Ey insan! Rahm-ı maderde iken, tıfıl iken, ihtiyâr ve iktidardan mahrum bir vaziyetteyken, seni pek leziz rızıklarla besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir.
I’lem Eyyühe’l-Aziz!
Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder, Allah’ın vazifesiyle meşgul olur.
Evet, insan gafletten dolayı iktidarı dâhilinde kolay olan ubudiyet vazifesinin terkiyle, zayıf kalbiyle rububiyet vazife-i sakilesinin altına girer, altında ezilir.
Ve aynı zamanda, bütün istirahatini kaybetmekle, asi, şakî, hain adamların partisine dâhil olur.
Evet, insan bir askerdir. Askerlik vazifesi başka, hükûmetin vazifesi başkadır. Askerlik vazifesi talim, cihad gibi din ve vatanı koruyacak işlerdir. Hükûmetin vazifesi ise erzakını, libasını, silâhını vermektir. Binaenaleyh, erzakını temin için askerliğe ait vazifesini terk edip ticaretle –meselâ– iştigal eden bir asker, şakî ve hain olur. Bu itibarla, insanın Allah’a karşı ubudiyet vazifesidir, terk-i kebair takvasıdır, nefis ve şeytanla uğraşması cihadıdır. Amma gerek nefsine, gerek evlât ve taallûkatına hayat malzemesini tedarik etmek, Allah’ın vazifesidir.
Evet, madem hayatı veren O’dur; o hayatı koruyacak levazımatı da O verecektir. Yalnız, hükümetin asker için ofislerde cem’ ettiği erzakı askerlere taşıttırdığı, temizlettirdiği, öğüttürdüğü, pişirttiği gibi, Cenab-ı Hak da hayat için lâzım olan levazımatı küre-i arz ofisinde yaratıp cem’ ettikten sonra o erzakın toplanmasını ve sair ahvalini insana yaptırır ki insana bir meşguliyet, bir eğlence olsun ve atalet, betalet azabından kurtulsun.
Ey insan!
Rahm-ı maderde iken, tıfıl iken, ihtiyâr ve iktidardan mahrum bir vaziyetteyken, seni pek leziz rızıklarla besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir.
Baksana!
Her bahar mevsiminde, sath-ı arzda yaratılan envâ-ı erzakı kim yaratıyor ve kimler için yaratıyor? Senin ağzına getirip sokacak değil ya! Yahu, eğlencelere, bahçelere gidip, dallarda sallanan o güleç yüzlü leziz meyveleri koparıp yemek zahmet midir?
Allah insaf versin!
Hülâsa: Allah’ı ittiham etmekle işini terk edip, Allah’ın işine karışma ki, nankör asiler defterine kaydolmayasın.
Mesnevî-i Nuriye, s. 244
LÛGATÇE:
rahm-ı mader: Ana rahmi.
betalet: Avarelik, işsizlik.
i’lem eyyühe’l-aziz: Ey aziz kardeşim, bil ki.
küre-i arz: Dünya, yer küre.
libas: Elbise.
rububiyet: Rablık, Cenab-ı Hakk’ın her şeyi terbiye ve idare etmesi.
şakî: Eşkıya, başkaldıran, haydut.
taallûkat: Hısımlar, yakınlar, akrabalar.
terk-i kebair: Büyük günahları terk etmek.
tıfıl: Çocuk.
ubudiyet: Kulluk.
vazife-i sakile: Ağır vazife, görev.