24 Kasım 2011, Perşembe
En güzel yıllarımın geçtiği Beykoz Ziya Ünsel Ortaokulu’nda unutamadığım ve hâlâ tesirinde olduğum bir hatıramı paylaşacağım.
Ahmet Mithat Efendi “Dünyanın en güzel yeri Türkiye, Türkiye’nin en güzel yeri İstanbul, İstanbul’un en güzel yeri Beykoz, Beykoz’un en güzel yeri Yalıköy, Yalıköy’ün en güzel yeri de benim evimin bulunduğu yer” demişti. Sadece Yalıköy değil Beykoz’un her yeri çok güzeldir.
Böyle güzel bir yere sahip ve İstanbul Boğazına hâkim, yeşil ve mavinin en güzel temaşa edilebildiği yerlerin birinde olan, eski adıyla Beykoz Ziya Ünsel Ortaokulu’nda Almanca öğretmeni idim. Yıl 1990. Okul üç ayrı blokta idi. Ben A blokta nöbetçi idim. Binanın dış kapısına bir veli geldi ve bana kızıyla görüşmek istediğini söyledi. Ben de memnuniyetle kabul ettim ve hemen bir öğrenci göndererek çağırttım. Öğrenci benim sınıf şube öğretmeni olduğum 1-H sınıfında idi. Benim çağırdığım kendisine söylenince öğrenci koşarak geldi. Benim yanımda babasını da görünce ağlayarak sınıfına geri döndü. Yanımdaki öğrencilerin yanında veli de ağlamaya başladı. Biz bir şey anlamadık.
Veli bana “Hocam, ne olur ikna edip de çocuğu yeniden getirebilir misiniz?” dedi. Ben de çok hüzünlendim ve sınıfa gittim. Çocuğun ağlamaya devam ettiğini gördüm. Yanına vardım, biraz konuştuk. “Benim babam artık yok, ben görüşmek istemiyorum.” dedi. Ben de çok üzüldüm ve babasına geldim, görüşmek istemediğini söyledim. Babası da daha hüzünlendi. Yeniden ağlamaya başladı. Ağlayarak oradan ayrıldı.
Ben ne yapacağımı şaşırdım ve yeniden sınıfa gittim öğrenciyi ikna etmeye çalıştım. En sonunda öğrenciye benim hatırıma babasıyla görüşmesini istedim. Öğrenci istemeyerek kabul etti. Onları o blokta olan harita odasına almak istedim. Öğrenci benim de görüşme sırasında yanlarında olmamı istedi. Üçümüz odaya girdik. Ayaküzeri konuşmaya başladılar. “Baba, içki yüzünden yuvamızı dünyamızı yıktın, hangi yüzle benim ziyaretime geldin.” dedi. Öyle deyince babası harçlık vermeye geldiğini söyledi. İstemiyorum senin paranı dedi ve daha çok ağlamaya başladı. Dikkat ettim yine içki kokuyordu. Ben de öğrencinin haklı olduğunu ve ruhî yapısının daha da incinmemesi için bu kadar görüşme yeterli dedim ve veliyi gönderdim.
Biraz sonra bir anons duyduk. O öğrenciyi okul müdürü odasına çağırıyordu. Bu konuşmalardan müdür beyin haberi olmadığı için hemen telefonla öğrenciyi göndermeyeceğimi ve bu görüşmenin faydalı olmayacağını söyleyerek okul müdürünü ikna ettim. Müdür bey de ikna oldu ve tamam dedi. Veli ağlayarak okulu terk etti.
Belki de bu ülkemizde binlerce aile dramından biri idi. Aile huzursuzluğunun ne gibi neticeler doğurduğunu gördüm. Bu olay beni o kadar etkiledi ki hâlâ unutamadım.
Okunma Sayısı: 2269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.