"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vedalar

Havva KÜÇÜK KONUR
12 Haziran 2022, Pazar
Yalnızlığın sükûtuna asılı kelimeler. Ha düştü ha düşecek beklenen yağmur damlaları gibi.. Bir asılsız bulutun yalan olması gibi darmadağın düşünceler. Soru işaretlerine hayallerimizi takıp uçmayacak mıydık halbuki? Rengarenk uçurtmalar uçurmayacak mıydık gökyüzüne? Nedir o halde bu boğazımdaki yumru?

Bugün hava biraz daha serin. Camın önündeki perde, rüzgârla oynayıp duruyor. Masanın üstünde akşamdan kalmış bir çaydanlık.. İçilecek çaylar, dökülecek dertler vardı daha halbuki. Hepsi kalmış. Köşede yığılmış kitaplar.. Okunacak, notlar alınacak. Onlar da kalmış, dokunulmamış hiçbirine. Bir tabakta üç hurma, üç ceviz.. Beraber yeriz diye ayrılan. Bir köşede de eskiz defteri, kalemler, fırça ve boyalar var. Kapakları açılmamış, hiçbir şey çizilmemiş, boyanmamış halleriyle..  Herşey aniden bırakılıp gidilmiş gibi. Düşüncelerimin beni bırakıp gidişine benziyor. Aniden, apansız, öylece, olduğu gibi...

“Neden böyle düşman görünürsünüz/ Yıllar yılı dost bildiğim aynalar” diyen şair, aynada beliren varlığının hangi tarafına çakılı kaldı acaba? Düşüncelerimizi de aynada görebilseydik, neler derdik kendimize? Bakabilir miydik şimdiki gibi, dokunabilir miydik korkusuzca? Yoksa biz de düşman mı ilan ederdik aynaları? Kimbilir..!

Aynalara bakmak cesaret ister. Vedalaşarak gitmek, ortalığı toplayarak ayrılmak, irade ister. Mahzun gidişlerin kuzguni bakışları bu, yüreğe işleyen. Her gidişin, her vedanın geride bıraktığı bir avuç bakış işte. Hiçbir yere, hiçbir şeye sığmayan bir çift göz...

Arkada bırakmak, geride koymak varoluş sancısının bir izdüşümü. Çok boyutlu manevraların hayata aksetmesi. Gerçeğin yangınıyla hayalin renklerinin aynı potada erimesi. Hayat hep iki ileri bir geri.. Ne kadar anlam yüklenebilir ki..!

“Artık görünmüyor mevsimde hüzün” diye başlıyor Nurullah Genç, ‘Olsan da Bir Olmasan da’ şiirine. Her şey görünmeyen hüzünden belki. Sancısını çekmediğimiz sevdalardan. Yürümediğimiz dikenli, taşlı yollardan.. Bakmadığımız her yer, diken olup bize geri dönüyor. İlgilenmediğimiz, alaka kurmadığımız her mahzun gönül, acısıyla düşüyor önümüze. Kızgınlığına sebep olduğumuz her öfkenin taşı, önce bizim başımızı yarıyor. Velhasıl, bumerang gibi bu işler azizim.. Bugün atıyorsun, yarın eline geliyor. Neyi attığının bir önemi yok demeyeceğim. Çünkü taş atarsın, kaya döner; gül atarsın, bahar döner. Misil misili çeker. 

O yüzden veda edemiyoruz ya işte. Silinen, kaybolan, giden, yok olan hiçbir şey yok. Gitmelerin de kalmaların da ismi yok. Bulutlu bir havada güneşin bir görünüp bir kaybolması gibi.. Güneş yok diyemediğimiz gibi.. 

Her şey kaydediliyor, muhafaza altına alınıyor. Hayata giren, hayatla görünür kılınan her mevcut, kalpte, beyinde, hafızada yer ediyor, unutulmuyor.

Yine esti rüzgar.. Perdeler sallanıyor. Titreyen ışıklar, sönen bir mum ve akşama düşen cam kırıkları... 

Okunma Sayısı: 1460
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı