En çok kullanılan ve mekânları kapsayacak genişlikte olan isim, Kur’ân’da yüz kırk yedi yerde geçen Cennet’tir.
Diğer isimler tekil olarak kullanıldığı halde, Cennetin çok sayıdaki âyette çoğul şekliyle de (cennât) yer alması, saadet yurdunun belli bir bölgesinin değil; tamamının adı olduğunu gösterir. Kur’ân’ın beyanına göre Cennetliklerin yaptıkları ameller farklı olduğundan gireceği Cennetler de farklı olacaktır. İsimleri de Kur’ân’da Firdevs, Adn, Ne’im, ve Me’va olarak geçer. Dereceleri tabakaya göre değişir. Cennet isimleri şöyledir;
Cennetü’n-Naîm: On üç âyette geçmektedir. Arapça’da “refah, huzur, mutlu hayat” anlamına gelen naîm, Kur’ân’da şöyle geçmektedir, “Beni Cennetü’n-naîmin vârislerinden kıl.”1
Adn Cenneti: En belirgin anlamı ile ikamet etme, ikamet edilen yer demek olan adn, on bir âyette kullanılmıştır. “Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdır. Onların Rableri katındaki mükâfatı, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn Cennetleridir.”2
Firdevs Cenneti: İçinde üzüm bulunan bağ bahçe anlamına gelir. İki âyette geçer. “Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri vardır.”3
Cennetü’l-Me’vâ: Sığınılacak yer demektir. Kur’ân’da şu şekilde geçer, “İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me’vâ Cennetleri vardır.”4
Cennet isimleri bu kadarla sınırlı değildir. Bu isimlerin dışında, “ev, konak, şehir, ülke” anlamlarına gelen “dâr” kelimesi, Kur’ân’da dâru’l-huld (ebediyet / sonsuzluk yurdu), dâru’l-âhire (âhiret yurdu), âkıbetü’d-dâr, ukbe’d-dâr (dünya yurdunun sonu) terkipleriyle Cennet anlamında kullanılmıştır.
Dipnotlar:
1) Şuarâ, 26/85.
2) Beyyine, 98/7-8.
3) Kehf, 18/107.
4) Secde, 32/19.