70’li senelerdeki bizim üniversite talebeliğimiz bir efsaneydi.
O senelerde, biz Ankaralı Nur talebelerinin gayretleri, hizmet aktiviteleri bir başkaydı. Üstelik de, o senelerde anarşi en üst seviyelerde idi. Bırakın şehirleri, mahalleler bile “sağcı-solcu” diye bölünmüştü.
İşte o zeminde, bizlerin vaziyetini bir düşünün... Bir taraftan o kaos zemininde okumaya çalışırken, bir taraftan da, hizmetlere koşuyor, koşturuyorduk.

Biz Ankara’da öyle iken, İstanbul’da da, yine üniversite talebeleri Nur kardeşler, aynı minval üzere devam ediyorlardı. Onların isimlerini de, Nur cemaatinin tek irtibat vasıtası Yeni Asya gazetemiz vasıtasıyla öğreniyorduk.
İstanbullu arkadaşların isimlerini, neredeyse ezberlemiştik. Aklımda kalan bir kaç ismi de zikredeyim: Ruhi Yavuz, Ahmed Yakut, Hüseyin Özdemir, Selâhaddin Yaşar, Mehmed Kağan, Osman Ataç, Sedat Marmaralı, Mehmed Köleoğlu, Mehmed Paksu, vs.
Bunlardan Osman Ataç, Bandırmalı idi. Yine gazetemiz vasıtasıyla, cemaatimizin nerelerde, kimlerin olduğunu, reklâmlardan ezberlemiştik. Bandırma’da; “Yüzbaşılar ticaret, Ataç ticaret, firma ismi aklıma gelmeyen bir pastahane filân.”
1985 senesinde, Balıkesir’e tayinen geldiğimde, Bandırma cemaati ile de bizzat tanışma imkânı bulmuştuk.
Bunlar da yine; “rahmetli Tayyar ve İsmet ağabeyler, Mustafa Ataç, Alp Özgün gibi” kahramanlardı.
Mustafa Ataç; İstanbul mezunu KBB mütehassısı, tabib Osman Ataç kardeşimizin ağabeyi idi. Bir beyaz eşya bayii vardı. Sağlam ve istikametli bir Nur talebesi, ferasetli ve ehl-i hizmet bir kahramandı. Balıkesir’de iken, Bandırma’ya gittikçe görüşüyorduk.
Daha sonraları, bundan 37 sene evvel Bursa’ya tâyinen geldiğimde Osman kardeş de, Bandırma’da muayenehane açınca, bir iki defa da onu ziyaret edip, Mustafa Ağabey ile de görüşmüştük.
Artık, bazı faaliyet ve ziyaretlerde sık sık bir araya geliyorduk. Bundan bir kaç sene evvel, Bursa’da bir ameliyat olmuş, hastahanede ziyaretine gitmiştim. Hattâ, bu fotoğramızı da de Dr. Osman Ataç çekmişti.
Sonraları, bazen telefonla, bazen vicahen görüşmelerimiz, fikir teatilerimiz oluyordu.
Eskişehirli Kâmil Tuncay kardeşimiz geçen sene Bursa’ya gelince, bir kaç arkadaş birlikte Bandırma sohbetine gitmiştik. Bizi Mustafa Ağabey karşılamış ve çok sevinmişti. Sicim gibi yağan bir yağmur altında buluşmamızı hiç unutmuyordum.
Zaman zaman arar, konuşurduk.
En son, hasta kardeşlerimize yazdığımız “dua makamındaki” makalemiz gazeteye gidince, daha sonradan hastalıkları tezahür eden, bir-iki arkadaşımız da oldu. Bunlardan biri de, Mustafa Ataç idi. Matbu gazeteye yetişmeseydi de, internet gazetesine, onların isimlerini de ilâve etmiştik.
Osman kardeşten, Mustafa Ağabeyin hastalık seyrini öğrenmiş ve gazetede makalenin çıktığı (22. 07. 2025) gün, bir de Mustafa Ağabeyi arayıp “geçmiş olsun” diyeyim demiştim. Maalesef, telefona cevab verememişti.
Bir kaç saat sonra vefat haberini aldık. O gün, şifa için dua talebinde bulunmuştuk, vefat etti. O duamız da inşaallah, rahmet ve fatihalara sebeb olsun. Allah rahmet eylesin. Makamı Cennet olsun. Camiamızın, Bandırmalıların ve Ataç ailesinin başı sağ olsun.