20 Kasım 1922'de başlayan ilk Lozan görüşmeleri, göstermelik birtakım gerekçelerle 4 Şubat 1923'te aniden kesiliverdi. Kesilmenin zahiri gerekçesi ile hakikî gerekçe birbirinden farklıdır.
Kesintiden hemen sonra, gerek içerde ve gerekse dışarıdan, İslâmiyetin Türkiye’de nasıl yok edileceğinin plân ve programı devreye sokuldu.
Nitekim, 1924 senesinin hemen başlarında başlayan dahildeki ilk büyük icraat, Hilâfetin kaldırılması, Medreselerin kapatılması, Şeriyye Vekâletinin lağvedilmesi oldu. Sonrasında gerçekleştirilen inkılâplar da, din ve mukaddesatı fert, aile ve toplum hayatından bütünüyle söküp atma hedefine yönelik olarak tatbik sahasına konuldu.
Sergilenen icraatler bu meyanda ve bu istikamette kendini açıkça gösterdiği gibi, Lozan ile ilgili gelişmeleri baştan sonra yakından takip eden Rıza Nur, Rauf Orbay ve Kâzım Karabekir Paşa’nın kayda geçip yazdıkları da, yine aynı yönde birbirini teyit ve tasdik etmektedir. Öyle ki, İsmet Paşa’nın kendisi bile, Karabekir’e İslâmdan ayrılmaya karar verdiklerini itiraf etmeye mecbur kalıyor. (Bkz: İlgili tarihli Günlükler)
Şimdi de, hadisenin gelişme seyrine kısaca bakalım.
*
Ankara’da teşkil olunan Yeni Türkiye Hükûmeti adına ilk diplomatik anlaşmayı (Gümrü Ant. 3 Aralık 1920) gerçekleştiren Kâzım Karabekir, o tarihten iki yıl sonra ise, bu kez Lozan’a gidecek heyetin başında olmak ister. Bu yöndeki düşüncesini aktardığı M. Kemal’den “cevab-ı red” alır.
Aynı yöndeki niyetin içine giren bir başka isim daha var: O tarihte Başbakan konumunda (30 Ekim 1918’de de Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı Heyeti Başkanı) olan Rauf Orbay. O da, tıpkı Karabekir Paşa gibi red cevabı alır.
M. Kemal, Millî Mücadele kahramanı, İstiklâl gazisi ve aynı zamanda diplomat olan bu iki mümtaz şahsiyete verdiği gerekçeli cevap aynıdır: “Sulh heyetimize baş murahhas (heyet başkanı) olarak (Lozan’a) seni gönderemem. Çünkü, sen kafanla hareket edersin. İsmet Paşayı göndereceğim. Çünkü, o sözümden çıkmaz.”
İsmet Paşa, Haim Naum aracılığı ile ‘Hilâfeti kaldırma‘ sözünü verdi
Şimdi, bu iki İstiklâl kahramanının kayda geçen ifadelerini aktaralım.
Karabekir Paşa anlatıyor:
“16 Ağustos’ta (1923) İsmet Paşa ile gö- rüştüm. Ona 18 Temmuz’da Teşkilât-ı Esasiye münasebetiyle Fethi Bey ve arkadaşlarıyla yaptığımız ‘İslâm terakkiye mani midir?’ münakaşasını ve Gazi M. Kemal’in yakın zamanlara kadar her yerde İslâm dinini, Kur’ân’ı ve Hilâfeti medh û senâ ettiği ve pek fazla olarak Balıkesir’de minbere çıkıp aynı esaslarda Hutbe dahi okuduğu halde, dün gece Heyet-i İlmiye’de Peygamberimiz ve Kur’ân hakkında hatır ve hayâle gelmeyecek tecavüzde bulunduğunu anlattım. Ve bu tehlikeli havanın ‘Lozan’dan geldiği’ hakkındaki kanaatin umumî olduğunu da söyledim.
“İsmet Paşa, Macarlar ve Bulgarlar, aynı saflarda İtilâf Devletleri’ne karşı harp ettikleri ve mağlûp oldukları halde, istiklâllerini muhafaza etmiş olmaları, Hıristıyan olduklarından, bize istiklâl verilmemesi de İslâm olduğumuzdan ileri geldiğini söyledi. Ayrıca, bugün kendi kuvvetimizle yıllarca uğraşarak kurtulduksa da, İslâm kaldıkça müstemlekeci (sömürgeci) devletlerin ve bu arada bilhassa İngilizlerin daima aleyhimizde olacaklarını ve istiklâlimizin de daima tehlikede kalacağını, bana anlattı. Ben de bu fikre iştirak etmediğimi, bir dizi mütalâaya dayanarak söyledim.
(Uğur Mumcu; Kâzım Karabekir Anlatıyor, s. 95-96)
*
Türkiye'de en üst seviyede askerî ve siyasî görevlerde (Bakanlık, Başbakanlık, Meclis İkinci Başkanlığı...) bulunmuş olan “Hamidiye Kahramanı” Rauf Orbay da, Lozan ile ilgili gelişmeler hakkında, şunları söyler: "İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan Yahudi Hahambaşı Haim Naum’un telkinleriyle, Hilâfetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsaade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamıyla benimsemiş bulunuyordu."
(Feridun Kandemir; Hatıraları ile Rauf Orbay, s. 97)