"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Testim pozitif...

Hüseyin Kıymık
09 Aralık 2020, Çarşamba
(Bir hastanın hastane mektubu)

Bugün 1 Aralık 2020 Salı. 11 gündür Tıp Fakültesi Hastanesinde yatıyorum. Altmış altı senelik ömrünün en önemli günleri. Yaşamak ve ölmek. Ölümün korkusunu duymak... Hazırlıklı olup olmamanın muhasebesini yapmak. Acayip gel-gitler...

13 Kasım Perşembe: 

Hastalık hafifçe kendini hissettirdi... Zihnim karma-karışık. Evde bakma mecburiyetinde olduğum ağır alzheimer hastası hanımım. Allah’ım yardım eyle! Ani olarak beni hastaneye alırlarsa onun hali ne olur?

14 Kasım Cuma...

Ben en iyisi evimize çok yakın olan sağlık ocağına bir uğrayayım. Sağlık ocağındayım. Muayene... Çok üşütmüşsün... Sana hemen bir serum verelim ve bu ilâçları da kullan... Rahatlayacaksın. Geçmiyor, geçmiyor, artıyor..

18 Kasım Salı...

Tekrar sağlık ocağı. Tekrar serum ve ilâçlar... Öksürük ve halsizlik ise artmaya devam... Kardeşime telefon açtım. Babamla birlikte kardeşlerim hemen geldiler... İlâçlar inşaallah etkisini gösterecektir, bekleyelim... Aksine artmaya devam ediyor..

20 Kasım Cuma...

Yeğenim geldi... Şimdi rahat rahat tekrar kontrole gidebilirim. Tekrar sağlık ocağına... Doktorum gelmedi. Hemen bir ambulans çağırdı. Eğirdir Hastanesi. Koşuşturmalar, defalarca kan almalar ve tomografiler. Gidiyoruz dediler... Nereye? Tıp fakültesine... Ah be Cuma namazım da geçecek... Ambulans hazır, ezanlar okunuyor...

Yarım saat sonra Tıp Fakültesindeyiz... Sedyede ordan oraya, koşturarak götürüyorlar... Yine film çekilmeler ve yine tahliller. Ve yoğun bakımdayım...

Neler olup bittiği hakkında fazla bilgim yok. Telefonum aralıksız çalıyor. Bakmak istemiyorum... Konuşmakta zorluk çekiyorum... Serumlar... İğneler ve haplar...

Telefonum ısrarlı çalmaya devam ediyor... Zoraki elime aldım... Sağlık Bakanlığından arıyoruz... Testin pozitif... Adresine ekip gelecek, bulunduğun yerden ayrılma... Ben zaten hastanedeyim... Anlaşıldı... Ne oluyor bana? Bu kadar telâş niye? Yoksa, yoksa ölüyor muyum? Of! aklım allak bullak... Gitmeye hazır mıyım? Ölüm bu kadar mı yakın. Ah! Demek kabre konulacağım... Kabir ne karanlık ve ne dehşetli bir yer. Düşünme bunları... Yorma kendini... Şu an aklını kullanma... Bir an kendini akılsız bir hayvan gibi hisset....

Ne yani aklımı başımdan çıkarıp atacağım... Öyle mi? Of! Of! Yapamıyorum... Aklımı şimdi kullanmayacağım da ne zaman kullanacağım. Ve hem kullanılmayacak akıl neden verilmiş? Beynimde fırtınalar esmekte. Bak, yolcusun... Hazır mısın hesaba? Hemen kendimi sorgulamaya başladım. İşin içinden bir türlü çıkamıyorum... Çıldıracağım....

Hazır değilim... Aklım yaşantımı sorgulamaya başladı. Eyvah! Yüz güldürecek bir amelim yok. Hatalarım... İsyanlarım... Günahlarım diz boyu... Bu halimle ölmek...

Dizlerim titremeye başladı ve gözyaşlarım bir sel oldu. Ağlıyorum, ağlıyorum, bir çare! Bulamıyorum... Ölmemem lâzım, yaşamam gerekir... Doktor ne olur bir çare... İlâçlar haydi olun çare... Bütün bilim adamları uyuyor musunuz, bir çare... Bütün sebepler ne oldu size?... Neden yardım etmiyorsunuz?

Birden bütün sebepler hayalimde karşıma geçtiler... Suratlarını astılar. Bizler Allah’ın birer memuru olduğumuzu O’nun izni olmazsa bir şey yapamayacağımızı neden düşünmüyorsun? Biz hangi aklımızla bilgimiz ve gücümüzle sana yardım  edeceğiz... Neden sorgulamıyorsun? Neden yardımı başka kapıda arıyorsun? Ama sizler ilâç değil misiniz, ilim adamları sizleri buluyor ve insanlığı yardıma sunuyor. Yine neden anlamıyorsun neden sorgulamıyorsun? Sözlerinle tezada düşüyorsun.

Olmayan bir şey bulunur mu? Rabbim senin hastalığını verdiği gibi, ilâçlarını da verdi... Ağzınıza mı tutacaktı? İnsanlık olarak arayın (duâ yapın, yani çalışın, var olanı bulmaya çalışmak fiilî bir duâdır, bu duâyı yapanın itikadına bakılmaz) yatmayın insanlık olarak, duânızı yapınız. Bak Allah’ın o kadar küçücük bir askerinin karşısında nasıl da titriyor ve nasıl da ağlıyorsunuz? Hani gücünüz? Hani teknolojiniz? Hani  biliminiz? Düşünün! Güçsüzlüğünüzü ve fakirliğinizi anlayın artık. Demirden, taştan ve çelikten bir vücuda sahip değilsiniz. Et ve kemik gibi çabuk dağılabilen ve bozulabilen bir vücuda sahipsin, gururu bırak, enaniyetten vazgeç... Yaratanını tanı! Ve ne istediğine kulak ver. Şifayı O’ndan iste. Devayı O’ndan bekle. Bizlerin gerçek etki sahibi olmadığımızı unutma. 

Yeter artık, biz gidiyoruz insanlık olarak aklınızı başınıza alın. Ve o çok değerli aklınızı yatakla mutfak arasına hapsetmeyin. Ve biraz da kendinize ve topluma faydalı olacak yerlerde ve işlerde kullanın. Birden o halden kurtuldum... Biraz aklım başıma gelir gibi ve uyanır gibi oldum... Her şeyde Rabbimin varlığını ve birliğini çok daha fazla hissettim. Böyle bir imanı bana ihsan eden Rabbime kâinatın zerreleri adedince şükürler olsun... Korku geçmedi... Hesabı verememe endişesi devam ediyor...

Birden şöyle bir yakarış aklıma geldi. Allah’ım! Biliyorsun korkum isyanlarımdan. Günahlarımdan. Gaflet içinde geçirdiğim ömrümden. Eğer benim ömrümü tamamladıysan, dünyadaki görevlerim bittiyse, manevî şehadetle beni şereflendir... İmanla emanetini teslim al... Daha sonra yoğun bakımdan alıp servise aldılar... Kardeşim telefonda “Abi ihtiyaçlarını söyle geliyorum.” Elbisem kanlar içinde... Namazımı eda edemiyorum, çamaşıra ihtiyacım var... Babam göz yaşlarıyla telefonda... “Oğlum nasılsın? Üzülme her şey Allah’tan. Namazını sakın ihmal etme... İmayla olsa da kıl...” İnşaallah babacığım hakkını helâl et ve duâ et... Zoraki de olsa gecenin üçünde kalktım, elbiselerimi değiştirip lavaboya gittim. Gücüm yok... Zorlanıyorum... Abdest aldım. Büyük bir rahatlama hissettim. Yatağımın üzerinde oturarak önce kılamadığım üç vakit namazımı kaza ettim ve arkasından yatsıyı eda ettim... Tabii ki sadece farzları. Çok yoruldum çok, ama hissettiğim huzur her şeye bedel. Çok daha rahatım...

21 Kasım Cumartesi...

Manevî moralim biraz daha yüksek... Ama oksijen ile nefes alıp verebiliyorum. Meğer bir nefes alıp verebilmek ne büyük nimetmiş. Konuşamıyorum... Ah şu durmadan çalan  telefonum... Konuşmak istiyorum, ama konuşamıyorum...

Durmadan arayan dostlar. Arasınlar, aramaları aynı zamanda bir duâ. Üzülüyorum... Çünkü konuşamıyor ve çok yoruluyorum. Ah babam! Yıllardır anlayamadığım şefkati.

Habire arıyor. Konuşamadıkça o da, ben de perişan oluyorum.

Nasıl bir şefkat...  Ve nasıl bir muhabbet... Bana bunu ihsas ettiren Rabbime binlerce hamd olsun. Saat başına koşturup gelen görevliler. Vücudum delik deşik. Artık damarlarımdan alınan kanlar için damarımın tesbitinde bir hayli zorluk.

Yemekleri yiyemiyorum. Yemek için ne gücüm var, ne de iştiham. Hoca geldi... “Nasılsın?” Elhamdulillah çok iyiyim. Ancak aşırı öksürüğüm ve aşırı halsizliğim.. 

22 Kasım Pazar... 

Kalkıp bir toplanabilsem. Öğleden sonra görüntülü bir telefon isteği. Şükrü Hoca Almanya’dan. Beni oksijen maskesiyle görünce şaşırdı. “Ne oldu? Nerdesin?” Malûm hastalık ve tıp fakültesindeyim... “Yorma kendini. Yengeyi ne yaptın?” Rabbim beni istirahata aldı ve ona da iki meleğini gönderdi. Şimdi onlar ilgileniyorlar.

“Bütün kardeşlere haberleşme zincirimizle duyuracağım. Büyük bir duâ halkası oluşacak ve inşaallah hemen iyi olacaksın.”  Yurt içinden ve dışından arşa yükselen duâlar... Telefonum daha da hızlandı, arayan arayana... Dakika geçmiyor ki sussun... Elhamdülillah şimdi çok daha rahatım.

23 Kasım Pazartesi... 

Gecenin 0.3 ü... Uyur ve uyanık bir hal. Kalk! Kalk! Herkes sana duâ ederken yatmak sana yakışmaz sen de duâ et! Ses üç kez tekrar etti. Bismillah diyerek kaktım ve gece namazını kıldım. Cevşen’i ve Tahmidiye’yi yaşayarak okudum. Aman Allah’ım! Kâbe’yi mi görüyorum ve ravza, güzel kokular. Hem ağladım ve hem bütün duâ edenlere duâ ettim. Rabbim kabul eder inşaallah.. 

24 Kasım Salı... 

Çok daha iyiyim. Artık yemeklerimi de rahatça yiyebiliyorum. Oksijen maskesine devam. Öksürük ve halsizlik aynen... Görevliler hâlâ çok sık aralıkla gelip gidiyorlar. Ama artık ölümden korkmuyorum. Ölsem günah cihetiyle öleceğim, günah defterim kapanacak. Sevap defterim açık kalacak. Dostların duâları arkamdan devam edecek. Ne mutlu bana... Bu hastalık ne de güzelmiş. Ne harika dersler verdi... Ne candan kardeşlerim varmış. İman gözlüğü her şeyi güzel gösterdi. Meğer iman daha dünyada iken bir Cennet hayatı yaşatıyormuş. Bir an küfrün hayali bile acı içinde acı, azap içinde azap...

Ve Cehenneme gitmeden Cehennemi yaşamak olduğunu hissettim. Rabbim! Bütün insanlığa bu musîbetten ders almayı... Nerede hata yaptık diye sorgulumayı... İstikameti bulmayı nasip etsin. Başta kendimizi, yakınlarımızı, sevdiklerimizi, dostlarımızı... Bütün Müslümanları ve insalığı bu afattan korusun. Bütün hastalarımıza şifalar versin...

2 Aralık Çarşamba. 

Elhamdülillah evimdeyim. Yeni bir hayata merhaba. 

Yeniden doğuşa merhaba.

(Not: Bunlar benim 15 gündür yaşadıklarım, duygularım.)

Okunma Sayısı: 4564
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cemil KILIÇ

    21.1.2021 13:22:34

    Geçmiş olsun Hüseyin Bey! Allah, beterinden korusun! Bir daha göstermesin! Hastalığınız ve hastalıklarla ilgili tefekküre sevk eden dersler ve değerlendimelerinizi paylaştığınız için teşekkürler!

  • Kadir kaya

    12.12.2020 19:57:30

    Hüseyin bey selamün aleyküm. Öncellikle geçmiş olsun. Rabbim size ve ailenize şifa versin Yazınızı okudum. Hem ağladım ve hemde okudum.teşekkür ederim. Kendimi sorguladım Üstadın dediği gibi " İman teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül sadatedi dareyni gerektirir". Kendi kendime dedim demek iman tam kalbime oturmamış dedim. Teşekkürler beni iç muhasebeye sevk olmama sebeb oldunuz. Allah'a emanet olunuz

  • Sedat kurt almanya ahlen

    10.12.2020 00:13:09

    Geçmiş olsun Hüseyin hocam.rabbim bu musibetleri hakkımızda hayırlara vesile etsin

  • Musa

    9.12.2020 23:00:04

    Geçmiş olsun keşke hastalık karşısında sizin gibi davranabilsek

  • Abdullah

    9.12.2020 20:29:50

    Geçmiş olsun Hüseyin kardeş.Rabbim acil şifalar versin. Maşaalla! hastalık harika dersler vermiş. Ne güzel uyan dırmış! Adeta bir mürşit vazifesini gör müş.Halis bir imanı telkin etmiş.Haya tın ve hastalığın hakiki manasını idrak ettirmiş,tam bir tayakkuza geçirmiş. Sebeplerin sukut ettiği bir halet yaşa mışsınız.Hazreti Yunus Aleyhissela mın şecere-i yaktin altında müşahade ettiği bir lutfu rabbaniyeyi hissetmiş gibisiniz... Rabbim bütün hasta müs lüman kardeşlerimizi,bu şekilde uyandırmayı,ciddi ve derin bir nefis ve ömür muhasebesini yapmalarını nasip eylesin.

  • Mikail Yaprak

    9.12.2020 19:23:26

    Yatılı erkek öğretmen lisesinde yöneticiliğin ağır mes'uliyeti ve stresi zahirî sebebiyle 1983 yılı Kasım ayında yakalandığım tüberküloz, hem istirahatime hem manevî uyanışıma ve hem de HASTALIĞIMIN SIHHATLİ NAĞMELERİ başlıklı şiirimin ilhamına vesile olmuştu. O sıralarda Yeni Asya'dan sonra Yeni Nesil de ihtilalciler tarafından kapatıldığı için, uzun şiirim Tasvir gazetemizde yayımlanmıştı. O şiirin çok duaya vesile olduğu, çok sayıda geri bildirimlerden anlaşılmıştı. Bu şifa destanı, onu bana hatırlattı. Çok hayırlara vesile olduğuna kaniim. Şifanız ve şiiriniz, şükre ve tebrike şayandır.

  • Ali Hakkoymaz

    9.12.2020 13:03:00

    Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu okur gibi oldum. Akıcı bir üslup... Bu, büyüyüp niye bir kitap olmasın! Hastalığın, samimiyetin, acziyetin dili... Geçmiş olsun.

  • Arif Altay

    9.12.2020 12:49:01

    Çok duygulandım. Sergüzeşt-i hayatım gözümün önünden geçti. İyi bir muhasebe yapmayı teşvik etti. R. Nur gibi eserlere, Bediüzzaman gibi bir mürşide, Hz. Muhammed gibi bir rehbere, İslamiyet gibi bir dine, iman gibi bir nura, Şafi-i Hakiki bir Yaratıcı'ya şükretmeye vesile oldu. Geçmiş olsun. Allah şifa versin. Allah razı olsun.

  • Abdurrahman AYDIN

    9.12.2020 00:51:45

    Geçmiş olsun! Elhamdülillah! 🙂

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı