"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demirel'in tefekkür dünyası bu kitapta

17 Haziran 2020, Çarşamba 01:05
Siyasî yasaklı olduğu dönemde hiç kimse tek sayfalık yazılı, tek saniyelik görüntülü röportaj yapmaya cesaret edemezken, sadece Köprü Dergisi rahmetli Cumhurbaşkanımızla çok dikkat çekici röportajlar yapmaktan çekinmemiş; bunlar İslam, Demokrasi, Laiklik” başlıkları altında Yeni Asya Neşriyat tarafından kitaplaştırılmıştır.

İLHAN KESİCİ - İstanbul Milletvekili

Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz 97 yaşındadır. İnşallah ebediyete kadar yaşayacaktır. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel Cumhuriyetimizin tam yarısına yakın bir süre Türkiye’de olan biten bütün olayların içinde hem yüksek idarî görevlerde, hem siyasette, hem de en yüksek devlet görevlerinde olarak bulunmuştur. Bir anlamda Süleyman Demirel’ siz Cumhuriyet tarihimizi yazmak mümkün değildir. 

Süleyman Demirel Cumhuriyetimizin ilk yılında Isparta-İslamköy’den “Çoban Sülü” olarak çıktığı hayat yolculuğunda önce başarılı bir yüksek mühendis olmuş, daha sonra 10 sene Yüksek Yöneticilik-Genel Müdürlük, 22 sene Parti Genel Başkanlığı, 5 sene Muhalefet Liderliği, 13 sene Başbakanlık, 7 sene siyasetten yasaklı bir siyasî liderlik ve nihayet 7 sene de Cumhurbaşkanlığı yapmış efsanevî bir politik kişiliktir.

Rahmetli Cumhurbaşkanımız bütün bunların başarılmasının sadece Cumhuriyet, demokrasi ve özgürlükler rejimi sayesinde olduğunu her vesileyle ifade etmiştir. Halkın içinden birinin, halkın yönetiminde söz sahibi olabileceği başka bir rejim şeklinin olmadığının hep farkında olmuş, her davranışıyla bu gerçeğe sahip çıkmıştır.

1993; Başbakanlık binasında bir toplantıya girerken, DPT Müsteşarı İlhan Kesici, toplantı ile ilgili olarak Başbakan Demirel’i brife ediyor.

Rahmetli Süleyman Demirel siyasî hayatını ve siyaset yapma üslubunu özellikle çok yakın tarihten aldığı derslerle çok dikkatli ve temkinli bir şekilde yürütmeye yüksek bir özen göstermiştir. 

 İlk Başbakanlık dönemi 1965-71 dönemidir ve deyim yerindeyse her bakımdan efsanevi bir dönemdir. Yüzde 52.5’luk bir halk oyuyla iktidara gelmiştir. Bu dönem siyasî özgürlüklerin tam anlamıyla kullanıldığı bir dönem olmuştur. Bu dönem aynı zamanda ekonomide “dönemsel yıllık ortalamalar olarak, yüzde 6 ekonomik büyüme hızı, yüzde 5 enflasyon” ile Cumhuriyet tarihimizin en başarılı kalkınma dönemlerinden birisidir. 

Buna rağmen Türkiye 12 Mart 1971 Askerî Müdahalesine muhatap olmaktan kurtulamamıştır. 

12 Mart’ın çok büyük yıkıcı sonuçlarını TBMM ‘de bulunan tüm siyasî partiler ve siyasî liderlerle birlikte “her hal ve şart altında TBMM’ yi kapattırmama ve açık tutma” stratejisiyle olabildiği ölçüde azaltmayı başarabilmişlerdir. 

Türkiye daha sonra, Soğuk Savaş döneminin zirve yıllarında bir de 12 Eylül 1980 Askerî İhtilaline muhatap olmuş ve demokrasimiz bir kere daha askıya alınmaktan kurtulamamıştır.


2009; İstanbul’da İlhan Kesici’nin evi; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve kardeşi Şevket Demirel.

12 Eylül 1980 İhtilalinin her türlü, çok boyutlu ve çok yüksek bireysel, toplumsal ve siyasî tahribatının yanında bir de “siyasî yasaklı politikacılar” bölümü vardır. Başta bütün siyasî partiler ve parti genel başkanları olmak üzere, önde gelen siyaset ve devlet adamlarına önce darbe sabahı ile başlatılan ve daha sonra da 1982 Anayasası ile kalıcı hale getirilen 10 yıllık siyasî yasaklar konulmuştur.

Rahmetli Cumhurbaşkanımız kendi siyasî misyonunu o zamana kadar daha çok “yoklar ve yoksulluklarla mücadele” ve ülkemizin “varlar ve varlıklılar ülkesi” haline dönüştürülmesi istikametinde “kalkınmacı, imar ve inşacı” olarak tarif eder.

12 Eylül 1980 İhtilali ile birlikte Türkiye’nin anayasal yasaklar ve yasaklılıklardan kurtulması ve yeniden demokrasiye geçilebilmesi istikametinde bu özelliğinin yanına bir de, “sistem içerisinde hürriyet, özgürlükler ve demokrasi savaşçılığı ve mücahitliği” olarak ifade edebileceğimiz bir yeni bir misyon daha edinmiştir. 

Siyasetten bütünüyle yasaklı olduğu ve normal insanların selam bile vermekten korktuğu, ürktüğü ve çekindiği bu zamanlarda, 1980-87, tam yedi sene Güniz Sokak’taki evini adeta bir “köy odası” haline getirmiş ve neredeyse 24 saat Türkiye ve dünyanın her tarafından yerli yabancı, randevulu randevusuz, haberli habersiz, tanıdık tanımadık herkese açtığı evini bir demokrasi ve özgürlükler mücadelesi platformu haline dönüştürmüştür.

Bulunduğu sokaktan ismini alan ve “Güniz Sokak” olarak ünlenen bu ev şimdi memleketi İslamköv’de kurulan “Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi ve Külliyesi” nin bir parçası olarak canlılığını devam ettirmektedir. 

17 Haziran 2015; vefat sabahı, Ankara, Güniz Sokak’taki evin önü. İlhan Kesici merhum Demirel’in tabutu başında dua ediyor.

Bütün bu gayretler elbette semeresini vermiş ve 1987 yılında yapılmaya mecbur hale getirilen bir “halk oylaması-referandumu” ile olağanüstü bir demokrasi zaferi kazanılmış, yasaklar ve yasaklılıklar zincirleri halkla birlikte başarı ile kırılmıştır. 

Böylece Türk demokrasisi için çok büyük bir kazanım ve başarı hikayesi yazılmıştır. Bu siyasi mücadele ve yöntemi sadece bizim demokrasi tarihimizde değil dünya demokrasi tarihinde de mümtaz bir yere sahiptir. 

Bu üstün siyasî mücadele rahmetli Cumhurbaşkanımızın 1991 yılında tekrar Başbakanlık ve 1993 yılında da çok hak etmiş bulunduğu Cumhurbaşkanlığı makamına seçilmesini sağlamıştır. 

Isparta-İslamköy’ deki “Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi ve Külliyesi” nin dikkat çeken bir yerinde 6,7,9 rakamlarından meydana gelen ve karikatürü andıran bir resim/karikatür levha vardır. Bu levha rahmetli Cumhurbaşkanımızın kendi tabiriyle “altı kere gittim, yedi kere geldim, 9. Cumhurbaşkanı oldum” deyişinin veciz bir ifadesi olarak resmedilmiştir.

Bir başka askerî müdahale mahiyeti gösteren 28 Şubat 1997 sürecindeyse demokrasiyi muhtemel çok daha ileri sıkıntılardan koruyabilmek amacıyla siyaseten şahsının yıpranmasını da bilerek ve göze alarak daha öncekilerden farklı bir mücadele daha vermek durumunda kalmıştır. 

Özellikle bu dönemde devletimizin önemli ve hassas kurumlarının zarar görmesini önlemek hassasiyetiyle adeta bir paratoner gibi bütün olumsuz şimşekleri üzerine çekmekten çekinmemiştir. Bugünkü demokrasi yolumuzun tıkanmamış olması elbette başka gayretlerle birlikte biraz da bu mücadele sayesinde başarılmıştır. 

Rahmetli Cumhurbaşkanımızın mühendis, siyasetçi ve devlet adamlığı kimliğinin yanında, geniş kamuoyu tarafından çok da bilinmeyen, doğduğu kültür havzasının da manevî değerlerine yaslanan müthiş zengin ve sağlam bir inanç, fikir ve tefekkür dünyası da vardır. 

 Özellikle siyasi yasaklı olduğu dönemlerde kendi kadrolarının dışında hiç kimse tek bir sayfalık yazılı, tek bir saniyelik görüntülü röportaj vs yapmaya cesaret edemezken, sadece aylık olarak yayınlanan Köprü Dergisi rahmetli Cumhurbaşkanımızla muhtelif konu başlıklarında çok dikkat çekici röportajlar yapmaktan çekinmemiştir. 

Özellikle hala günümüzün de en çok tartışma konularından olan “İslam, Demokrasi,  Laiklik ve Kalkınma” başlıkları altında derlenen ve Yeni Asya Neşriyat tarafından kitaplaştırılan bu röportajlar çok dikkat çekicidir. 

Demokrasi tarif ve yaklaşımları, din ve vicdan hürriyetinin önemi ve vazgeçilmezliği, İslam ve demokrasi arasındaki bağ ve ilişkiyi veciz ifadelerle ortaya koyan yorumları, irtica tartışmalarının evrensel hukuk prensipleri ve toplum gerçekleri muvacehesinde yerli yerine oturtan isabetli tahlilleri ayrıca çok dikkat çekicidir.

Röportajlarda ayrıca demokrasi dışı arayışlar ve darbelere yönelik güçlü eleştiriler, yakın tarihimize ilişkin gerçekçi tahliller de geniş bir şekilde ele alınmaktadır. 

Bütün bunlar bize daha çok bildiğimiz ve yakından tanıdığımız “kalkınmacı, imar ve inşacı, gerçek bir demokrat” bir devlet ve siyaset adamı Süleyman Demirel’in yanına bir de  “samimî ve mütedeyyin bir dindar ve mütefekkir bir Süleyman Demirel” portresi ortaya çıkarır. 

Benim rahmetli Cumhurbaşkanımızın en çok sevdiğim yönlerinden birisi de eski tabirle bir “imal-i fikr” insanı olmasıdır. Yani okudukları, duydukları, gördükleri, yaşadıkları, vs. her türlü öğrendiklerinden kendine mahsus bir yeni “fikir imal edebilen” bir insan olmasıdır. 

Rahmetli Cumhurbaşkanımızın hayatı ile, yaptıkları ve başardıkları ile aynı zamanda yüksek idealler için çıkılan yolda şartlar ne kadar zor ve olumsuz olursa olsun, hakta ve haklılıkta ısrar, sebat ve azmederek ihlasla yürümenin ne kadar önemli, değerli ve hatta sonuç alıcı olduğunu, ve insanı eninde sonunda başarı ve zafere ulaştırdığını da memnuniyet ve iftiharla da görmüş oluruz.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’i 17 Haziran 2015 sabahı Rahmet-i Rahman’a uğurladık. Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Makamı âli olsun. Ruhu şâd olsun. 

Okunma Sayısı: 2768
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim Yazgan

    17.6.2020 01:31:55

    Hürriyet doğrunun yol alabildiği yegane yolun adıdır,Rahmetli Demirel'in açık tutmaya çalıştığı yegane yol Hürriyet yoludur,hür ortamda iyi ve hayati şeyler canlı kalır,bizim için gerekli olan sadece budur ,yoksa Rahman bize diğer hasletleri millet ve ümmet olarak vermiş zaten devlet aygıtının yapması gereken de sadece ve sadece doğru fikirlerin rayiç olacağı hürriyeti uygulama bunun için hakem olmaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı