"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cemaatin önemi

M. Ali KAYA
11 Şubat 2013, Pazartesi
Cemaat kelimesinin kökü “c-m-a” kelimesi olup anlamı “cem etmek, toplamak ve bir araya getirmektir.” Cemaat, bir amaç için bir araya gelen insan topluluğuna denmektedir. Geniş anlamı ile bir fikir ve inanç etrafında toplanan gruba verilen isimdir. Din dilinde, yani fıkıhta ise, beraber namaz kılmak amacı ile bir imamın arkasında toplanan ve en az üç kişiden meydana gelen ibadet grubudur.

Bütün bunlarla beraber cemaat, geniş anlamı ile, bir dine inananların tamamını içine alan geniş bir terimdir. “İslâm Cemaati” bütün Müslümanları, Yahudi ve Hristiyan Cemaati tabiri de bütün Yahudi ve Hıristiyanları içine alır.
Cemaat anlamlı ve şuurlu bir birlikteliktir. Kuru kalabalıklar cemaat adını almazlar. İslâm dini cemaate çok değer verir. Bir araya gelerek ibadet etmeyi teşvik eder ve buna “cemaat” adını verir. Namaz için bir araya gelenlere “cemaat”, toplu namaz kılınan ve ibadet edilen yere “câmi” ve bir beldede bulunan bütün inananların bir araya gelerek kılmaları ve dinî öğüt almaları gereken ibadete “Cuma Namazı” adını vermiş ve Cuma Namazı için toplanmayı en önemli farz ibadet saymıştır. Cemaatle kılınan namazlarda imamın kıraati yeterli sayılmış, imama uyanların okumalarına gerek olmadığı söylenmiştir (Hanefi mezhebinde). Bu da cemaatin şuurlu ve anlamlı bir birliktelik ve bir vücut gibi “şahs-ı manevî” teşkil etmelerinin ifadesidir. Böylece imama uymak ve imamın yaptıklarını yaparak beraber ibadet etmeyi emretmiştir. Sosyal hayatta da böyle olmaları istenmiştir. Bu cemaatte imtiyaz ve ayrıcalık yoktur; bütün cemaat fertleri arasında eşitlik ve kardeşlik vardır. Dinde üstünlük ise “takva” ölçüsüne göredir, takva da tevazu ile kendisini gösterir. En üstün olan en çok Allah’tan korkandır; en çok Allah’tan korkan ise insanların en mütevazı olanıdır.  
Cemaat şuursuz bir kalabalık olmadığı gibi, belli şahısların etrafında toplanan küçük gruplar da değildir. Bilâkis bir dine inanan ve hak yolda olan bütün inananlardır. Bu manada istikamet ve hidayet üzere hak yolda olan mü’minlere “Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat” adı verilmiştir. Bediüzzaman Said Nursî bu manayı takviye için “Cemaatte vahid-i sahih olmazsa cem ve zam kesir darbı gibi küçültür” (Hutbe-i Şamiye, 131; Hakikat Çekirdekleri, No: 73) ifadesi ile aynı inanç ve amacı taşımayanların birlik ve güç oluşturmak yerine bilâkis birliği bozucu ve gücü zayıflatıcı rolüne dikkatimizi çekmiştir.
Sosyal hayatın çok anlamlı ve geniş birliktelikleri gerekli kıldığı zamanımızda insanları bireysel liderler etrafında bir araya getirme imkânı kalmamıştır. Bu durumda kurumsal yapılar öne çıkmıştır. İnsanlar artık liderlerin etrafında değil kurumların içinde bir değer ve statü, güç ve kuvvet kazanmakta ve güçlü kurumlarla kendilerini güçlendirmektedirler. Bu anlamda eskiden olduğu gibi devlet padişahtan ibaret değildir; devlet en güçlü ve en geniş kurumdur ve geliştirdiği kurumsal yapılarla kendisini daha da güçlendirmektedir. Bu sebepledir ki Bediüzzaman Said Nursî, 1922 yılında ısrarlı dâvetler ile çağrıldığı Büyük Millet Meclisi’nde “Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir” (Tarihçe-i Hayat, 2006, s. 225) demiş ve Meslis gibi güçlü bir kurum etrafında bir araya gelmeyi ve “Allah’ın ipine sarılmak” âyeti gereği bölünmelere sebep olmadan kurumsal yapıyı güçlendirme yoluna gitmelerini tavsiye etmiştir. 
Sonuç olarak zamanımızda cemaati güçlendirmenin ve cemaat oluşturmanın yolu bütün inananlara hitap eden güçlü şahs-ı maneviler oluşturmak ve inananları bu güçlü şahs-ı maneviler etrafında bir araya getirmekten geçmektedir. Peygamberimiz (asm) bu hususa dikkatlerimizi çekerek “Mü’minler bir vücudun azaları gibidirler. Bir organ hastalanır ve zarar görürse bütün vücut onun ile ilgilenir” (Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 17) buyurarak atomların, moleküllerin, hücrelerin, organların bir araya gelerek bir ruh etrafında birleştiği gibi, bizlerin de hak etrafında bir araya gelmemizi, cemaat halinde olmamızı istemiştir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Kuvvetli bir bina gibi saf tutarak cihad eden mü’minleri sevdiğini” (Saf, 61:4) söylemektedir.
Yine Peygamberimiz (asm) “Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır” (Müsned-i Ahmed, 4:145) buyurur. Cemaatle bir araya gelerek yapılan ibadetlerin sevabının şahsî ibadetlerden 27 derece daha üstün olduğunu (Buhari, Ezan, 30) belirtmekte ve ferdî ibadet ve faaliyet yerine daha çok cemaatî hizmetlere dikkatimizi çekmektedir.

Okunma Sayısı: 6672
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı