"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaz dönemi, çocuklarımız ve “Risale-i Nur okumaları”

Prof. Dr. İlyas Üzüm
22 Haziran 2022, Çarşamba
Eğitim yılının tamamlanıp okulların kapanmasıyla birlikte ilk öğretimde okuyan yavrularımızdan yüksek öğretime devam eden gençlerimize kadar çocuklarımız, yaz sezonunda yeni bir sürece giriyor.

Bu dönemde, kırsal bölgede yaşayanların çoğu ziraî işlerde anne-babasına yardım ediyor, bir kısmı kendi halinde kalıp vaktini zayi ediyor; şehirlerde yaşayanların sınırlı bir kısmı değişik nitelikteki yaz kurslarına devam ediyor, bir kısmı arkadaş gruplarıyla vakit geçiriyor, bir kısmı şahsî programlarla vaktini değerlendirmeye çalışıyor. Ayrıca milyonlarca çocuğumuz Diyanet’in açtığı “Yaz Kur’an Kursları”na giderek temel İslamî bilgiler ile Kur’an’ı yüzünden okuma programına katılıyorlar.

Yaz spor okullarından Yaz Kur’an Kurslarına kadar çocuklarımızın ve gençlerimizin beden ve zihin gelişimine katkı yapan her faaliyeti elbette önemsemek gerekiyor. Bu suretle çocuklarımız hem örgün eğitimin yetersiz kaldığı alanlarda eksikliklerini gidermeye çalışıyor hem azımsanamayacak bir zamanı dilimini bir şekilde değerlendirme imkanı elde ediyorlar. Özellikle çocuklarımızın dinî yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için gerekli dua ve sureleri ezberlemeleri ve Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuma alışkanlığı kazanmaları maksadıyla açılan Yaz Kur’an Kurslarının önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Yaz Kur’an Kurslarıyla ilgili olarak yetkililer her ne kadar bu kurslarda İslamî inanç ve ibadetler ile Hz. Peygamber’in hayatına dair bilgilerin de verildiğini kaydediyorlarsa da, ağırlıklı olarak programın Kur’an’ı yüzünden okuma merkezli gerçekleştiğini biliyoruz. İslam inançları ve ibadetlerine dair ise daha ziyade imanın altı esası, Allah’ın sıfatları, İslam’ın şartları gibi konular kalıplara dayalı bilgilendirme şeklinde veriliyor. Dediğimiz gibi bunları değersiz görmek doğru olmamakla beraber yeterli olduğu düşünmek de hiçbir şekilde mümkün değildir. Zira okullarda pozitivist dünya görüşüne göre eğitim alan öğrenciler için kalıplara dayalı bilgilendirmelerin yetmeyeceği, şüphe hatta inkara yol açan pozitivist yaklaşımların olumsuzluklarını gideremeyeceği aşikar. 

İşaret ettiğimiz üzere, bir tarafta fizikî aleme ait olay ve olguları sebep-sonuç ilişkisine göre açıklamaya çalışan pozitivist paradigma, bir tarafta içinde bulunduğunuz internet çağında çocukların her türden bilgi ve görüşe ulaşabilmesini sağlayan teknolojik vakıa, çocuklarımız açısından fevkalade hassas bir sürecin yaşandığını göstermektedir. Bu süreçte çocukların “tahkik”e yani aklî temellendirmelere dayalı imanî hakikatlere ne kadar muhtaç oldukları aşikardır. Okullarda verilen gerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri gerekse seçmeli Kur’an ve Hz. Muhammed’in Hayatı (siyer) derslerinde böyle bir programın uygulanmadığını biliyoruz. Dolayısıyla çocuklarımızın hem temel İslam inançlarını aklî delillere dayalı olarak sunan hem zihinlerde oluşabilecek şüpheleri giderecek olan bir “iman eğitimine” muhtaç oldukları ortadadır. Bu ihtiyacın yeterince karşılanmamasından dolayıdır ki çocuklarımızda ve gençlerimizde aktif veya pasif nitelikte deist yaklaşımların giderek arttığı yapılan araştırmalarda sıklıkla dile getiriliyor.

İşte Risale-i Nur tam da “tahkiki iman eğitimi” veren bir Kur’an tefsiri olarak önümüzde durmaktadır. Bu Kur’an tefsiri başta tevhit olmak üzere temel iman esaslarını aklî delillerle sunduğu gibi, inkarcı akımlar tarafından ileri sürülen şüpheleri de bütünüyle gideren; ayrıca iman hakikatlerinin akıldan başka kalp, ruh ve duygu dünyamıza yerleşmesini sağlayan bir metodoloji izlemektedir. İman esaslarının “kutb-ı azam”ı olan Allah’a imanı, kainattan getirilen delillerle “varlığı, birliği ve sıfatlarıyla” adeta “görürcesine” ispatladığı gibi, Hz. Muhammed’in peygamberliğini de sayısız delillerle ispatlamaktadır. Üç temel iman esasından birisi olan ve günümüzde en çok sarsıntıya uğrayan haşir yahut ahirete iman konusunu da “kıştan sonra yazın, geceden sonra gündüzün gelmesi” kat’iyetinde delillendirmektedir. Aynı şekilde Risale-i Nur diğer iman esaslarını bu usûl içinde vüzûha kavuşturduğu gibi namaz, oruç gibi ibadetleri de fıkhî ahkamıyla değil, -bu zaten bütün ilmihal kitaplarında detaylı olarak var-, insaniyetimizin gereği olarak “hikmet” eksenli olarak zikretmekte ve muhataplarda ibadet şevki uyandırmaktadır.

Risale-i Nur’un kendisine samimiyet içinde muhatap olanlara, -elbette temel referansı olan Kur’an’ın feyziyle-, tahkiki iman dersi verdiği, güçlü bir ibadet şuuru oluşturduğu, istikamet eksenli bir anlayış tesis ettiği ‘nazariye’ yahut kuru bir iddia olmayıp on binlerce, yüz binlerce Risale-i Nur okurunun hayatlarının şahitliği ile sabittir. Zira Risale-i Nur kitaplardan yapılan aktarımlardan oluşan Külliyat değil, Kur’anî hakikatleri müellifin kendi dünyasında akıl ve kalbiyle yaşayıp içselleştirdiği, müşahhas bir tecrübedir. Müellif bu hakikatleri yaşadığımız alemin şahitliğinde, her insan gibi insaniyet gerçekliğinde tecrübe etmiş, aklının tasdik ve kalbinin teslim ve tatmin olduğu hakikatleri paylaşmıştır.

Samimiyet içinde ifade etmek gerekir ki cinsiyeti, yaşı, statüsü, eğitim seviyesi ne olursa olsun herkesin, hepimizin böyle bir Kur’an dersine daima ihtiyacı vardır. Özellikle de her çeşit rüzgarın estiği, modern hayatın insanları savurduğu küresel çağda çocuklarımızın ve gençlerimizin ekmek kadar, su kadar, oksijen kadar ihtiyacı vardır. Bunun için yaz dönemini önemli bir fırsat olarak görmek, yavrularımızın daha çok iman-Kur’an hakikatleriyle buluşmasını sağlamak için adeta seferber olmalıyız.

Bu çerçevede, muhakkak ki kimilerimizin yaptığı ama hepimizin yapması gereken geliştirmeye ve zenginleştirmeye açık birkaç hususa şöylece işaret edilebilir:

*Evlerimiz her gün, günün belirli bir vaktinde eş ve çocuklarımızla Risale-i Nur okunan küçük bir “medrese-i Nuriye” olmalıdır. Aile fertlerinin ev hayatı Risale-i Nur’un verdiği ölçülere göre şekillenmeli, özellikle çocuklarımız hem Risale-i Nur’dan aldıkları iman dersi hem de bu derse göre şekillenen hayatı görerek güçlü bir “imanî kişilik” kazanmalıdır.

*Çocuklarımıza yaz döneminde özel bir “Risale-i Nur okuma programı” belirlemeli, zorlamadan, sevdirerek, teşvik ederek hatta ödüllendirerek Risale-i Nur’la daha fazla haşir-neşir olmalarını sağlamalı, çevremizde bu amaçla yapılan “okuma programları” varsa mutlaka katılmalarını temin etmeliyiz. 

*Çocuklarımızın Risale-i Nur’la daha yoğun şekilde ilişki kurmalarını sağlamak için yaş ve şartlarına göre, a) bazı kısa ve etkili cümleleri ezberlemek, b) bir bahsi kendi özel defterine aynen yazmak, c) temel konuların pekişmesini sağlamak için özet çıkarmak, d) –dil çalışmalarına meraklı ise ve alt yapısı varsa- İngilizce tercümelerini okuyarak dil gelişimine katkı yapmak, e) okunan bahsi kendi cümleleriyle açıklayarak anne-babasına sunmak yahut anne-babasıyla müzakere yapmak, f) ele alınan konularla ilgili olarak sorular hazırlamak… gibi geliştirici, merak artırıcı motivasyon vesileleri bulmalıyız.

Sonuç olarak çocuklarımızın yaz döneminde diğer faaliyetleri yanında Risale-i Nur’la hem aklî bakımdan hem duygusal bakımdan daha fazla ve daha yoğun bağ kurmalarını sağlamak için dua etmemiz ve özel çaba içinde bulunmamız, onları kaybetmemek ve sorumluluklarımızı yerine getirmek açısından zorunlu görünmektedir, denilebilir.

Okunma Sayısı: 2577
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı