarıda çok para harcamamamamız için neredeyse bütün yemekleri bizim için evde hazırlayan, hatta çok uzun zamandır göremediğimiz başka bir arkadaşımızın uçak biletini alıp, bizim ziyaretimiz esnasında onu da Londra’dan Cenevre’ye getirten ve Fransa’nın İsviçre sınırındaki şehirleriyle, Cenevre’nin bütün güzelliklerini görmemizi sağlayan Litvanyalı ev sahibi arkadaşlarımız Simona’nın muazzam ev sahibeliğinde, İsviçre’den çok güzel intibalarla ayrıldık. Şimdiye kadarki bütün seyahatlerimde ve yurtdışı tecrübelerimde hep mutabık olduğum genel bir kanı vardır: Ülkeden ziyade oradaki insanlar ve birlikte vakit geçirdiğin kişilerdir önemli olan. Telefonumdaki bütün gezi fotoğraflarım silinmiş olsa da, o anları zihnimde tutmamı sağlayan yol arkadaşlarıma ve ev sahiplerime teşekkür ediyorum.
Okunma Sayısı: 1607
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.