"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Rabbinin yoluna hikmetle çağır”

Habibe Işık
12 Aralık 2012, Çarşamba
“Kime hikmet verilmişse, işte ona pek çok hayır verilmiştir.” (Bakara Sûresi: 269.)
12. Söz’ü daha önce defalarca okumuş olmama rağmen kısa bir süre öncesine kadar buradaki “hikmet” kelimesinin mânâsını düşünmediğimi fark etmiştim. Bu kelime önemli olmalıydı. “Hikmet” ile “hayır” kelimeleri doğru orantılı gibi görünüyordu. Her seferinde bu âyet-i kerimeyi hızlı bir şekilde okuyup 12. Söz’ün satırlarında kaybolup gidiyordum. Bu kez biraz daha düşünerek 12. Söz’ü ve “hikmet” kelimesini anlamaya çalışma yolculuğumuz başladı.
12. Söz’den hareketle ‘hikmet’ kelimesi için şunları söyleyebiliriz:
Hikmet; kâinat kitabını, yani cisimleşmiş Kur’ân’ı, bu kitaptaki her gün açılan ve yeniden tazelenen sayfaları ve bu sayfalardaki tekvinî âyetleri mânâ-i ismî ile değil mana-i harfî ile okuyabilmektir. Meselâ her gün ikindiden sonra balkona çıktığımda gökyüzünde uçuşan kuşların bana ne ifade ettiği, yağmur bulutlarının ne mânâya geldiğini okuyabilmektir. Zahiren bakıldığında sadece oradan oraya uçuşuyorlar. Uçuşlarına bir anlam veremeyebiliriz. Fakat biliyoruz ki, kâinatta yaratılmış hiçbir şey başıboş olmadığı gibi onlar da başıboş değiller ve birisi tarafından istihdam edilmektedirler. Öyle ise “Hikmet, onlara bakıp, bir yönde istihdam edildiklerini fark edip, bunun ancak bir Zat’ın mutlak İlim, Kudret ve İradesiyle yaratılabileceğini anlamaktır.” Şöyle de diyebiliriz: Kâinattaki nakışları herkes görebilir, ama Nakkaş’ı herkes göremez. İkisini bir arada görebilmek “hikmet”i anlamaktır.
Bu şekilde düşünerek bir adım daha risale okumalarımızda bir şeyler öğrenmiştik ve öğrenmeye devam ediyorduk. Bir süre sonra yine İsm-i Hakem çalışmalarımızda Nahl Sûresi’nin 25. âyet-i kerimesiyle karşılaştık. Tabiî bu zahiren ilk karşılaşmamız değildi, fakat itiraf etmeliyim ki mânâ itibariyle ilk karşılaşmamızdı.
Nahl Sûresi 125. âyet-i kerimesi “Rabbinin yoluna hikmetle çağır” diyor. Derken de bana şu mesajı veriyor: Kâinat kitabındaki her bir sayfayı, bu sayfalardaki satırları, bu satırlardaki yüzer kelimeleri okuyarak Kâtibinin bunları mutlak kudret ve iradesiyle yarattığını, hiçbir şeyin şuursuz, kör ve sağır tesadüfe ve tabiata havale edilemeyeceğini, her bir şeyin belli bir kalıba göre yaratıldığını, kendi kendilerine hiçbir vazifeyi göremeyeceklerini, çünkü zerrelerin hem hâkim, hem mahkûm olamayacaklarını; aynı zamanda kendimin de hem yaratılmış olup, kendi kendime malik olayamayacağımı, önce kendin anlayıp daha sonra bu anlayışla Rabbinin yoluna çağır demek istiyor. Ve aynı zamanda güzel bir tebliğ metodu da sunuyor.
Okunma Sayısı: 4872
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı