Bu haftaki konu efsane! Yok Ankara’da havalar nasıl? Yok dışarılar ne âlemde? Yani resmen havadan sudan konuşacağız! Yıllar önce Yerli ve Millî Eğitim Bakanlığı’na verdiğim bir dilekçede bizzat bunu talep etmiştim, ama aldığım cevapta bir disiplin suçu daha işlersem kovulacağıma dair çok açık ifadeler vardı. Şimdi gelmiş bana diyorsunuz ki havadan sudan konuş. Yok yaaaaa! Çok beklersiniz!!!! İnsan gibi ders işleyeceğim burada göreceksiniz. Sizin o boş beleş müfredatınıza yem olmayacağım. Gün intikam günüdür. Oh ya keyfim yerine geldi resmen. 

Altın günlerinden sonra en sevdiğim gün intikam günleridir. Bir grup kötü adam bir araya gelip sırayla birbirlerine türlü kötülükler yapıyorlar. Artık kimin ihtiyacı varsa ona öncelik veriliyor. Ve bu intikam günlerinde her ne kadar pasta börek yerine temiz bir dayak yense de faydalı bilgiler öğrenilebiliyor. Meselâ ben siyah ve beyaz kedilerin makinada ayrı ayrı yıkanacağını yoksa renklerinin karışacağını o ortamlarda öğrendiğim gibi “kedi kediye baka baka kararır” atasözünü de oralarda öğrenmiştim. Ki, bu bilgiler apaçık bir şekilde havadan sudan bilgilerden çok daha kıymetlidir hayat kurtarır. 

Aslında çok istiyordum bu konuyu işlemeyi, ama sırf gaza gelip dakikalardır yardırdığım için tükürdüğümü yalamak istemiyorum. Başkasının da tükürdüğünü yalamak istemiyorum. Galiba benim tükürük fobim var. Yıllar önce tükürük köftesi gördüğümde çılgınlar gibi çığlık atmamı bir tek bu açıklıyor. Umarım hayatımdaki diğer bütün tuhaflıkları da açıklayacak bir şeyler vardır. Ama bunun Ankara’da hava nasıl falan filan gibi bir soru olacağını sanmıyorum. O yüzden size ödev; haftaya kadar hepiniz “Hayatın lüzumu, anlamı ve iç yüzü nedir?” sorularının cevabını içinde barındıran 500 sayfalık kompozisyon yazmanızı sonra da yazdıklarınızı çöpe atmanızı istiyorum. Hepinize 100!