Maalesef, hakaret etmeden siyaset yapılamaz duruma gelindi. Bu son derece üzüntü verici. 

Siyasetin dile kirlendikçe kirlenmişti, bu sefer hakaretler yerini argo sözcüklere bıraktı. Meydanlarda zaten üslupsuz konuşmaların yapılmasından millet rahatsızdı. 2023 bütçesinin Meclis Plân Bütçe Komisyonu’nda görüşmelerinde konuşmalar artık bu kadar da olmaz dedirtirken, milletin rahatsızlığı daha da arttı. İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde tehditler, hakaretler havada uçuşurken “bu kadarda olmaz artık” noktasına geldi. 

Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken de milletvekillerinin soruları karşısında sinirlenen Bakan Hulusi Akar, işi argo bir kelime kullanmaya kadar götürdü. Sonrasında “Orada biraz abartılı cevap verdim” dese de bu “savunma” hatasını kapatmaya yetmedi. Öyle ki, bu sözleri tutanak altına alan görevliler bile bu sözü tutanağa(…) şeklinde geçirmek durumunda kaldı. İtiraz üzerine o söz tutanaklara geçildi. İleride bu tutanağı inceleyenler ne düşünür artık bilemeyiz. 

Komisyonda yaşanan üslupsuz konuşmaların genel kuruldaki görüşmelerinde işin nerelere kadar varacağının da habercisi gibiydi. 

Yine, “Cumhur İttifakı adına söz veriyorum kendilerinin hiçbir eksiklerini yüzlerine vurmayacağız. Hiçbir zayıflıklarının üzerine gitmeyeceğiz. Hiçbir gafları ile dalga geçmeyeceğiz” denildikten sonra muhalefet partilerinin genel başkanlarına ağır sözler sarf edip gaflarından bahsedilmesini nereye koymak gerekir, bilemedik. 

*** 

GÜN GELİR 

Ülkeler arasındaki ilişkilerde üslupta son derece önemlidir. “Diplomatik dil” denilen bir şey vardır. Bize söylenmesini istemediğimizi başkalarına da söylememek gerekiyor. Elbette ülkelerin menfaatleri gereği politika üretilecektir. Ama bu menfaatleri sağlamak için başka ülkelerin liderlerine karşı kullanılan dile de dikkat etmek lâzım.  

“Darbeyi finanse etti” denilen insanla barışılıyor, “darbeci, katil” dediğiniz insanlarla el sıkışılıyor, “çocuk katili” denilen insanla görüşmenin yolları aranıyor, “insan kasabı” dediğiniz ülkenin cumhurbaşkanını Saray’da atlı süvarilerle karşılıyorsanız, orada bir mesele var demektir. Çünkü, bugün olduğu gibi gün gelir elini sıkmak durumunda kalabilirsiniz.  

Diğer yandan, bu sözleri sarf ettiğiniz insanlarla el sıkışıp, barışıp ya da görüşme fırsatı ararken, ülkenizde muhalefet partilerinin genel başkanları ile barışıp el sıkışmıyorsanız burada da başka bir sorun var demektir. 

*** 

NE DEĞİŞTİ? 

Bu durumda insanların aklına şu sorular geliyor.  

Yıllarca görüşmediğiniz, aynı toplantı da buluşmamak için programlar değiştirdiğiniz insanlar mı değişti? İtiraz ettiğiniz davranışlardan vaz mı geçtiler? Artık darbeci değiller mi? 2011 yılından bu yana yaptıkları gibi çocukları öldürmüyor, insanlarına kucak açıp ülkesine mi davet ediyor? Ya da darbe destekçisi dediğiniz ülkenin devlet başkanının darbeyi desteklemediği mi ortaya çıktı? Bugüne kadar bu ülkelerle görüşülmesi gerektiğini söyleyenlere neden “hain” denildi? 

Bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabı, “Siyasette küslük, dargınlık olmaz” denilerek açıklanabilir mi? 

Artık hem iç hem de dış siyasette yeni bir üslûbun oturtulması gerekliliğinin zamanı geldi de geçiyor bile… 

*** 

TİLT OLMAK 

Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun, parlamento da yaşananlarla ilgili olarak, “Tek kişinin karşısında el pençe duranlar, parlamentoya gelip milletin temsilcileri karşısında aslan kesilmiyorlar mı, tilt oluyorum” demiş. Yani sinir/gıcık olduğunu söylemiş. Siz ne düşünüyorsunuz?