İslâmiyete hizmet adına “cinayetli istişare” olmaz. Kezâ, adam vurmak-öldürmek için meşveret yapılmaz.
Esâsen, istişarenin ruhuna aykırı olan bu türden meseleler, meşveret ve şurânın gündemine dahi alınmaz.
Çünkü, dahilde kuvvet kullanmak, cinayet işlemek, adam öldürmek, hakikat-i İslâmiyenin özüne, ruhuna aykırıdır.
Bunların hepsi tamam, eyvallah. Hak ve hakikat tam mânasıyla bu merkezde. Ama, gelin görün ki, fiiliyatta bunun tam tersine hareket edenler de oluyor ve maalesef olmuştur. Hem de yakın tarihte. Şöyle ki:
1952’de “Malatya Hadisesi”, yahut “Yalman Sûikasti” denilen bir cinayet işlendi; tetikçi olarak da Hüseyin Üzmez’in kullanıldığı cinayetli bir tertip ayniyle vaki oldu. Yani, söz konusu cinayeti Üzmez’e ihavale eden azmettirici bir heyet, o tarihte Malatya’da toplanıyor ve kendi ıstılâhlarına göre “cinayetin istişaresi”ni yapıyor. Nihaî karar ise, oy çokluğu ile “Gazeteci Ahmet Yalman vurulsun-öldürülsün” şeklinde çıkıyor.

(NOT: Geçen Pazar günkü yazıda bu hadisenin detaylarına dair bilgi eksikliği, bazı yanlış anlamalara sebebiyet verebileceği ihtimaline binaen, bu yazı ile o bahsi ikmâle çalışalım inşallah.)
*
Bu vahim hadise ile dolaylı, yahut doğrudan ilgisi olanlardan vaktiyle dört şahıs ile birebir görüşme imkânımız oldu: Hüseyin Üzmez, O. Y. Serdengeçti, M. Cemal ve A. Mansur Hoca.
O zamanki hadisenin detaylarını ise, daha çok Mansur Hocadan dinledim. İstanbul Hırkaişerif’teki görüşmemizde bilhassa şu noktayı vurgulamak istediğini söyledi: Ben 1952’de Malatya’da yapılan istişarede vardım. Şahsen aleyhte oy kullandım. Ama, oy çokluğu ile “Yalman vurulsun” kararı çıktı.
*
Adı geçen tüm şahitlerden ve kaynaklardan-arşivlerden de araştırarak meşhûr “Malatya Hadisesi”ne dair edindiğimiz bilginin özeti aşağıdaki gibidir:
Büyük Doğucular, Milliyetçiler Derneği ve İslâm Demokrat Partisiyle fikren ve siyaseten irtibatlı olup onlarla müşterek çalışan taşradaki gruplardan “Malatya Grubu” Kasım 1952’de bir toplantı yapıyor. Toplantıda, Başbakan Menderes’le birlikte Malatya’ya geleceği bilinen Vatan gazetesi başyazarı A. Emin Yalman’ın vurulup vurulmaması konusu müzakere ediliyor. Neticede, heyetten Yalman’ın vurulması kararı çıkıyor. Kararın infazı için de, bir tetikçi lâzım. Sonunda, aranan tetikçi bulunuyor: Hüseyin Üzmez.
Karar, Üzmez’e iletiliyor. Ancak, Yalman’ın nerede vurulmasının daha uygun olacağı ona söylenmiyor. O da gidip Yalman’ın Menderes’le birlikte kaldığı otelin yakınlarında buluyor ve hemen orada üzerine şarjörü boşaltıyor. Yalman, yaralı halde kurtuluyor. Hatta, bir hafta kadar sonra gidip tetikçisiyle hapishanede görüşüyor, onunla söyleşi bile yapıyor.
Nitekim, 29 Kasım 1952 tarihli Vatan gazetesinin manşet haberi bu görüşmeye dairdir. Üzmez, bu hadisede kullanıldığını ve yaptığından dolayı da pişman olduğunu ifade ederek şunu itiraf ediyor: “Beni sizi vurmaya memur etmişlerdi. Vurmasaydım, beni öldüreceklerdi.”
*
Gerek Tarihçe–i Hayat ve gerekse Emirdağ Lâhikası gibi eserlerde beş–altı yerde “Malatya Hadisesi”nden söz ediliyor.
O bahislerde, söz konusu cinayetli hadisenin kumpasçılar tarafından önce Demokratlara ve Nur Talebelerine fatura edilmeye çalışıldığı, 25 yerde soruşturma açıldığı, fakat savcıların “Suç delili bulamıyoruz” diyerek takibi bıraktıkları belirtilirken; hemen ardından, soruşturmanın seyri değiştirilerek, yukarıda adı geçen gruplara yönelik mahkemelerin açıldığı hususu dikkat nazarllarına sunuluyor. Mahkeme kararı ile Necip Fazıl, Osman Yüksel, M. Cemal Bayındır’ın da aralarında olduğu 40 kişi “irtibatlı” diye ceza verilerek hapse konuluyor.