İsrail’in Filistin’de sergilemiş olduğu vahşet tabloları karşısında, şüphesiz ki söylenecek çok şey var. Ancak, biz burada “kıssadan hisse” kabilinden bazı hususları dikkat nazarlarına kısaca takdim etmeye çalışalım.
*
İşgalci İsrail, Filistinlilere saldırmak ve işgal sahasını genişletmek için tetikte bekliyor ve daima bahane arayıp fırsat kolluyor. Arayıp kolladığı son fırsat, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırı harekâtı oldu. Nitekim, o da bu harekâtı tıpkı ABD’in göz yumduğu “11 Eylül’deki İkiz Kule Saldırısı” gibi telâkki etti. Bağlantılı olarak, bunu bir savaş sebebi saydığını dünyaya duyurdu. Hemen ardından, savaş ahlâkını dahi göz göre göre çiğneyerek, insanlık dışı bir saldırı harekâtını başlattı.
*
İsrail, bahane olarak ileri sürdüğü Hamas’ın saldırılarına güya karşılık verme hakkını kullanırken, Gazze’ye yönelik tarihte benzeri görülmeyen bir vahşet ve barbarlık örneğini sergiledi. Bombardıman uçaklarıyla, sayısız binayı yerle bir etti. Silahlı-silahsız ayrımı yapmaksızın insanları acımasızca katletti. Okulları, hastaneleri, mabetleri, mülteci kamplarını dahi vurup harabeye çevirmekten imtina etmedi.
Bu meyandaki tahribatını tek tek anlatmaya gerek yok. Zira, saldırganlıkta, öldürmekte, ortalığı yakıp yıkmakta sınır tanımaz derecede bütün vahşet örneklerini bir bir sergilemiş oldu. Öyle ki, artık “Bunun daha ötesi yok” denilecek derecede…
*
İşgalci İsrail, bütün bu yaptıklarının yanına kâr kalacağını sanarak hareket etti. Başta Gazze olmak üzere, umum Filistin topraklarının Filistinliler için artık güvensiz olduğu kanaatini uyandırmak istedi. Kendince “etnik temizlik” yaparak, çoğunu zaptetmiş olduğu Filistin’in geri kalan topraklarını da işgal edebileceği zehabına kapıldı. Tabii, dünya devlerinin maddi-siyasi desteğini de arkasına alarak böylesi bir hülyaya kapılıverdi.
Ne var ki, dünyadaki gelişmeler istediği gibi olmadı. Devletler ve hükûmetler İsrail’e açıktan destek verirken, milletler ve insanlık âlemi tam tersi bir duruşu ortaya koydu. Öyle ki, insanlık tarihinde ilk defa olmak üzere dünya insanları kitleler halinde İsrail’in vahşetini lânetlemeye, aynı şekilde Filistinli mazlumlara açıktan destek vermeye başladı.
*
Dünyayı saran İsrail ve Siyonizm karşıtı tepkileri an-bean takip ediyoruz. Verilen mesajları dikkatle dinleyip analiz etmeye çalışıyoruz. Hakikaten, insanlığın ciddi bir uyanış ve şuurlanma hali sergilediğine şahit oluyoruz. Dalga dalga yayılan ve çığ gibi büyüyen bu şuurlu tepkilerden okuyabildiğimiz bazı çarpıcı mesajlar şöyledir:
Meselâ, etkili bazı şahıslar ve dünya çapında tanınmış bazı şöhretler arasında, hatta en yüksek perdeden şunu söyleyenler var: İsrail’in yapmış olduğu işgal ve soykırım raddesindeki katliam, hiçbir şekilde meşrû savunma gerekçesi olamaz. Başkasına ait topraklardaki sivil insanları topyekun katletmeye meşru bir gerekçe olarak ileri sürülemez.
Bu manadaki tepki, yürüyüş, gösteri ve beyanları, hakikaten ümit verici bir gelişme olarak görüyoruz. Ayrıca, bunu Cenab-ı Hakk’ın şerden de nasıl hayır çıkardığını nazar-ı ibretle müşahade ediyoruz.
Bir ibret noktası da şudur ki: Saldırgan İsrail, Gazze’yi Filistinliler için güvensiz hale getirirken, adeta bütün dünya İsrail Siyonistleri için güvensiz bir hale gelmiş oldu.
*
Şimdilik, son bir not daha:
Bölgedeki çatışmalarla eş zamanlı olarak, Filistinli Müslümanların itikatlarından, Allah’a olan bağlılıklarından, Kurân’a olan sadâkatinden etkilenerek, İslamiyeti araştırıp öğrenmeye çalışan çok sayıda gayr-ı müslim, hatta ateist kimseler çıktı ortaya. Bir kısmı, çok kısa süre içinde hidayet yolunu seçerek İslâmiyet ile müşerref oldu.