"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstibdat, terakki hasılatımızı tüketiyor

Risale-i Nur'dan
18 Şubat 2017, Cumartesi
Her bir mü’min i’lâ-i kelimetullaha mükelleftir. Ve bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakkî etmektir.

Ve a’dâ-i terakkiye karşı herkes cihada mükelleftir. Ve en büyük düşman, gayr-i mahsus ve dâhilî düşmandır. O da üç büyük müthiş düşmandır: Birincisi fakr, ikincisi cehil, üçüncüsü ihtilâftır. Bu üç düşmana cihad etmeye dinen mükellefiz.

Üç elmas kılıcı elde etmek lâzımdır. Birincisi muhabbet-i millî, ikincisi ittihad, üçüncüsü maariftir. Cihad-ı hariciyeyi İslâmiyet’in hakaik-ı ulviyesinin berahin-i kàtıasının elmas kılıçlarına havale edeceğiz. Bu zamanın cihadı, muhabbet ve tahabbübledir, tahvif ile değildir.

“Velâ tecessesû” [Birbirinizin gizli hâllerini ve kusurlarını araştırmayın. (Hucurat Sûresi: 12.)] nass-ı celîlinin muhalefetiyle, hafiye havfıyla kimse hakkıyla iktidarını sarf edemezdi. 

Ve âyetin nısf-ı âhiri: “Birbirinizi gıybet de etmeyin. (Hucurat Sûresi: 12.)”. Gazeteler muhalefet ederek, eski hafiyeler gibi, herkesin fikrine bir ıztırap ve tereddüt ilka etmiştir. Amma vâesefâ, ifrata müstaid olanlar tefrite de kabil oluyor.

Ey ulema, size hitap ediyorum! Şöyle ki:

Her zamanda âlimler, ümera-i müstebideyi takliden her bir âlim kendi fikrini herkese kabul ettirmekle bir nevi istibdat gibi yapıyordu. Şimdi meşrûtiyettir; hâkim, şahs-ı mütehakkim değil, belki meşveretin ruhu olan efkâr-ı ammedir. Siz de ilimde bir nevi meşrûtiyeti takip ediniz. Zira istibdat hâsılat-ı terakkiyi istihlâk ile insanları mazi tarafına döndürüyor.

İstibdat istikbale istidbar ediyor. Katre katre su, müteferrik kalsa kuruyor, tecemmu etse bir havz-ı âb-ı hayat oluyor.

Bunu da ilâveten söylüyorum ki: Sırf maneviyat, atlamaya benzer; teavün-ü kuvvet tesirsizdir; bin ve bir, ikisi bir. Amma maneviyatın mebadisi maddiyattan olduğundan, büyük taşı kaldırmaya benzer, teavün ve tedavül-ü efkâra muhtaçtır. Böyle makamlarda “Bir bütün için geçerli olan hüküm, her fert için geçerli olmaz.” denilir. Avrupa, bu sırra ve sırr-ı taksim-i a’mal esasına binaen, o harikulâde terakkiyatı ve maarifi tesis eylemişler.

Hem de efkâr-ı amme meşverette feveran etse, hâr u haşak makamında olan bazı akàid-i bâtıla ve fırak-ı dâllenin bid’atları –ki, umum ehl-i İslâm’ı dağdar-ı teessüf etmiş– ve daha çok seyyiatın sahiplerinin taassup veya dikkatsizlikle hâsıl olan cehl-i mürekkebin menşe-i galatlarının beyanıyla izale ederek, safî ve berrak hakaik-ı İslâmiyeyi bütün efkâr ve kulûba icra ve isale edecektir.

Vesselâmü alâ meni’t-tebea’l-hüda. [Selâm hidayete tâbi olanların üzerine olsun.]

Eski Said Dönemi Eserleri, Makàlât, s. 44

Okunma Sayısı: 2503
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı