"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Birinci sınıflarda okul korkusu

Mustafa Teoman ATAN
20 Ağustos 2015, Perşembe
Okulların açılmasına çok az bir süre kaldı. Çocuklarımız pek yakında uzun bir yaz tatilinden sonra zihinleri dinlenmiş, öğrenme arzuları tazelenmiş olarak okullarına başlayacaklar.

Özellikle ara sınıflara, yani ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflara devam edecek olan öğrencilerin heyecan ve sabırsızlık ile okulların açılmasını bekledikleri muhakkaktır. Bizler, öğrenci velileri olarak zaman zaman çocuklarımızın okula ve derslere karşı olan ilgisizliğinden yakınsak da, derslerine yeterince çalışmadıklarından şikâyet etsek de, hatta kimi zamanlarda yanılıp onları tembellikle itham etsek de çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu okulunu, arkadaşlarını ve öğretmenini sevmekte, hasretle bunlara olan ayrılığın nihayet bulmasını arzu etmektedir. Çünkü onlar daha önceki eğitim ve öğretim yıllarında okul vasıtasıyla öğrenmenin lezzetini tatmışlar; öğretmen ve arkadaş sevgisinin ulvîliğini yüreklerinde hissetmişler; okulun kendilerine sunduğu sosyalleşme imkânlarının farkına varmışlar; kendilerini ifade etme güçlerindeki ilerlemede okulun katkısını anlamışlar ve kişiliklerindeki gelişme ve olgunlaşmayı okul ortamında bizzat müşahede etmişlerdir.

Ara sınıflara devam eden öğrenciler için durum bu iken, sözü edilen bütün bu gelişmelere namzet olan bir başka öğrenci grubu daha vardır ki onların heyecanları biraz daha yoğun ve diğerlerininkinden biraz daha farklıdır. Bu öğrenci grubunu bu yıl ilk defa ilkokul tecrübesini yaşayacak olan birinci sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.

Bilindiği gibi okulların açıldığı ilk günlerde, birinci sınıf öğrencileri güvensizlik, telâş, terk edilme korkusu, kaygı gibi olumsuz duygular yaşayabilmektedirler. Farklı bir mekâna adım atmış olma, kalabalık bir insan topluluğu ile karşılaşmış olma, yabancı simalarla bir arada bulunma, bütün bu yabancılıkların içinde nasıl davranacağını bilememe gibi durumların tesirinde kalan birinci sınıf öğrencisinin bu duyguları yaşaması tabiîdir. Okulların açıldığı günlerde ve daha öncesinde yapılacak doğru bir rehberlik yaklaşımı ile sözü edilen olumsuz duyguların hafifletilmesi mümkündür.

Okulların açılmasına yakın süreçte çocuklarının bu duyguları yaşadığını gören anne-babalar, öncelikle çocuklarının bu duygularını gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmelidirler. Mevcut durumu yok saymak, bu durumdan ötürü onları ayıplamak gibi bir tutum içine asla girmemelidirler. Bu süreçte yaşanılan bu türden duyguların tabiî olduğu, okula yeni başlayan hemen hemen her öğrencinin bunları yaşayabileceği çocuğa anlatılmalıdır. Ebeveynlerin birinci sınıfa başlamadan önce benzer korku ve tereddütleri kendilerinin de yaşadıklarını, fakat okula başladıktan sonra okulun hiç de öyle hayal edildiği gibi korkunç bir yer olmadığını kısa sürede anladıklarını, zamanla okulda güzel anılar yaşadıklarını izah etmeleri de çocuğun üzerindeki bu sıkıntının atılmasında faydalı olacaktır. Okullar açılmadan önce, öğrenciyle beraber okulu gezmek, okul personeliyle tanışmak da ilk gün yaşanılacak yabancılığın azaltılmasında etkili olacaktır.

Tereddüt ve korku gibi duyguların giderilmesinin, güven duygusunun çocukta tesis edilmesinin en birinci etkeni sevgidir. Bu sebepten dolayı, birinci sınıfa yeni başlayan öğrencilerin okula intibakının sağlanmasında en büyük görev öğretmenlere düşmektedir. Okulun açıldığı ilk günlerde öğretmenin öğrencilerine göstereceği sevgi, öğrencilerin korkularını ve kaygılarını gidereceği gibi öğrencilerin kısa sürede kendilerini okulun bir parçası gibi hissetmelerini sağlar. Ayrıca öğretmenler ilk günlerde müfredatın sıkı bir takipçisi gibi hareket etmek yerine, derslerde eğlenceli oyunlara ve faaliyetlere daha çok yer vermelidir. Böylece okulun korkunç bir yer değil de eğlenilen, hoşça vakit geçirilen bir yer olduğu fikri öğrencilere kazandırılmalıdır.

Yapılan doğru rehberlik çalışmalarının neticesinde öğrencilerin büyük bir kısmının okula uyumu sağlanır. Her yüz öğrenciden üç ya da dört tanesinde ise okul korkusunun bir müddet daha devam ettiği görülebilir. Bu öğrenciler, okul saatinin yaklaşması ile beraber okula gitmemek için ağlayıp diretirler. Ya da hasta olduklarını söyleyip o gün okula gitmek istemediklerini söylerler. Hatta bazılarında karın ağrısı ve ateş gibi fizikî şikâyetler de görülebilir. Bu durumda, ağlama ya da fizikî şikâyetler göz önünde bulundurularak çocuk okula gönderilmediğinde ağlamanın ya da fizikî şikâyetlerin ortadan kalktığı görülür. Bu da okul korkusunun öğrenci de var olduğunun ispatıdır. Çünkü ertesi gün okul saatine yakın bir zamanda aynı şikâyetler tekrar ortaya çıkacaktır. Bu durumla karşılaşan ebeveynler öncelikle öğrenciyi okula gönderme hususunda ortak tutum belirleyip onu kararlılıkla uygulamalıdırlar. Eşlerden birinin çocuğu okula göndermek istememesi durumunda çocuk mücadeleden galip çıkar. Davranışı da pekişmiş olur. Ertesi gün çocuk ebeveynlerin karşısına daha büyük bir mukavemetle dikilir. Tavizlerin devamı geldikçe çocuğu okula göndermek daha da güçleşir. Bu sebepten dolayı, sınıfa girmeyip okul bahçesinde otursa bile öğrenci mutlaka okul sınırları içine sokulmalıdır. Fakat bu yapılırken kesinlikle sözlü ya da fizikî şiddete başvurulmamalı, yaranın derinleşmesine müsaade edilmemelidir. Okul saati yaklaştığında öğrenciye okula gitmek isteyip istemediği sorulmamalı, ayrıca okula gitme konusunda bazı şartlar ileri sürmesine de asla müsaade edilmemelidir. Okula gitmenin bir zorunluluk olduğu, mutlak surette bu zorunluluğun yerine getirileceği öğrenciye anlatılmalıdır.

Okul korkusunun pek çok sebebi bulunmakla beraber en çok karşılaşılanı annelerin yanlış bir tutumudur. Bazı anneler çocukları konusunda oldukça kaygılıdırlar. Herhangi bir ayrılık durumunda çocuğunun başına kötü bir şeylerin geleceğinden endişe duyarlar. Annenin bu kaygılı hali çocuklarına da sirayet eder. Çocuk annesinden ayrılıp okuluna gittiğinde başına her an bir kötülüğün geleceğini düşünmeye başlar. Okulda korku ve huzursuzluk yaşar. Çocuklarını ilk kez okula gönderecek olan annelerin bu noktaya çok dikkat etmeleri, bu kaygılarını mümkün olduğunca çocuklarına hissettirmemeye gayret etmeleri gerekmektedir.

Okul korkusu yaşayan öğrenciye ilk birkaç hafta içerisinde ebeveynlerinin okulda eşlik etmesi uygundur. Ebeveyn, okulda geçirdiği süreyi her geçen gün biraz daha kısaltmalı ve okuldan ayrılacağı vakti çocuğuna önceden haber vermelidir. Ebeveynin çocuğa haber vermeden okuldan ayrılması doğru değildir. Çocuk, okulun açılmasından iki hafta sonra yetişkin desteği olmadan okul saatinin bitimine kadar okulda kendi başına kalabilmelidir. Okul korkusunun bir ay ya da daha fazla sürmesi durumunda bu konu da uzman olan kişilerden yardım alınmalıdır. Sorunun başka sebepleri olup olmadığı araştırılmalıdır.

Okunma Sayısı: 2254
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı