"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öz eğitim sistemimiz: Medreseler

Naci TEPİR
25 Ekim 2012, Perşembe
Medreseler, kendi bünyemizde doğan, maddî ve manevî değerlerimizle yoğrulup, asırlarca gelişerek başarılı bir şekilde faaliyet göstermiş eğitim müesseseleridir. Bütün dünyaya ışık tutan, hususiyle bugünkü Batı Medeniyetinin temellerinde büyük katkısı olan Medrese Eğitiminin tarihi oldukça eskidir.

Büyük Selçuklu Devleti zamanında (970–1092) eğitim ve öğretim sistemi medrese adıyla esaslı bir gelişme göstermiştir. Selçuklular 1055 yılında Irak’ı fethedip Bağdat’a yerleştikten sonra, eğitim ve öğretim işine önem vermişlerdir. Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ünlü veziri Nizam-ül Mülk, Bağdat’ta ilk olarak bir medrese kurmuştur (13 Ekim 1065). Kurulan bu ilk medreseye kendi isminden dolayı “Nizamiye Medresesi” adını vermiştir. Nizamiye Medresesi zamanla gelişme göstererek daha da olgunlaştırılmış ve yaygınlaştırılmıştır.
Yine vezir Nizam-ül Mülk tarafından Bağdat’tan sonra Belh, Nişabur, Herat, İsfehan, Basra, Amil, Rey ve Musul şehirlerinde de Nizamiye Medreseleri açılmıştır. Bunların çoğu, Nizamiye Medresesinin “muzıla” ismi verilen ilk kısmı seviyesinde idi. 
Daha sonraki tarihlerde Nizamiye Medreseleri örnek alınarak, çeşitli isimler altında Anadolu, Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs (İspanya) ve Türkistan’da medreseler kurulmuştur.
Selçuklu medreselerinde dinî ilimlerin yanı sıra, astronomi, tıp ve fen ilimlerinin de okutulduğunu görmekteyiz..
Medrese sistemi Anadolu Türk Beylikleri zamanında gelişmesine devam ederek, genel medreseler ve uzmanlık medreseleri olarak iki bölüm altında toplanmıştır. Bunlardan;
1. Genel medreseler, İslâm ilimleriyle (tefsir, fıkıh, hadis, kelâm v.s.) ulumu dahile denilen müsbet ilimlerin (fizik, kimya, matematik, astronomi, v.s.) birlikte okutulduğu medreselerdir.
2. Uzmanlık (ihtisas) medreseleri ise darül hadisler (hadis ilmi okutan yüksek okullar) ve tıp medreseleri (tıp öğrenimiyle tedavinin birlikte yürütüldüğü yüksek okullar).
Uzmanlık medreselerinin diğer bir türü de “DarülKurra”lardır. Bunlar da Kur’ân okuma ve meharic (tecvit) ilmi öğreten medreselerdir. Kur’ân okuyucuları ve cami görevlileri bu medreselerden yetişirlerdi.

OSMANLI MEDRESELERİ
Osmanlılar zamanında (1299–l922) ilk medrese, ikinci hükümdar Orhan Bey (Orhan Gazi) (1326–1360) tarafından ve İznik’te kurulmuştur (1331). Bu ilk Osmanlı medresesi, Selçuklu medreselerine göre daha da geliştirilmiş durumda idi. Bu tip medreseler ise dershaneler, cami ve imarethane gibi bölümlerden meydana geliyordu. Osmanlı medresesinde, yüksek ilimler (tefsir, fıkıh, kelâm, mantık, tarih v.b.) ile felsefe, edebiyat, matematik ve astronomi ilimleri okutulmaktaydı. Bu medreseden kadı, müftü, imam, hatip, müderris, doktor, mühendis ve mimar gibi meslek elemanları yetişirdi. Diğer taraftan bu tip medreseler Bursa’da daha çok gelişme göstererek ön sırayı almıştır.
Daha sonra 13., 14. ve 15. yüzyıllarda Kahire, Şam, Bağdat, İran ve Maveraünnehir’de (Orta Asya’da) kurulan medreseler, Anadolu medreselerinden daha da üstün bir düzeye erişmişlerdi. Fakat, zamanla bu üstünlük tekrar Osmanlı medreselerine geçmiştir. Hele de İstanbul’un fethinden (1453) sonra, burada kurulan medreseler, hızlı bir şekilde gelişme göstererek eşsiz bir düzeye erişmişlerdir.
İlk olarak Özel Saray Okulu da (Enderun) Fatih Sultan Mehmed zamanında (1451– 1481) kurulmuştur.
Bu okulda okutulan dersler konu bakımından daha çok çeşitliydi. İslâmî ilimlerin yanı sıra tarih, sosyoloji, adabı muaşeret (görgü kuralları), askerlik, müzik, resim ve yabancı lisan dersleri okutulmaktaydı. Zamanın en seçkin bilginleri Enderun okulunda ders verirlerdi.
Fatih Sultan Mehmed’in kurduğu diğer bir eğitim ve öğretim kurumu da “Sahn-ı Seman” medreseleridir. Fatih Camiinin yanında yapılmış olan bu kurum başlıca hariç (ilk), dahil (orta) ve sahn (yüksek) olarak üç bölümden meydana gelmiştir.
Kanunî Sultan Süleyman zamanında (1520–1566) İstanbul ilim merkezi haline gelmiştir. Padişahın yaptırdığı ve kendi ismiyle anılan Süleymaniye Medreseleri eğitim ve öğretim alanında rehberlik etmiştir.
Osmanlılarda eğitim ve öğretim 17. yüzyılda en verimli düzeye ulaşmıştır. Osmanlı medreselerinin en önemli yanı, genel olarak ilk öğretimden yüksek öğretime kadar bütün eğitim ve öğretim kademelerini bünyesinde taşımasıdır. Bundan başka görülen ihtiyaç üzerine, sübyan (çocuk) mektebi adıyla da yalnız ilköğretim düzeyinde okullar açılmıştır.
Sübyan okullarına ilk olarak hoca (öğretmen) yetiştirilmesine Fatih Sultan Mehmed tarafından başlanmıştır. Bu okullarda da eğitim ve öğretim parasız olup, aynı zamanda çocuklara belli bir miktarda harçlık bile verilmekteydi. Kur'ân-ı Kerîm, namaz ve okuma yazma öğretilen bu okullar genel olarak her mahallede bulunduğu için, “Mahalle Mektebi”de denirdi. Yine, genel olarak taştan yapıldıkları için “Taş Mektep” adıyla da söylenmekte idi.
İşte bizim öz eğitim sistemimiz budur! Doksan yıldan beri bocalayıp durmamız, siyasî ve ideolojik düşüncelerle kendi öz değerlerimizi terk edip, başkalarını taklit etmeye çalışmamızdandır. Bu bocalamaya son vermek için, bir an evvel öz değerlerimize sahip çıkmamız şarttır!

NOT: Kurban Bayramınızı tebrik eder, bütün insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Allah’tan (c:c.) niyaz ederim.

Okunma Sayısı: 1453
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı