Risale-i Nur Külliyatı’nda yaklaşık iki yüz yerde geçen “Elmas Kılıç” ifadesi, bu makalemizin konusudur.1
Bilindiği üzere kılıç, çelikten yapılır, elmastan değil. Kimyevî özellikleri itibarıyla da tamamen farklılık arz eden çelikten mamul kılıç ile kıymetli maden olan elmas, Bediüzzaman’ın lügatinde birleşir ve zahirî manasının dışında bir anlam yüklenip, farklı bir hüviyetle kullanılır.
Kılıç ya da kılınç; sadece savunma veya saldırı aleti olarak kalmayıp, kuvvet, hâkimiyet, adalet, cesaret ve bağımsızlığın da manasını ihtiva eder. Elmas ise; saflık, sertlik, kıymetlilik gibi özelliklere sahiptir. Pırlanta ise, elmasın işlenmiş hâlidir ki konumuz haricidir.
Elmas; delme ve kesim sanayiinde, sert metallerin, alaşımların, metalik olmayan minerallerin, cam, seramik, kırılgan malzemelerin kesiminde kullanılır. Burada yapılan kesme işleminde elmas ile, sıfıra yakın hasar, talaşsız, daha sağlıklı delim ve kesim yapılır.
Yaşadığı dönemin teknolojik gelişmelerinden de haberdar olan Bediüzzaman, elmas ve kılıcın özelliklerinin ötesinde onların üzerinde sembolize edilen manalara işareten belki de geleceğin meselâ lazer kesim gibi ileriye yönelik atıflarda bulunuyor olabilir.
Bediüzzaman, elmastan kılıcın olmayacağını elbette pekâlâ biliyor lakin burada ifade etmek istediği bir başka mana var ve bunu da edebî sanat olsun diye kullanmıyor, o bir hakikati, en güzel ve veciz şekilde ifade etmek istiyor ki o da Kur’ânî hakikatlerin birer elmas kılıç olduğudur.
Risale-i Nur’da elmas kılıç tabiri, esas itibariyle Kur’ân-ı Kerîm için kullanılır, meselâ: “Madem Risale-i Nur, bu mu’cize-i kübranın (Kur’ân’ın) elinde bir elmas kılıç hükmünde hizmetini göstermiş ve muannid düşmanlarını teslime mecbur etmiş.”2
Makam gereği Kur’ân’a müsteniden Risale-i Nur için de kullanıldığı bilinir, şöyle ki: “Kur’ân’ın i’cazını isbat eden bu risale ve arkadaşları olan İşârâtü’l-İ’caz ve Mu’cizat-ı Kur’ân’iye risaleleri Kur’ân-ı Hakîm’in birer elmas kılıcıdırlar.”3
Değer ve kuvvet manalarını takviye ederek bir topluluğu ifade için de kullanılır: “Gariptir, hem çok gariptir: Yedi yüz sene müddetinde İslâmiyet’in ve Kur’ân’ın elinde şerefşiar, barikaâsâ bir elmas kılınç olan Türk milletini…”4
Talebelerini teşvik için “...kuvvetli, ciddî, samimî, gayyur, fedakâr ve kalemleri birer elmas kılınç olan kardeşleri bana muavin ihsan etti.”5, diye de kullanır.
Hakikatin ifadesi için “...dalâletin menbaı olan tabiat tağutunu bürhanın elmas kılıcıyla parçalamak ve...”6, şeklinde de kullanılır.
Bazı tahripler, tamire vesile olur. Kılıç, tamir değil tahrip yapar, keser. Risale-i Nur, kafalardaki yanlış düşünceleri keser, onu Kur’ânî esaslarla tamir eder. Risale-i Nur’un, “elmas kılıç” olarak nitelendirilmesine bu yönüyle de bakmak gerekir. Kafaları keserek öldüren kılıç değil, hatalı düşünceleri keserek, dünya ve ahiret saadetine vesile olacak icraat yapıyor. “Neşrolunan Sözler, Hakaik-i Kur’ân’iyenin birer anahtarı ve o hakaiki inkâr etmeye çalışanların başlarına inen birer elmas kılıçtır.”7
Çoğaltabileceğimiz örneklerle anlatılmak istenen, manaları mecaz ve teşbihin çeşitleriyle yapılan ifadelerde hep anlatılmak istenen manaya dikkat çekilir, sözün kendisine değil.
Dipnotlar:
1- Bu yazıya vesile olan Dr. Nuri Durucu hocamıza teşekkürler.
2- Sözler, s. 179. (13. Söz’ün 2. Makamı)
3- Mesnevî-i Nuriye, s. 290. (Fihrist)
4- Şualar , s. 628. (5. Şua)
5- Mektubat, s. 439. (28. Mektup 7. Risale)
6- Sözler, s. 453. (25. Söz))
7- Mektubat, s. 502. (29. Mektup 6. Risale)