Kur’ân’ın üslûbu çok geniştir. Bir tek sûre kâinatı içine alan mânalar ihtiva ediyor. Âyetlerin çoğu her birisi birer küçük Kur’ân’dır. İşte bunun benzerini insanların yapmasında aciz kaldığı mu’cizeliktir. Büyük bir irşat lütfudur, bir kolaylıktır.
Herkes her vakit Kur’ân’a çok muhtaç olduğu halde çeşitli sebeplerden dolayı her vakit Kur’ân okumaya muktedir olamaz. Ama Kur’ân’dan mahrum kalmamak için, her bir sûre birer küçük Kur’ân hükmüne, hatta her bir kısa ve uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer. Hatta Kur’ân Fatiha’da, Fatiha dahi Besmelede mana itibariyle içine yerleştiğini ehl-i keşif olan âlimler ifade etmişlerdir.
Kur’ân bazen bir kelime içinde bir çok dâvânın birçok delillerini az çok veya gizli bir şekilde ifade eder. Allah’ın birliğini, kâinatın yaratılışının başlangıç ve sonunu zikreder.
“Evet, bir Sani-i Hâkime şahadet eden âlemin sayfalarının birinci derecesi semavat ve dünyanın yaratılışlarının aslıdır. Sonra gökleri yıldızlarıyla süslemek ve yeryüzünü hayat sahibi varlıklarla şenlendirmek, güneş ve ayı insanların hizmetine vermek, mevsimlerin değişmesi gece ve gündüzün peş peşe gelmesindeki zikredilen silsileler, Kur’ân’ın mu’cizeliğini sergilemektedir.
Yine simaların ve seslerin hususî olması birbirlerinden farklı özelliklerde olması hikmetli bir intizamı gösteriyor. Bu da gayet sanatkâr bir hikmetli Yaratıcının kaleminin mu’cizeliğini ispat ediyor.
Koca semavat ve dünyanın yaratılışlarında bir sanat ve hikmet görünüyor. Elbette kâinat sarayının temel taşı olarak gökleri ve yerleri hikmetle ortaya koyan Yaratıcının sanatındaki hikmet nakışları pek açıktır.