11. yüzyılda birdenbire gözleri kamaştıran üstün bir tababet fışkırır. Kısa zamanda bütün dünyayı saracak şekilde Salerno’yu şöhrete kavuşturan “Tababet”, ne antik medeniyetin ne de Roma medeniyetinin kaynaklarıyla beslenmez. Salerno Tıb Okulu, sadece bir “Müslüman Mirasıdır.”
Piza’lı Leonardo’nun, “Müslüman matematik sanatını” Avrupa’ya getirmesinden bir buçuk asır önce Kartaca’lı Kostantin, Afrika’daki “Müslüman Tıb Bilgisini” kuvvetli bir cereyan halinde Salerno Nehri’nin yatağına ve bu suretle de Batı’nın kanallarına akıtmış olur. Kostantin’in bu çalışmaları, “Avrupa Fikir Tarihinde” Piza’lı Leonardo’dan çok daha fazla muazzam bir şöhret kazanır. Salerno prensi ile yaptığı bir konuşmada ona, gelecek seferinde ilâç yerine kitaplar getirerek, Salerno Tıb okulunu, Arapların ilmî eserleriyle donatmayı vadeder. Tekrar gelişinde Salerno’ya koltuğunun altında bir yığın kitapla gelir.”