26 Ağustos 2011, Cuma
Birkaç kere Norveç’e gitme şansım oldu.
Harika bir ülke. Doğal güzellikleri, yemyeşil dağları, tadına doyulmayan suları, insanların birbirlerine olan saygısı, dürüstlüğü ve nezaketi ile geçirdiğim her gün bir diğerinden daha güzel olmuştur hep. İnsanların hasletleri, Bediüzzaman Said Nursî’nin o ülkelere dair söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koyar. Bir de, dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olmasa, gerçekten yaşanılacak yer kategorisinde baş sıralarda yer alabilecek bir ülke.
En yakın iki arkadaşım Norveçli. Tâ ülkelerinden mezuniyet törenim için kalkıp birkaç günlüğüne Mısır’a gelen, dünyanın en ince düşünceli insanları. En yakın arkadaşlarımdan olmalarının da etkisi var tabii ama o mezuniyet yoğunluğu içerisinde sabah kalktığınızda kahvaltının hazırlanmış olması, “sen işe git, merak etme” deyip, tüm mutfağı, evi toplayıp düzenlemeleri, Piramitlere bile bensiz gitmeye razı olmaları, ülkedeki insanların hassasiyetlerine, o ülkeyle benzer hassasiyetleri paylaşanlardan daha çok saygı göstermeleri insanı çok mutlu eden şeyler. Bu, tüm Norveçliler için geçerlidir demiyorum ama düşünün, en az 50-60 Norveçli ile tanıştım ve bunların % 50’siyle hâlâ görüşürüz: Bu insanların hiç yalan söylediklerine rastlamadım. Hatta öyle ki, hep beraber planladığımız ABD seyahatimiz öncesi, sevgili arkadaşım Ingunn, “ABD’ye gitmemize birkaç hafta kaldı. Artık çiftlik hayvanlarına falan dokunmamam lazım”, dediğinde hayretle “Neden?” diye sormuştum. O da ABD’ye girişte bir form doldurulduğunu ve bu formda “Son 5-6 hafta içerisinde çiftlik hayvanlarının bulunduğu ortamda bulundunuz mu?” tarzı sorular olduğunu ve bu soruya “Hayır” demesi gerektiğini, bu nedenle kendi bahçelerindeki hayvanlardan vs. uzak durduğunu söylemişti. O bunu söylerken, ben de bu soruyu gördüğünde asıl cevabı ne olursa olsun “Hayır” diyecek onlarca kişi tanıdığımı düşünüp bir kez daha hayıflandım.
Bu güzel insanların ülkesinde gönüllü olarak çalışan bir Türk arkadaşım, birkaç hafta önce bir Cuma günü twitter hesabında “Bulunduğum yerin çok yakınında bir patlama oldu, tüm camlar sallandı” tarzında bir tweet paylaşmıştı. Ne olduğunu sorduğumda “Bilmiyorum ama buradakiler patlamanın Hz. Muhammed’in (asm) karikatürlerini yayınlayan gazetede gerçekleştiğini söylüyorlar” yanıtını almıştım. “Yine Müslümanları ve terörü ilişkilendiren senaryolar çıkacak” endişesiyle işimin başına döndüm. Yoğunluktan eve dönene dek haberlere bakamamıştım. Eve geldiğimde ise vahşetin tamamını duyarak şoka girdim: Güzel insanların, güzel ülkesinde bir cani, hiç gözünü kırpmadan, duyarsızca onlarca genç insanı öldürmüştü! Bu gözü dönmüş adamın eylemi; sadece terör, vahşet, katliam gibi sözlerle açıklanabiliyordu.
Norveçli arkadaşlarımın durumlarını kontrol edip, ülkelerine başsağlığı diledikten sonra, konu hakkında konuşmaya başladık. Arkadaşım Linn, bir yazışmamızda, olup bitenin ardından dünyadaki tepkiyi açıklar şekilde şöyle bir şey söyledi: “Aslında bunu söylemek istemiyorum. Ama caninin fundamentalist bir Hıristiyan olmasından memnunum. Bu Norveç’in liderleri için birşeyi değiştirmezdi ama birçok Norveçli ve daha birçok yabancı için çok şeyi değiştirebilirdi. Bazı İngiliz gazetelerinin hâlâ ‘Eylemlerin arkasında El Kaide var’ gibi açıklamalar yapmalarına inanamıyorum. Ve maalesef bu çok acı bir gerçek ki, eğer bu olayların arkasında fundamentalist Müslüman bir grup olsaydı, tüm dünya şu an verdiği tepkiden çok daha sert bir tepki veriyor olurdu. Şimdi insanların tüm dilekleri sevgi ve şefkat içeriyor, bu da güzel birşey... Ama işte önyargıları buraya sürüklüyor...”
Biz bunları konuşurken, twitterdaki çoğu Türk, Norveç’teki olaylar ilk olduğunda çoğu medyanın “terörist eylemler” diye yayın yaptığını, fakat zanlının bulunmasının ardından “psikopat, göz dönmüş bir Norveçli”ye çevrildiği gibi, insanların önyargılarının olaylar üzerindeki etkisini özetleyen mesajlar paylaşıyorlardı. Bunları Linn ile paylaştığımda, “medyada ne konuşulursa konuşulsun, o kişi hâlâ bir terörist” cevabını aldım. Çok haklıydı.
Barış ve huzurun ülkesi de maalesef terörün acısını içinde hissetti. Birbirlerinin gözlerinin önünde onlarca genci öldüren caninin şu an mahkemesi devam ediyor ve hâlâ neredeyse hiç pişman olmadığını ve yaptıklarının gerekli olduğunu söylüyor... İdam cezasının olmadığı ve en ağır cezanın 21 yıl hapis olduğu ülkede şu an insanların bir çoğu, cezayı daha da ağırlaştıran yeni bir kanun çıkarılmasını istiyor.
Dünya bu olayla terörün dini ve milliyeti olmadığını gördü. Ve tüm Norveç, sevgi ve dostlukla birbirine kenetlenmiş, ölen vatandaşlarını unutmadan, acılarını yüreklerinde hissederek katil teröristin bir an önce hakettiği cezayı çekmesini diliyor. İnşallah, şu mübarek Ramazan ayında ülkemizde onlarca masum insanı katleden PKK ve dünyadaki tüm terör son bulur .
Okunma Sayısı: 1504
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.