"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Başarıya” tutunmak, ama nasıl?...

Orhan Ali YILMAZ
04 Temmuz 2021, Pazar
Üstâd Hazretleri, Muhâkemât isimli eserinin, “Birinci Makale” olarak tesmiye ettiği Unsuru’l-Hakikat’in İkinci Mukaddeme’sinde, özet olarak; âlemde bir meylü’l-istikmâl bulunduğunu, onun ile hilkât-ı âlemin kanun-u tekâmüle tâbi olduğunu, insanın ise, âlemin semerât ve eczasından olduğundan, onda dahi, bu meylü’l-istikmâlden neşet eden bir meylü’t-terakkînin mevcut olduğundan bahseder…

Bir tarihte, bir özel kolejde çalışırken, Türkiye’de Eğitim Koçluğu konusunda bayağı bir iddialı, hem de epeyce iştihar bulmuş bir ismi, bizlere konferans vermesi için okulumuza dâvet etmişlerdi. Aynı zamanda, pek çok, beynelmilel patent ve de sertifikaya sahip bulunduğunu henüz öğrendiğimiz ve bu anlamda, gerçekten çok meşhûn, çok “dolu” olduğunu aşikâr hissettiğimiz, meşhur eğitim koçumuz, büyük bir iştiyak ve de hararetle konuşmasına, daha doğrusu “Kişisel Gelişim /Başarılı Olmanın Sırları” konulu konferansına başlamıştı. Yaklaşık olarak üç, belki de üç buçuk saat, hiç duraksamadan, hiç takılmadan, gayet akıcı, muntazam bir diksiyon ve kendine has güzel bir üslûpla, konuyla alâkalı pek çok örnek olaya, özellikle, kendisinin bizzat yaşamış olduğu epey özel tecrübelere de temas ederek, gayet geniş bir ufuk sunumu ile konuşmasını tamamladı. Tamamlamıştı tamamlamasına da, yalnız, hâlen, tıpkı bir yanardağın, bir volkanın bitmek bilmeyen o tepkimeleri, lâvları misali taşıyordu, konferansın Soru/Cevap kısmına intikal ettiğimizde.. “Konuyla ilgili sorularınızı, artık alabilirim arkadaşlar!” diyebildi sonunda bizlere. Fakat yıllardır hiç konuşmayan, sonradan bir şekilde sağlığına kavuşan hasta misali, yine susmak nedir bilmiyordu.. Bu arada, bizim de, devrelerimizin yanmasına ‘ramak kaldığın’ı artık itiraf etmemiz gerekiyor.. “Kör Nokta” dedikleri, her halde bu olsa gerek.. Neden sonrasında fark etti kendileri, Soru/Cevap kısmında olmakla birlikte, hâlen kendisinin konuştuğunu, sorular faslına henüz bir türlü geçemediğimizi.. Sonunda, “Artık, sizi dinliyorum arkadaşlar; lütfen buyrun!” diyebildi. Öğretmen arkadaşlarımızın her birine, gayet nezâketli, hem de karşı tarafa değer verir dikkatli bir dinleme bir üslûbu, bir ‘beden dili’ ile tek tek söz hakkı verdi. Herkes, konuyla alâkalı aklına takılan sorularını birer birer sordu. O da hepsine, tek tek ve de özverili bir şekilde, hiçbirini ayırdetmeksizin cevap verdi. Benim de, konuyla alâkalı şöylece bir suâlim oldu: Öncelikle, kendilerine, “Münir Bey, Erich Fromm’u her halde bilirsiniz zannediyorum..” dedim. O da cevaben, “Evet, tabiî, çok iyi bilirim..” dedi. Bunun üzerine ben, tekrar kendilerine hitaben “Yalnız, Erich Fromm diyor ki dedim, Modern Dünya, Modern ‘Yeni Putlar’ üretti; ve kendisi, hiyerarşik olarak, bu putların en zirvesine ‘Başarıya Tapınma Putu’nu yerleştiriyor.. Biz, şimdi çocuklarda ya da öğrencilerimizde, bu hassas dengeyi nasıl kuracağız; ‘orta bir yolu’ nasıl bulacağız?...” dedim. O da, sorumu, büyük bir dikkat ve de özenle dinledikten sonra, cevaben, “Hocam, çok güzel, harika bir soru; öncelikle sizi tebrik ediyorum!” dedi. Sonrasında ise, soruyu değil de, belki de konuyu açıklama sadedinde gayet uzunca bir açıklama, bir izahat yapmıştı…

Bana, aslında, o soruyu sorduran, bizzat yaşadığım şöyle bir olaydı. Şöyle ki: Kolejimizin İlkokul kısmında, bütün sınıfları kapsayan bir deneme sınavında sınav gözetmeni olarak bulunuyordum. İkinci sınıf bir kız çocuğu öğrencimiz, oturduğu yerden kalkıp yavaşça, usûlca, benim bulunduğum kürsüye, yanıma yaklaştı ve elindeki soru kitapçığını göstererek, sessiz bir şekilde “Öğretmenim, ben bütün soruları yaptım, işaretledim, yalnız tek bu soruda takıldım; bunu, siz bana söyler misiniz?” dedi. Ben de kendisine “Kızım, benim öyle bir şey yapmam mümkün değil, hem doğru da olmaz! Çünkü diğer arkadaşlarına haksızlık olur. Hem sınavın anlamı kaybolur. Bunu, sen de gayet iyi biliyorsundur zannediyorum.. Ama ben sana, şimdi şöyle bir çözüm yolu söyleyeyim: Şıkları ele, ikiye düşür; doğru şıkkın hangisi olduğu konusunda tam emin olamadıysan, rastgele ikisinden birini işaretle; çünkü % 50, yani yarı yarıya kazanma şansın var…” dedim. O da “Tamam öğretmenim, öyleyse, sizin dediğiniz gibi yapayım..” dedi ve sırasına geçti. Sınav bitti. Sonrasında ise, bizim sınıf dâhil, cevap kâğıtları dağıtıldı bütün sınıflara. Biraz sonra, bir de ne göreyim; bizim o söz konusu kızımız, aniden, büyük bir öfke ve de hınçla, adeta yırtınırcasına bağırarak, sınıf ortasında yüksek sesle ağlamaya başladı. Bütün sınıf ise, pür dikkat, dört gözle ona bakıyor, olayın ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.. O ise “Hayır! Hayır! Ben, kesinlikle yanlış yapamam! Ben, hepsini doğru yapmalıydım.. Çünkü ben, konuların hepsine, bütün konulara dün akşam, dün gece tek tek çalıştım.. Hem, ben, diğer bütün soruların tamamını doğru yaptım; sadece bir tane kaldıydı. Ve, size hocam, sınavda sizin yanınıza geldim ben, siz de bana, bu konuda hiçbir şekilde yardımcı olmadınız! Üstelik, bana olan tavsiyenizi, yani söylediğinizi, dediğinizi de aslında aynen uyguladım; ama sonuç yine de yanlış çıktı.. Ben, şimdi anne babama ne diyeceğim!? Çünkü onlar, benden ‘tam bir başarı’ bekliyorlardı, şimdi, gerçekten bana çok kızacaklar, beni azarlayacaklar, belki de beni eve hiç almayacaklar… Benim, bütün soruları, hepsini doğru yapmam, hiçbir şekilde hiçbir soru kaçırmamam gerekiyordu…” İki gözü iki çeşme, hıçkıra hıçkıra, tekrar be tekrar, hep bunları söylüyordu…

Aslında, belki de bazılarınca, bir çeşit “tirajedi” sayılabilecek, söz konusu bu olayda, Erich Fromm’un, hem tesbit, hem de tavzih ettiği, yukarıda iktibas ettiğim “Başarıya Tapınma Putu”nun, kim bilir, belki de en açık, en yalın, en canlı, aynı zamanda, ne yazık ki, en ağır “duygusal” bir örneğini yaşıyorduk zannediyorum, bütün bir sınıf olarak?...

Okunma Sayısı: 962
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Orhan Ali YILMAZ

    6.7.2021 08:09:17

    Hattâ silsile-i felsefenin en mükemmel fertleri ve o silsilenin dâhîleri olan Eflatun ve Aristo, İbn-i Sina ve Farabi gibi adamlar "İnsaniyetin gayetü'l-gayatı, teşebbüh-ü bi'l-Vâcib'dir." yani Vâcibü'l-vücud'a benzemektir, deyip firavunane bir hüküm vermişler... (Sözler 607.sh - Risale-i Nur)

  • Orhan Ali YILMAZ

    5.7.2021 04:11:36

    (Eğer, bana ait tahlil ya da yorumumu soruyorsanız; böyle.. Yoksa, Münir Arıkan Bey, benim soruma açık bir cevapta bulunmadıydı zaten.. yazımda da "belirttiğim" üzere.. belki biraz da bir çeşit ince bir "ironi" karıştığından olsa gerek, tam anlaşılmamış tahmin ediyorum.. sadece NLP muvacehesince "bildik" açıklamaları dile getirmişti.. sorumun cevabını oluşturacak düzeyde "merakınızı tahrik edecek derecede" öyle "çok önemli" açıklamalar da hiç değildi açıkçası.. Siz de, bence çok merak etmeyiniz; "izninizle, sizlere" önemle" tavsiye, hem de telkin ederim.. Selâm ve de Duâlarım ile...)

  • Orhan Ali YILMAZ

    5.7.2021 04:09:49

    (Mahmut Avcı Bey'e) Kısacık bir hulâsasıdır: Başarılı olmak kavramı, ona ulaşmak yolunda, aslında, salt anlamda, başarısızlığın "ihtimal olarak" içinde hiç "bulunmadığı" bir sonuç hiçbir zaman değildir.. "Mutlak Başarı" kavramı ise, kişiyi her şeyi ile "mutlak" olan, "kusursuz" olan "Allah'ın" fiillerine götürür.. Bu da, takdir edersiniz ki, kişiyi, doğrudan, hiç küçük de olmayan, masûmiyet karînesi tamamen gayr-ı muayyen, tam bir Firavun ya da Kârûn'luğa götürür...☺️

  • Mahmut Avcı

    4.7.2021 09:33:46

    Hocam, Konuşmacının sorunuza dair kısa da olsa izahatından bir parça kıymete değer noktalarını da bizlerle paylaşabilirseniz yorum kısmından, yazınıza dair tamamlayıcı merakımız da tamamlanacaktır İnşaAllah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı