"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Korkularımız üzerine

İsmail Hakkı AVCI
10 Kasım 2011, Perşembe
Hemen hemen her insanın hayatında korktuğu bir şeyler vardır. Bunlar, sebepli veya sebepsiz korku ve endişe veren şeyler; Fransızca’dan dilimize sokulan ‘fobi’ kelimesiyle ifâde edilmektedir. Bu yazımızda bu nevi korkulardan bazılarını bahis mevzuu edeceğiz. Bunlardan bir veya birkaçı her insanda bulunabilir. Bu mevzuya alâka duyanlar benimle beraber gelecek satırlarda dolaşabilir.
Evvelâ, kendi korkularımdan bahsedecek olursam. Öncelikle yanlış anlaşılmaktan ve hata yapmaktan korkarım. Bir hareket veya sözümün, karşı tarafça maksadımın aksine ve yanlış anlaşılması beni çok korkutur. Yine hatalı davranış ve hareketlerden ve bir işi hatalı yapmaktan da korkarım.
Yüksek yerler, uçurumlar (akrofobi, kremnofobi) beni korkutur. Son senelerde ârız olan bu korku; yüksek binaların pencere ve balkonlarından bakma, lunaparklardaki dönme dolap, yükseklerden hızla dolanan trenler, uçarcasına sallanan salıncaklara, teleferiğe ve uçağa binmekten korkmaya kadar varmaktadır. Eskiden uçağa binmeye heves ederdim. Şimdilerde ise, hiç binmeme düşüncesindeyim.
Dar, sıkışık, kapalı ve çıkışı olmayan yerler de beni korkutur. (klostrofobi mi?) Rüyâlarımda böyle bir yerde olduğumu görmek, yüksek yerlerden inecek yol bulamama korkuları beni tazip eder.
Bir de, dibi görünmeyen derin karanlık sular ve kuyular da beni korkutur.
Bazıları hastalık sayılabilen bu korkulardan en yaygın olanlarına kısa kısa temas edelim:
Kedilerden, köpeklerden, farelerden korkma (aiurofobi, kinofobi, musofobi). Bu hayvanlardan neden korkuluyorsa? Hele kedilerden korkulur mu? Bazılarının kedileri sevmediğine şahit oluyor ve hayret ediyorum. İşittiğim doğruysa; ‘kedi sevmeyenlerin insanları da sevmediği’ şeklinde kanaat dolaşıyor.
Karanlıktan (akluofobi), acı çekmekten (algofobi) korkma.
Delirmekten (manyofobi), mikroplardan (mikrobiyofobi) korkma.
Hafızasını kaybetmek (amnezifobi), toz (amatofobi) korkusu. 
Yalnızlıktan (monofobi), cesetten (nekrofobi) korkma.
İğneden, aşı ve iğne olmaktan korkma (belonefobi, tripanofobi): Okullarda aşı olunacağında bazı öğrencilerin baygınlık bile geçirdiğine çok şahit olmuşuzdur.
Hasta olmaktan (patofobi), şişmanlamaktan (obesofobi) korkma.
Mükemmel ol(a)mamaktan korkma (atelofobi).
Başarısız ve fakir olmaktan (kakorafiyafobi, penyafobi) korkma.
Kanser olmaktan (kanserofobi), dişçiden (dentofobi) korkma.
Yaşlılardan veya yaşlanmaktan korkma (gerontofobi).
Kellerden veya kelleşmekten korkma (peladofobi):  Bence kellik bir kusur sayılmaz. Şahsen ben saçımın az ve seyrek olmasını çok arzulamışımdır. Zira az saç; daha az berbere gitmek ve daha az saçla, başla uğraşmak demektir.
Böceklerden, sürüngenlerden (entomefobi, herpetofobi) korkma: Evet, böceklerden korkuyoruz. Halbuki biz onlardan yüzlerce defa büyüğüz ve güçlüyüz. Yine de nedense korkuyoruz ve –bazılarının ne hikmete binâen yaratıldığını bilemediğimiz- o küçücük mahlûktan kaçıyoruz. Bazıları bunu tiksinme olarak da ifâde etmektedir.
Diri diri gömülmekten, mezartaşlarından korkma (tafefobi, plakofobi). 
Başkalarına muhtaç olmaktan korkma (soteriofobi).
Testlerden ve imtihanlardan korkma (testofobi). vd.
Her insanda az veya çok görülebilen bu çeşit korkular hayatta normal kabul edilebilmektedir. İnsanların bu zaaflarından dolayı onları rahatsız ve tazip etmemek ve zorlamamak icabeder. Bilâkis hassas olduğu hususlarda alacağımız tedbirlerle onlara yardımcı olunmalıdır.
Bir de öğrenci fobisi var galiba. Bazı öğretmen arkadaşların öğrencilerin olumsuz davranışları yüzünden sinirleri yıpranarak emekliye ayrıldıklarına şahit oluyoruz. Bunlardan yakın bir öğretmen arkadaşım yarı şaka, öğrencilerin en iyisinden bile sıkıntı gördüğünü ima ile şöyle bir söz geliştirmiş: ‘The student must bu shut, when (where ever he) it is seen!’ Duyanlar yanlış anlamasın diye daha çok İngilizce söylediği bu sözünün, ben size Türkçesini de vereyim: ‘Öğrenci görüldüğü yerde vurulmalıdır.’ (!) Fobi hâline gelen öğrenci ve maarifimizin diğer bazı sıkıntılarının, öğretmenlik gibi mühim bir vazifeden öğretmenin ayrılma durumuna getirmesi vakıası da bayağı üzücü oluyor.
Asıl korkulması gereken, her kötülüğü yapabilecek tiynetteki insanlardır. Allah korkusu olmayan ve hesap gününe inanmayan bir insandan daha korkutucu ve vahşi bir mahlûk düşünülemez. ‘Kork Allah’tan korkmayandan’ diye boşuna denilmemiştir. Burada Allah’tan korkma yukarıdaki ‘fobi’ler gibi düşünülmemeli ve zannedilmemelidir. Şefkat ve merhameti, rahmet ve ihsanı nihayetsiz olan Allah’tan korkmak bambaşka bir şeydir. O korkuda insanın ihtiyaçlarına cevap veren bir Rahman ve sığınılacak tek melce’ bahis mevzuudur. Bu mevzuda Risâle-i Nur’da; ‘bir kusurundan dolayı annesinden tokat yiyen bir çocuğun, buna mukabil ondan korkup kaçmak yerine, yine annesinin şefkatli kollarına sığınması‘ misâli verilir.
Bazı korkulardan korkarak bunları mesele yapmamalı ve hakikatine varmaya çalışılmalıdır, vesselâm.
Okunma Sayısı: 1743
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı