"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevgi baht olmuş ezelden bize...

Hüseyin ÇETİNSOY
03 Ocak 2016, Pazar
Güzellikler ancak sevgi ile keşfedilebilir. Çünkü insan güzel olan her şeyi sevmeyebilir.

Fakat sevdiği her şeyi güzel görür. Kâinatın mayası sevgidir. İnsan gizli bir hazine olan Rabbini ancak sevgi ile keşfedebilir. Kâinattaki bin bir tecellisi görülen Cenâb-ı Allah’ın güzel isimlerine ayna olabilir. Mahlûkatı O’nun sevgisi ile kucaklar, mânâlandırır. Muhabbet ve şefkat gösterir.

Hele kendi nev’inden olan diğer insanlara sevgisi, muhabbeti daha farklı olur. Çünkü Hâlıkımız “Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi...”1 buyurmuşlardır. Yine O’nun Rasulü Muhammed Aleyhissalâtu Vesselâm “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.”2 ikazını yapmıştı.

Baht; istek ve irademiz dışında gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen İlâhî İradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader, talih anlamındadır.3 Bizim için sevgi ezelden takdir edilmiştir. Yaratılış kanunudur. Sevgi dışında hiçbir şey insanı huzura erdiremez. Fakat bu sevgi haram ya da mecazi olmamalıdır. Meselâ bir şair mecazi aşkı için şöyle yazmıştır: 

“Varsın gönül aşkınla harab olsun efendim,

Cânânıma nezreylemişim canımı kendim,

Derman aradım derdime hicrânı beğendim,

Yansın gönül aşkınla harab olsun efendim.”4

Böyle yakıp yandıran bir sevgi, sevgi olmaktan çıkıp insanın başına bir belâ olur. Tıpkı menfi olarak sevilen ırk ve milliyet gibi. Eğer ırk ve milliyet sevgisi başkalarını aşağılayıp kendini üstün gösteren bir kibre dönüyorsa (iblisin Âdem aleyhisselâma yaptığı gibi) o artık kin haline gelmiştir. Çünkü hiç kimse –hâşâ- Cenâb-ı Allah’a şu ya da bu ırk ve milliyette doğayım diye sipariş vermemiştir. Bu yüzden kavga çıkarıp terör estirmek ancak ahmaklığın eseridir. Kinin göstergesidir. Şeytana tabi olmaktır.

Ancak insan müsbet mânâda ırkını ve milliyetini sevebilir. Atalarının hayırlı yönleriyle iftihar edip onları örnek alabilir. Bunu yaparken de, başka ırk ve milletleri küçümseyip aşağılama ihtiyacı duymaz. Her kavme saygı duyar. Onlardaki güzellikleri de takdir edip kendisine örnek alabilir.

Maalesef özellikle son yıllarda ülkemizde yaşadığımız menfi milliyetçilik handikabı sevginin sür’atle kine dönüşmesine yol açmıştır. İnsanlarımız ve maddî manevî kaynaklarımız global güçlerin de kışkırtmasıyla telef olup gitmektedir. Artık bu kini durdurmak –bıçak kemiğe dayandığından- kaçınılmaz olmuştur. Bu da ancak yaratılış kanununa uygun davranmakla mümkündür. O da aramızda sevgiyi yaymak, insanlara şefkatle yaklaşmakla mümkündür.

İşte yazımızın başında ifade ettiğimiz âyet ve hadiste bu gerçeğe dikkat çekilmektedir. Medine’nin cahiliye döneminde birbirine öfke, kin, haset, düşmanlık ve kan dâvâsı güden; bir türlü bir araya gelip anlaşamayan ve uzlaşamayan çeşitli kavim ve kabileler, İslâm’a girip Resulullah’a (asm) biat ettikten sonra Medine Sözleşmesiyle huzura kavuşmuşlardı. Özellikle Ensar’ın iki ayrı kolu olan Evs ve Hazreç kabileleri arasında pek çok düşmanlık konusu cerayan etmiş ve öyle olaylar olmuştu ki, tarafların büyüklerini kırmış geçirmiş, boyunlarını iğne ipliğe çevirmişti. Ne zaman ki, Allah Teâlâ onlara bütün o eski düşmanlıkları unutturdu, o kin ve öfkeyi gönüllerinden sildi ve yerine bir kardeşlik sevgisi ve karşılıklı dostluk duygusu koydu, işte o zaman tam anlamıyla dost ve kardeş oldular. Allah ve Resulullah (asm) sevgisiyle birbirlerine kenetlendiler ve hepsi tek yürek, tek bilek haline gelip huzura erdiler ve nihayet Ensar oldular. Dünyaya medeniyet ışığı saçtılar.

Sevgimizi mecâzilikten kurtarıp hakikî haline getirmenin yolunu gösteren bir şiir ve Sevgili Peygamberimiz (asm) ve Üstadımızdan bir duâ ile yazımıza son verelim:

“Sevdim seni Mabuduma, Cânan diye sevdim,

Bir ben değil âlem sana, hayran diye sevdim.

Evlad-u iyalden geçerek, ben Ravza’na geldim,

Didarına müştak olacak, Yezdan diye sevdim.”

“Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allah’ım! Senin sevgini, bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.”6

“Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin!. Şûrâ kuvvet bulsun!. Bütün levm ve itab ve nefret, heva ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet Hüda’ya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmîn…”

Dipnotlar:

1- el-Enfal, 8/63.
2- Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.
3- NND Sözlük.
4- Vecdi Bingöl.
5- Kur’ân-ı Kerîm, Elmalılı Tefsiri, Enfal Sûresi, 63. Âyet.
6- Tirmizî, “Deavât”, 73.
7- Hutbe-i Şamiye, s. 65.

Okunma Sayısı: 3112
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı