"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demirel’in demir eli

Mikail YAPRAK
27 Ocak 2022, Perşembe
Ülkenin yakasından düşmeyen dayatmacı sistemler içinde bir türlü tam hayata geçirilemeyen "demokrasi" de, belli ki tam hayata geçirilinceye kadar baskıcı zihniyetlerin yakasından düşmeyecektir.

Çünkü bu ülkede uğrunda bedeller ödenerek varlığını sürdüren demokrat bir misyon vardır. Bu demokrat misyonu, 9. Cumhurbaşkanı merhum Demirel, 2011’de bir vesileyle kısaca şöyle özetlemişti: 

“Bu misyon Türkiye’nin birliği, bütünlüğü, beraberliği ve kardeşliğidir. Misyon, Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesidir. Misyon, Türkiye’de uygar olan her şeyin varlığıdır. Misyon, Türkiye’de millî ve manevî değerlere sadâkattir, kalkınmadır, büyümedir, güçlenmedir. Misyon, milletimizin geleceğine güvenle bakması, geçmişiyle övünmesidir."

Merhum Demirel'in dilinden misyon ve demokrasiyi arzetmişken, onun "demir" elinin demokrasi mücadelesindeki büyük rolünden de söz etmiş olalım bari.. 

1983 yılı Mayıs'ının 20'sinde kurulan, 31'inde kapatılan 11 günlük bir partinin ambleminin de bir sağ el resminden ibaret olduğunu hatırlayalım. O günkü darbeci hakim gücü telaşa düşürten, korkutup ürküten Büyük Türkiye Partisi-BTP ve onun amblemi!.. 

Parti kurulurken Demirel yasaklılar arasındaydı ama, onun yasaklı olmayan demokrat arkadaşları bu partide bir araya gelmişlerdi. Amblemi de bir sağ el idi. İşte bu sağ el resmi yorumu, darbeci Konsey'in elinde bir koz oldu.. Konsey Başkanı Evren Paşa, partiyi kapatma gerekçesini halka duyururken şu mealde sözler sarfetmişti, hatırlıyorum: "Biz bunu anlamıyacak kadar akılsız mıyız? Vatandaş mühürü eline alacak 'evet' yerine basacak ya. Demirden yapılmış olan mühürü al, el'e bas, demir ile el buluşsun Demirel olsun. Onun için eli amblem yaptılar." 

Paşa'nın endişe ve korkusu da yersiz değildi. Çünkü o biliyordu ki, halkın Demirel'e olan teveeccühü sayesinde BTP, ezici bir çoğunlukla seçimin galibi olacak ve tek başına iktidara gelecek. Zaten darbeye zemin oluşsun, darbe olgunlaşsın diye derin güçler eliyle anarşi körüklenmeseydi ve bu bahaneyle darbe yapılmasaydı, bütün veriler bir yıl sonraki normal seçimde Adalet Partisi'nin tek başına iktidara geleceğini gösteriyordu. Darbeden üç yıl sonra kurulan partiler arasındaki BTP de, AP'nin devamı olarak tek başına iktidara gelebilecek bir misyon ve vizyon sergiliyordu. Kapatılmasının asıl sebebi buydu. Korku, millet iradesindendi, demokrasidendi. Demirel'in demir eli işin bahanesiydi. 

Bu hadise bile başlıbaşına bir misal olarak Demirel isminin demokrasiyle ne derece özdeşleştiğini göstermeye yetiyor. 

**

Cumhuriyet tarihinde Türkiye, maalesef sıkıyönetim ve olağanüstü halleri çok defa yaşayarak bugünlere gelmiştir. Bugün hâla karşı karşıya kaldığımız antidemokratik tablolar; 27 Mayıs’ların, 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin ve 28 Şubat’ların sırıtan çehresidir. Resmî ideoloji adına sözde irtica bahanesiyle yapılan darbeler asıl gericiliğe ve geriye gitmeye sebep olmuştur. 

Ne gariptir ki, ülkemizde her kazanım, her nimet ve her yetki, ilgililerin su-i istimaline maruz kalmıştır. Demokrasinin seçilmişlere tanıdığı ve millete ait olan “üstünlük” nimetini de, seçilmiş kişiler kendi menfaatleri istikametinde kullanmışlardır. Dokunulmazlık zırhına bürünerek, hasbelbeşer işledikleri cürümlerden sıyrılma yoluna gitmişlerdir. Darbeler sonrası oluşturulan derme çatma partilerden iktidara getirilenler de, darbecilerin güdümünde kalarak sivil ve demokrat anayasa oluşturmamışlar, iktidarlarını ilanihaye sürdürmenin derdine düşmüşlerdir. Halihazırda olduğu gibi.. 

Üstad Bediüzzaman'ın Münâzarât adlı kitabından, günümüze ışık tutan ve yaraya neşter vuran kısa bir sual ve cevap mealen şöyledir.. 

Sual: Fikirleri karıştıran, hürriyet ve demokrasiyi takdir etmeyenler kimlerdir? 

Cevap: Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde, insan milletinden, saadet kaynağımız olan meşvereti inciten bir cemiyettir. 

Devamında ise bu ifadelere açıklık getirilerek; demokrasi, hürriyet, millî irade ve hür teşebbüsün önünü kesen sıfat, fiil ve ünvanlar deşifre ediliyor. 

Bugün, aradan 70 yıl geçmesine rağmen, hâla “Yeter söz milletindir” parolası tazeliğini koruyor. Demek ki gerçek mânasıyla söz millette değil ki, sözü gerçek sahibine, yani millete tevdi etmek gereği duyuluyor. 

Bu hal böyle devam ettiği sürece demokrasinin demir eli daima demokrasinin önünü kesenlerin yakalarında olacaktır. 

Çünkü Türkiye'nin, demokratlar sayesinde bugüne kadarki demokratik kazanımları; demokrasiyi tam rayına oturtacak, bulunduğu coğrafyada bütün dünyaya en güzel örnekler sunacak mahiyettedir.

Okunma Sayısı: 2331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı