"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalbe giren, kabre girse de unutulmuyor

Mustafa ORAL
26 Haziran 2019, Çarşamba
İnsan bir yolcudur.

İlk durağı dünya, son durağı kabirdir. Ölüm ve kabir taşları bir telkin edici, birer öğretmendir. Rabıta-i mevt, ölümle bağ kurmak, Rabbini unutana bir hatırlatmaktır. Evet, ölüm hatırdadır, hafızadadır. Evet, ölüm insanı faniden ve fenadan koparıp Rabbine bağlamaktadır. Kabir bir rahledir. Ölüm, üzerindeki kitaptır. Hafız rahlede Hafiz olan Rabbinin izini, özünü, eserini, çekirdeğini ve meyvesini okur. Rahlenin sağında şehadet, solunda ruhlar âlemi vardır. Hafız döne döne sayfaları arşınlar.

Öncesi ve sonrası ile şu koca kâinat bir esma-i hüsna sofrasıdır. Binlerce isim farklı sesler, suretler, kokular, tatlar olarak o gök sofrasını, maideyi şenlendirmektedir. Ezelden gelmekte, ebede doğru gitmektedir. Batında birikmekte, zahirde neşredilmektedir. Her şey Hafiz olan Allah tarafından ezelden ebede bu şekilde kaydedilmektedir.

Allah Hafiz’dir; muhafaza etmektedir. Ezelden ebede, batından zahire her şeyin siretini ve suretini bütün unsurlarıyla birlikte hıfz etmektedir. Her şeyi görüp gözeten Rabbimiz her şeyin her halini film kareleri gibi anbean kaydetmektedir. Hiçbir kareyi es geçmemektedir. 

Allah Hafiz’dir; korur. Kâinat üzerinde hıfz, ilim ve murakabe sahibidir. Kullarının kalplerini nefislerinden, kâinatı kullarının kötülüklerinden korur.

Allah Âlim’dir. Her şeyin her halini en ince ayrıntısına kadar bilir. İnsanın gözüne ilişenleri, tenine değenleri, diline düşenleri, kalbinden geçenleri, kalbinden geçip de gitmeyenleri en güzel şekliyle O bilir. Hiçbir şeyden kendini gizlemez. Hiçbir şey de kendine gizlenmez. Âlim olan Rabbimiz ilmiyle her şeyin her hâlini hıfzeder.

Kâinat kitabı bir Hafiz’in kaleminden halkolmuştur. Her harfinde binlerce hece, her hecesinde binlerce kelime, her kelimesinde binlerce cümle, her cümlesinde binlerce sayfa, her sayfasında binlerce kitap, her kitabında binlerce külliyat saklıdır. Evet, koca kâinat kitabı Kur’ân’da saklıdır. Ondan sesler ve cüzler taşımaktadır. İnsan kalpte, kâinat insanda, sonsuzluk kâinatta saklıdır. Fatiha Elif’te, Kur’ân Fatiha’da, kâinat Kur’ân’da, kıyamet kâinatta saklıdır. Habibullah (asm) bu cihanın çekirdeği, yani hafızası, ebedi âlemin meyvesidir. İki cihan Peygamberimizde saklıdır.

Kâinatta her zerre Hafiz isminin cilvesiyle ve ihsanıyla aslının irsiyetini ve mirasını noksansız olarak göstermektedir. Her zerre, zerreden şemse, seradan süreyyaya kadar binlerce vecihle vecdle Rabbini göstermekte, milyonlarca sesle Rabbini zikretmektedir. Kâinat Kur’ân’da hıfzedilmiştir. Hafızlar her an her zerreleriyle harf harf Hafiz’in kitabını ezberlerinden okuyarak arşı inletmektedir.

Levh-i mahfuz, olmuşların ve olacakların, zamanın ve mekânın ve onlara renk ve ses veren varlıkların yazılı bulunduğu İlâhî muhafaza levhasıdır. İlâhî ilmin aynası, kaderin defteri ve kâinatın programıdır. Levh-i mahfuzun insandaki misali hafızadır. Hafıza hardale ile tabir edilen bir buğday tanesi hükmündedir. Duyduğumuz, gördüğümüz, dokunduğumuz, tattığımız, kokladığımız, hissettiğimiz her şeyin hıfzedildiği yerdir. Mazinin hazinesi, kendimizin tarihidir.

Hafızasız insan olamaz. Ezel ebedi, mazi atiyi, dün yarını içinde taşımaktadır. Onun için ezeli olmayanın ebedi, mazisi olmayanın atisi, dünü olmayanın yarını olmayacaktır. Bugün dünün mirası, yarın bu günün bakiyesidir. Hafıza kuvveti hafiziyetin bir cilvesi, tecellisi ve tezahürüdür. Kulun geçmişi hafızasında, geleceği kalbinde saklıdır. Hafiz olan Rabbimiz onu haşir günü gün yüzüne çıkaracaktır.

İnsan geçmişine bakarak geleceğini planlar Ameli üzre bakileştirir, ibka eder. Demek bir Hayy, Hafiz ve Bâki var.

İnsan ezele mensup, ebede meb’ustur. Hiçlikten varlığa, vekillikten asilliğe doğru gitmektedir. Bablar arasında cüz cüz haşredilmektedir. Her an yeni bir âleme göç etmektedir. Hafiz ismi ile her daim başka âlemlere devredilmektedir.

İnsan bir kitaptır. Ruh önsöz, kabir sonsözdür. Söz babtır, kapıdır. Elbette insan sarayına girmek isteyene...

Allah ezelidir, ebedidir. Evvel, Ahir, Zahir ve Batın’dır. Önce hıfzeder, sonra haşreder, neşreder. Ezelden ebede, evvelden ahire bu hep böyledir. Ebedi ezelde hıfzeder. Ezeli ebedde haşreder. Ahiri evvelde hıfzeder. Evveli ahirde haşreder. Batında zahiri hıfzeder. Zahirde batını neşreder. Rabbimiz Hafiz’dir. Ağacı çekirdekte hıfzeder; meyvede neşreder. Tohum toprakta saklanır. Ağaç olarak dallanır. Şehadet âlemini ruhlar âleminde, kabir âlemini şehadet âleminde, ebedi âlemi kabir âleminde hıfzeder. Sonra da bunları hep birlikte haşir âleminde neşreder.

Rabbimiz bir kalbi, o kalbe karşılık verecek başka bir kalpte hıfzeder. Seven sevdiğinin kalbinde kabre gider. Ölmeden önce ölmek sırrına erer. Bu ihlâslı sevgi hürmetine kalb-i kabirden hakikatler çıplak çıkar. Yeni doğmuş çocuklar gibi en güzel elbiseleri giyer. Bazen insan hak etmeyen bir insanın sevgisini içinde taşır. Kalbinin alâkasına değmediğini anlayınca kalbini kabir yapar. Bir daha haşrolmayacak şekilde üstüne ölü toprağı atar.

İnsan bir kalbe girince kabre gitse de unutulmuyor; öyle değil mi Hafiz olan Rabbim.

Okunma Sayısı: 2825
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    26.6.2019 09:59:19

    Bizim Yunus der ki: "Ten fanidir can ölmez/Gidenler geri gelmez/Ölür ise ten ölür/Canlar ölesi değil." Kalpleri kabir eyleyenler için ölüm, tebdil-i mekandır. Dünyadan çıkmış, önce kalplere ve sonra kabre girmiştir. Çekirdek ve tohum misali toprağa koyarlar tâ ki haşirde tekrar neşv ü nema bulsun. "İnsan bir yolcudur." Yolculukta duraklar, istasyonlar vardır. Ana rahmi, dünya, ölüm, kabir, berzah, haşir, sırat......ve son (iki) durak. Varılacak durak burada çizilen "hayat rotasına" bağlı. O rotayı çizsin diye Allah (cc) insana iki şey vermiş: Akıl ve irade. Bir de Kılavuz ve Kılavuz Kaptan. Belh'te kaybettiği deveyi saray damında arayan bir meczup. Derdi deve değil. İbrahim Ethem'i uyandırmak ve rotasını değiştirmek. O da biliyor ki damda deve aranmaz. Sonrası malum. İbrahim Ethem, sarayı değil kalpleri tercih ediyor ve milyonlar kalbe yerleşen bir Gönül Sultanı oluyor. Ne mutlu kabirlerden çok önce kalplere girenlere! Muhabbetle.

  • Gündüz Alp

    26.6.2019 09:39:20

    Değerli kardeşim Mustafa Bey, hak ve hakikatlarden çiçek demetleri sunan güzel bir yazını daha (her zaman olduğu gibi) okuduk. Yüreğine ve eline sağlık. Binler teşekkür. Kabir/mezar ve ölüm. Duyanı ürperten iki kelime. Öyle iki kelime ki, işitenin hemencecik (olumlu anlamda) ağzının tadını kaçırıveriyor. Dünyadan daha çok ahireti hatırlatıyor. Bir programda seyretmiştim. Konu ölümdü. Spiker mikrofonu sokakta bir hanımefendiye uzatıyor ve soruyor: "Ölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?" Küçük bir panik hali yaşayan bayan cevap veriyor:"Ayy! Düşünmek bile istemiyorum." Düşünsek iyi olur. Ölümü düşünmemekle ölüm ölmüyor, kabir kapısı kapanmıyor. O vakit geriye şu soru kalıyor: "Ölüm ve kabir bizden istiyor?" İnsanı dehşete düşüren bu sualin cevabı Risale-i Nur'da makul, mantıklı, mukni üstelik insanı ferahlatan bir tarzda verilmiş. Demek korku ve ürperti bilmemekten kaynaklanıyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı