Eylül ayında TV ekranlarında yayınlanmaya başlayıp, Türkiye’de çok rağbet görmüş olan bir dizinin varlığından ister istemez haberim oldu: “Mu’cize Doktor” dizisi. Diziyi bütünüyle izlemediğim, benim ilgi alanıma giren birkaç sahnesini izlediğim için çoğu yorumumu, diğer başka yorumlara ve duyumlara dayanarak yapacağım.
Normalde dizi izleme alışkanlığım olmamasına rağmen, gazetemizi takip eden okuyucu kitlesinden de bu dizi hakkında olumlu ve olumsuz yorumlar duyduğum için diziye göz atmak istedim. Bu yazıda hem okuyuculara farklı bakış açıları kazandırabilmeyi hem de dizinin kalitesinin üst seviyeye çıkabilmesine vesile olabilmeyi amaçladım.
Dizinin ilk iki bölümüne bakıldığında konu olarak, Otizmli bir kişinin hayat hikâyesi ele alınıyor. Ve ülkemizde ortalama 68 çocuktan birinin otizmli olduğunu hatıra getirirsek, otizme farkındalık açısından önemli bir dizi olduğu söylenebilir. Otizmli kişinin başarılı bir şekilde tıp fakültesini bitirerek doktor olmasını ve çalıştığı hastanede önemli başarılara imza atmasını konu alan bu dizi, Kore yapımından uyarlanmış.
Ve dizi hakkındaki yorumlara baktığım zaman, ilk iki bölüm izlendiğinde diğer yerli dizilerden farklı olduğunu ve ümit vaadeden bir dizi olduğunu anladım. Neden ilk iki bölüme vurgu yapıyorum, çünkü ikinci bölümden sonra görülüyor ki, yerli TV dizilerinin iki buçuk saate yakın süre zorunluluğundan dolayı dizilerde görülen klâsik aşk üçgenleri, beşgenleri, sekizgenleri, uzun süren bakışmalar, süreyi doldurmak için yapılan birçok (bence) gereksiz sahne dizide mevcut.
Dizinin isminin ise bizce abartılı olduğunu ve bize uygun düşmediğini söyleyebiliriz. Çünkü ‘mu’cize’ kelimesi ‘acz’ kökünden gelmekte olup, Allah’tan başka kimsenin yapamayacağı, yapmakta aciz kalacağı olaylar ve durumlardır. Öyle ki Peygamberlere verilen mu’cizeler de Allah’ın kudretiyle meydana gelmiştir. Ancak birçok yapımcının ya da senaristin, bu dini hassasiyetleri önemseyerek dizi yaptıklarını pek söyleyemeyiz. Bu ayrı bir konu zaten.
Dizide bir Genel Cerrahi doktorunun her türlü ameliyata girdiğini (kalp, safra, böbrek, karaciğer vs) görüyoruz ki, bu da yüz sene önceki doktorları aklımıza getiriyor. Önceden doktor kısıtlılığından ve hastalık sınırlılığından dolayı bir çok hastalığa aynı doktor bakabiliyordu. Bir cerrah, her ameliyatı yapabilirdi. Ama günümüzde hastalık çeşitliliği ve komplike vak’alardan dolayı birçok dal türemiş, hatta bunlara da yan dallar üremiş.
Olması gereken ise, hastaneye gelen vak’aların uzmanları kim ise onlar tarafından operasyona alınması. Zaten hukukî işlemler ve yasal sınırlar içerisinde bir uzmanın başka bölüm uzmanının alanına müdahale etmesi mümkün değil.
Hatta dizide aynı anda iki farklı ameliyata giren bir doktor da görüyoruz. Her ameliyat için ayrı ayrı sterilizasyon sağlanması çok zor olduğundan dolayı, gerçek hayatta böyle bir şey olmadığını söyleyebilirim.
Denebilir ki, ‘bu sahneler Kore yapımından uyarlama olduğundan, onlarda olan sahneler bizde de var. Mecburî yani.’ Ancak şu göz ardı edilmesin ki, dizide bazı kısımların atılıp başka kısımların eklendiği de görülmüş. Bu tarz sahneler de değiştirilebilirdi elbette.
Başka bir konu ki, tıpta hekimlere adım atmakta engel teşkil eden bir konu: Aydınlatılmış onam. Aydınlatılmış onam, bir hastaya müdahale etmeden önce ona gerekli bilgilendirmelerin yapılması ve ondan onam alınmasıdır. Eğer hasta kişi yaşlı ya da çocuk ise ailesinden biri de olabilir. Bu ‘onam’ın alınmaması, doktorların her türlü dâvâya hazırlıklı olmasını gerektirir. Ancak dizideki birçok yerde ne aileyi ne de hastayı bilgilendirmeye gerek duymadan çeşitli riskli operasyonlar yapılabiliyor.
Bunun dışında dizide doktorlar arasında rekabetten ötürü iletişim bozuklukları ve birbirini çekememezlik görülüyor. Bu rekabet gerçek hayatta olsa hastalar için birçok riski beraberinde getireceği gibi, doktorların birbirlerine danışarak iş yapmasına, konsültasyon adı verdiğimiz doktorlar arası istişareye de zıt bir durum.
Yine denilebilir ki, ‘bu zaten bir dizi, gerçek hayatla örtüşmeyen her türlü kurgu içerisinde barınabilir.’ Ancak, Kurtlar Vadisi’nde ‘Çakir’ karakterinin ölümüne cenaze namazı düzenlemiş vatandaşların olduğu bir ülkede olduğumuz da göz önünde bulundurulmalı diye düşünüyorum. Yoksa önümüzdeki zamanlarda hastaneye gelen hastaların her doktordan mu’cizevari beklentilere girmesi doktorların işini zorlaştıracaktır. Hatta bu beklentinin karşılanmaması durumunda şiddete başvurulması bile görülebilir.
Bunların dışında sokak ortasında ameliyat işlemleri yapmak, enfeksiyona açık ortamları hiçe sayıp nakil olunacak bir karaciğere araba kaputu üzerinde müdahale etmek, 4 ila 8 sıcaklık dereceleri arasında tutulması gereken karaciğeri araba motorunun sıcak kaputunun üzerine koymak ve bunun gibi birçok mantık hatasını eleştirmeyi de gereksiz bulmakla beraber, keşke bir doktor dizisi çekmeden önce bir doktora ya da sağlık çalışanına danışılsaymış demeyi yeterli buluyorum.