"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Yâ Sabûr” de!

NURİYE SULTAN
16 Mayıs 2014, Cuma
Ölüm… İki hece, dört harften oluşan, ama içinde bir ömrü barındıran, hatta sonlandıran kelime… Soma’daki maden kazası sebebiyle millet olarak yüzümüze çarpan, hayatın faniliğini iliklerimize kadar hissetmemizi sağlayan âlî hakikat… 300’e yakın can, birçoğu aile reisi, birçoğu baba… Ölenler yok olmadı, ölenler bakî bir memlekete gitti, gidiyor. Elbet ölüm bir yok oluş değil, idam sehpası değil inananlar için, belki bu zulmetli âlemden saadet saraylarına bir terhis tezkeresi. Kömür karası yüzleri nur saçıyor, o yüzler beyaza boyandı şimdi inşaallah.

Peki ya ben, peki ya biz?
Demek her gün duyduğumuz birer ikişer ölüm haberleri yetmiyordu ki kendimize gelmemize, Yuhyî ve Yumît olan Allah böyle acı bir derse lâyık gördü bizleri. Belki öyle taşlaşmıştı, öyle kararmıştı ki kalplerimiz, iki yüz küsur kalbi beyaz, yüzü kara insan gerekti sızlaması için. Bütün ülke öyle kutuplaşmış, öyle ayrışmıştık ki unuttuk vazife-i asliyemizi. Unuttum… Unuttuk… Büyük gafletlerden uyanmak için büyük musîbetlere maruz kalıyoruz. Bu acılar birbirimize kenetlenmemiz, bütünleşmemiz için birer sebep değil mi?
Düşünmeliyiz, düşünmeliyiz neden böyle bir musîbete giriftar olduğumuzu. Hakikatte güzel olan ölüm biz diriler için gafleti izale edecek tefekkür vesilesi olmalı. Herkes kendi açısından, kendi yaşadıklarına, kendi yazdıklarına, konuştuklarına, kırdığı kalplere göre düşünmeli bu hakikati. Bırakalım bir müddet siyaseti, yas tutalım. Öyle kuru bir yas değil lâkin, ruhen, kalben, zihnen teceddüd etmemize sebep olacak bir yas olsun bu. Soma halkının o sabırlı, metanetli, imandan gelen asil duruşunu unutmadığımız bir yas…
Kader kazaya dönüştüyse artık yapacak bir şey yoktur. Ancak bu sonucun çıkmasında cüz-i ihtiyarileri olanlar, yahut görevlerini hakkıyla yerine getirmeyenler var ise mesuldürler. Öyleyse herkes düşünsün. Devlet erkânı düşünsün görevlerini, mesuliyetlerini. Denetleyenler, denetleme mekanizmasını üretenler düşünsün mesuliyetlerini. Şirket sahibi düşünsün. Millet düşünsün mesuliyetlerini. En önemlisi başkalarını suçlamadan önce ‘sen’ düşün sevgili okuyucu. Ve de ben… Henüz bu dünyadayken kendimizi sorgulayalım. Tövbe ve duâ kapısı hiç kimse için kapalı değil.
Ölümün hakikatini anlatan Haşir Risalesi’nde “Ekseriyâ zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir Mahkeme-i Kübrâya bırakılıyor, tehir ediliyor” deniliyor. Adalet-i mahza’nın görüleceği o diyaradır bekleyişlerimiz. Adil-i Mutlak’adır güvenimiz. Bu dünyadan göçenleri O’na emanet ediyoruz.
Onlar evlerine helâl rızık götürmek için, karanlığı, kara kömürleri dost edinmiş kimselerdi. Allah kabirlerine nur versin inşaallah. Yaralıların ve şehitlerin ailelerine, yakınlarına Allah’tan sabr-ı cemil niyaz ediyoruz. Halen madende mahsur kalanlara da Cenâb-ı Hak’tan yardım diliyoruz. Ve bütün geride kalanları, bütün milletimizi duâya ve tefekküre dâvet ediyoruz.
Üstad Hazretleri’nden bir dersle bitirelim yazımızı:
“Merdâne, ‘Ya Sabûr!’ de, üç sabrı omzuna al. Cenâb-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musîbete kâfî gelebilir ve o kuvvetle dayan.”
Başımız sağolsun!

Okunma Sayısı: 2025
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı