Sözlükte “adet, ceza ve mükâfat, itaat edip boyun eğmek” anlamına gelen din terim olarak “itikad, ibadet ve ahlâk esaslarından oluşan inanç sistemi” demektir. Başka bir ifadeyle din, -sözlük anlamına uygun olarak- inanılıp itaat edilen ve karşılığı görülecek olan esaslar mânâsındadır. Özellikle semavî dinler göz önünde bulundurularak yapılan diğer bir tanıma göre ise din, “Allah tarafından gönderilmiş İlâhî esaslar manzumesidir”.
Kur’ân-ı Kerîm’de doksan iki âyette geçen din kelimesi “itaat, hüküm, tapınma, tevhid, hesap, ceza, millet” gibi anlamlarda kullanılmıştır. Şu âyeti kerimede din terim anlamıyla kullanılmıştır: “Muhakkak ki Allah katında din İslâm’dır” (Âl-i İmran 3/19). Yine terim anlamıyla kullanılan bir âyet meali de şöyledir: “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayacaklardan olacaktır” (Âl-i İmran 3/85).
Din kelimesi gün anlamındaki “yevm” ile birlikte Fatiha Sûresi’nin dördüncü âyetinde geçmektedir. Allah’ın âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olduğu belirtildikten sonra bu âyette O’nun “din gününün sahibi” olduğu dile getirilmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursî buradaki “din günü”nden maksadın ahiret günü olduğunu belirtmektedir. Zira o günde hem hayırlara mükâfat, şerlere ceza verilecek hem de “hakaik-i diniye” tam manasıyla galebe çalacaktır (İşârâtü’l-i’câz, s. 22)
Kur’ân-ı Kerîm’de din kelimesinin geçtiği âyetlerden birisi de, müfessirlere göre en son nazil olan âyetlerden birisi olan “ikmâl-i din” âyetidir. Bu âyette mealen şöyle buyrulmaktadır: “Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’a razı oldum” (Mâide 5/3). Bu âyetten hareketle âlimler, İslâm’ın “marziyât-ı İlâhî” yani Allah’ın razı olduğu din” olduğunu belirtmişlerdir.
Rabbimiz bize, katında gerçek din ve “marziyât”ı olan İslâm’ı doğru şekilde anlamayı, ihlâs içinde yaşamayı ve Risale-i Nur dairesinde İslâm’a hizmet etmeyi ihsan eylesin. Amin!