Cuma akşamı kardeşime Ankara’ya geldiğimi söylediğimde, bir hastadan bahsettim. O da bana, “bizim burada da Avustralya’dan emekli bir abimiz yoğun bakımda” dedi. Ben de, bir kaç defa iştirak ettiğim, Dikmen semti sohbetinde tanıştığım, Halil Yıldız kardeşimiz zannettim. “Yok, o değil, bu bizim de, hemşehrimiz Beypazarlı, Nazım Taşkıran abi” dedi. Tanıyamamıştım, ama dua ettim.

Ertesi günü sabah gelen mesajla, Nazım ağabeyin vefat haberi geldi. Ve cenaze namazının da, öğle namazını müteâkiben, Hacı Bayram Camiinden kaldırılacağı bildiriliyordu.

O arada, Nazım abiyi şöyle bir araştırdım. Avustralya’dan, Fatih Yargı kardeşin, bir başka vefat eden ağabeyimiz ile alâkalı, geçmişte yazdığı ve içinde, Nazım ağabeyin de, nasıl Risale-i nurları tanıdığını yazan bir yazısını buldum. (https://www.yeniasya.com.tr/ fatih-yargi/bilek-guresiyle-arkadasini-nurcu-yapan-hasan-agabeyimiz_504874)

Fatih kardeşle temasa geçtim, tâziyede bulundum. O da bana, beraber çekilen bir resmini yolladı. Nazım abiyi tanımıştım. Ankara sohbet mekânlarında, bilhassa da, Hacı Bayram 27 sohbetlerinde gördüğümü hatırladım.

İkâmet ettiğim yerden, cenaze namazının kılınacağı camiiye yetişmem biraz zor olsa da, bu mubarek zatın cenaze namazına gitmeye niyetlendim. Daha evvelce de, Ankara’da bulunduğum zaman vefat eden; Aydın Menderes, Mustafa Başoğlu gibi zatların cenaze namazlarını kılmak nâsib olmuştu. İhlâsla niyetlenip yola çıktık ve çok kısa bir zamanda, hem de öğle namazına dahi yetiştik.

Bu vesileyle, kadîm dostlarımızı da görüp, ayak üstünde hemhâl olup, Nazım ağabeyimizin cenaze namazını da kılabildik, çok şükür. Allah rahmet eylesin. Makamı, mekânı cennet olsun. Akrabalarının ve camiamızın başı sağolsun.