"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çanakkale ve çanak anten!

Naci TEPİR
28 Mart 2019, Perşembe
Her sene 18 Mart günü kutlanmakta olan “Çanakkale Zaferi”, sıradan bir hadise değil, aynı zamanda büyük bir destandır!

Bu büyük hadiseyi tek yönden ele alarak, sıradan bir meydan savaşı gibi anlatmak gerçeği ifade edemez. Bu tarihi büyük hadiseyi en başta mâneviyat olmak üzere, sosyolojik, psikolojik, siyasî, kültürel ve askerî yönleriyle ele alıp “Tarih ilmi” açısından objektif olarak değerlendirmek gerekir. Aksine, siyasî istismar konusu yaparak, gerçek kahramanların yerine birilerini koymak veya olayı çarpıtarak anlatmak, ilimle, gerçekçilikle bağdaştırılamaz!.İslâmiyet düşmanlarının asırlarca birikmiş kinlerini kustuğu, ehl-i küfrün, topyekûn  İslâm’a saldırdığı ve Müslümanların Allah (cc) için meşrû müdafaada bulunduğu büyük bir hadisedir!

Bu büyük hadisenin özeti: 

1914 yılında patlak veren I. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin girmesiyle Asya ve Afrika’ya kadar yayıldı. Bu sıralarda Rusya’da kıtlık baş göstermişti.  İtilâf Devletleri (İngiltere, Fransa ve İtalya, müttefikleri Rusya’ya yardım gayesiyle, Boğazlardan geçip, Rusya ile bağlantı kurmaya karar vermişlerdi. Savaşın zahiri sebebi bu idi. Böylece, asırlardan beri hayal ettikleri, Osmanlı hâkimiyetini ve Halifeliği tesirsiz hale getirip, İslâmiyet’e büyük bir darbe vurmaktı. Bu gaye ile 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada’dan Çanakkale Boğazı’na yaklaştılar ve istihkâmlarımıza ateş açtılar. İngiliz Donanma Komutanı “Amiral Carden” Çanakkale önlerinde mağrurane gösterilerde bulundu. Savaşı kazanacağından emindi! Çünkü asker, silâh ve teknik donanım yönünden çok üstün idiler. İngilizler, sömürgelerinden bile çok sayıda asker getirmişlerdi. 

Rahmetli M. Âkif’in ifadesiyle: 

 “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ;

 “Hani Taun’a  da züldür bu rezil istilâ!” 

Hattâ İngilizler, “Halife Hazretleri’ni kurtarmaya gidiyoruz” gibi yalanlarla, Uzakdoğu Müslümanlarından asker toplayıp Çanakkale’ye getirmişlerdir. (Fakat, savaş başladığında durumu anlayan Müslüman askerler isyan etmişlerdir.)  19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri Boğaz’a iyice sokuldu. “Ertuğrul” ve “Orhaniye” tabyalarından açılan ateş karşısında oldukça bocaladılar. Diledikleri gibi ilerleyemiyorlardı. Bir çok hücumlarda bulundular. Yine de sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden “Amiral Carden” azledildi. Yerine 17 Mart 1915 günü “Robeck” tayin edildi. Yeni komutan gururlu bir şekilde 18 Mart 1915 günü donanmayla Boğaz’a saldıracağını, yakında İstanbul’da olacağını Londra’ya bildirdi(!)

Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı “Albay Cevat Çobanlı”, 17/18 Mart gecesi Boğaz’a mayın hattı döşenmesini emretti. “Binbaşı Nazmi Bey” “Nusret Mayın Gemisi” ile o gece Boğaz’a on birinci mayın hattını döşedi. 

18 Mart 1915 günü, o devrin en kuvvetli savaş filosu Çanakkale Boğazı’na girdi. Boğaz’ı kolayca geçebileceklerini uman düşman savaş gemileri şiddetli bir bombardımana başladılar. “Dardanos Tabyamız” saldırılara şiddetle karşı koydu. Kıyıdaki bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırdılar. Düşman kaçmak isterken, topçu atışları düşman gemilerine göz açtırmadı. Her iki taraf da çok sayıda kayıp veriyordu. 

Karşılıklı bombardımanların meydana getirdiği bu korkunç manzarayı yine Rahmetli M. Âkif şöyle:

“Ölüm yağdırmada gökler, ölü püskürtmede yer!” diye ifade etmiştir.

Bombardıman sırasında “Bouvet” ve “Suffren” isimli düşman savaş gemileri mayına çarparak manevra kabiliyetini kaybettiler ve “Hamidiye” bataryamızın ateş açması sonucu batırıldılar. Yine düşmanların en çok güvendikleri savaş gemilerinden “İnflexible”, “İrressitible” büyük hasar gördü. “Queen Elisabeth” ve “Agamemnon” zırhlıları yaralandı. Nihayet saat 18.00 sıralarında, Seyit Onbaşı’nın tek başına taşıyıp topa yerleştirilen 250 kg.lık merminin isabet ettiği düşman amiral gemisini Boğazın sularına gömüldü. Paniğe kapılan düşmanlar kaçtı ve kaçarken de “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” dediler! Böylece büyük bir zafer kazanılmış ve büyük bir destan yazılmış oldu! 

Şüphesiz ki, böyle büyük bir zaferin kazanılmasında ve büyük bir destanın yazılmasında en mühim amil, ‘izm’ ler, ‘filim’ler değil; Allah (cc) için, vatan ve hürriyet uğrunda ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum “Îman şuuru”dur!  

Rahmetli  M. Âkif, bu iman şuuruyla hayatını seve seve feda eden Çanakkale kahramanları ve şehitleri için yazdığı manzum hitabenin sonunda  şöyle der: 

“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber (mezar);

“Sana ağuşununaçmış duruyor Peygamber (asm).”

Çanak Anten fonksiyonu

Çanakkale’de perişan ve rezil olan menhus ruh, daha sonraları bulduğu vasıtalarla, Müslümanların genlerine kadar sokuldu! Çeşitli metotlarla ve başta eğitim yoluyla dîn, ahlâk,fazilet, inamus, İffet vs. duygularını yozlaştırmaya devam etmektedir. Bütün insanlığı, bilhassa İslâm toplumlarını mahveden bu iğrenç faaliyetlerini, İnternet gibi teknolojiden faydalanarak, uydu yayınlarıyla sürdürmektedir!

İşte, Çanakkale’yi geçemeyen ezelî düşman, gayesine Çanak Anten’le ulaşmaktadır!

Okunma Sayısı: 2000
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı