28 Aralık 2010, Salı
Kahire’nin ortasındaki adanın güzel semti Zamalek’te, Brezilya Caddesinden Abo El Feda Caddesine doğru giderseniz, caddenin başladığı yerde, Nil’in Kahire’deki en güzel görüldüğü yerlerden birine ulaşırsınız. Diğer nokta ise, Ümmü Gülsüm Müzesinin bulunduğu Manyal semtidir. Müzenin bulunduğu bahçeden Nil’i izlemek doyumsuzdur.
Kahire’den, Mısır’dan ve şehrin olumsuzluklarından uzaklaşmak isteyince, aklıma gelen ilk yer belki de Zamalek’teki bu köşe oluyor. Bu güzel kafe&restaurant, Nil’e ayrı bir renk katıyor, tabiî ki Nil’in ona kattığı bütün güzelliklerin yanı sıra. Nehrin üzerinde büyük beyaz bir kuğu gibi süzülen, ya da süzüldüğü hayal edilen bu yer, bazen insana uzun zaman sonra üzerindeki tembelliği atıp, “yâ Bismillah!” deyip, yazı da yazdırıyor. Sizlerden sekiz dokuz aydır ayrı kalıp yazamayan benim gibi birine de bunu yaptırıyor.
Bu ülkedeki nüfusun Müslümanlar ve Hristiyanlardan meydana gelmesi, birçok renkli günü ve olayı da, bir arada yaşamaya vesile oluyor. Birçok mânâya gelen “kol sana wenta (wenty) tayyeb (tayyeba) cümlesini, belki de en çok her iki dinin özel bayramlarının peş peşe geldiği zamanlarda duyuyor insan. Kurban Bayramından itibaren, Hicrî Yılbaşı ve şimdi de Katolik Noel münasebetiyle, her gün her yerde insanların birbirine “Kol sana wenta tayyeb” dediğini duymak mümkün. Birkaç gün sonra milâdî yılbaşı, ardından da 7 Ocak tarihinde Koptik Noel gelecek, ve “Kol sana wenta tayyeb” furyası devam edecek…Her olaya göre tercümesi değişmekle beraber, genel olarak “Her senen güzel geçsin / Her yıl sağlıcakla kal” mânâsına gelen bir cümle.
Biz yabancıların en kötü, ama yine de vazgeçemediğimiz huylarımızdan biri, Mısır’ı eleştirmek. Mısır’dan ziyade, özellikle özenti kültüründen vazgeçemeyen, her fırsatta İngilizce yahut Fransızca konuşmaya çalışan, her Arapça kelimenin ardından bir İngilizce yahut Fransızca kelime kullanan ve kendi ülkesinden utanıp, bize “Niye geliyorsunuz ki buraya?” diye soranları eleştiriyoruz. Ama bunun yanı sıra, insanların İngilizce konuşmalarını da eleştirmeden geçemiyoruz… Yaşamayan anlayamaz, kelimelerle çok da iyi ifade edilemeyebilir belki, ama…Bu ülkede, Piramit yerine “Biramit,” problem yerine” broblem” ve pepsi yerine “bebsi,“ çok duyulan kelimelerdendir.
Demek istediğim, özellikle “p” harfinin telâffuzunda büyük bir sorun yaşanıyor. Türkçe ders verdiğim öğrencilerimle de bu sorunu yaşıyoruz ve doğru telâffuz için uzun süre uğraşmamız gerekiyor. Fakat insanların bu “p” harfi sorununu fark edip, buna ilginç çözümler bulmaları da zaman zaman tebessüm ettirmiyor değil. Tıpkı yazıma başlığını veren “Bi lâ taht walla la fo’?” sorusu gibi.
Mısır’da da benzer bir şey deniyormuş, ama Suriye’de eğer birisi “P” harfini söyleyemiyorsa ve kurduğu cümlede yahut kullandığı kelimede “b” ya da “p” varsa ve karşı taraf hangisi olduğunu merak ediyorsa, bu soruyu yöneltiyormuş, yani “aşağı doğru olan ‘b’ mi, yoksa yukarı doğru olan ‘b’ mi?”
Mısır’a, üniversite tahsili yapmadan önce ilk ziyaretimi gerçekleştirdiğim 2005 yılında, Kemal Sayar’ın bir yazısını okumuştum. Aradan geçen beş yıl sonrasında, her harfini tek tek hissettiğim bu cümlelerle tamamlamak istiyorum yazımı. “Kahire ruhumun içindeki müzikle karşılıklı yağan bir yağmur. İncitmeyen bir güneş. Beni yakan bir ateş ve beni ıslatan bir yağmur; ama yağmur da, ateş de benim. Her Doğulu gibi, ben de biraz Kahireyim!”
Uzun bir ayrılıktan sonra yazdığım bu yazımla hepinize mutlu haftalar efendim, “Kol Sana wentum tayyeben”…
Okunma Sayısı: 1512
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.