"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî değerlerle dalga geçilmez

17 Nisan 2015, Cuma
Ekranların sempatik yüzü Kadir Çöpdemir, Fransız çizerlerin İslâmdini aleyhindeki karikatürlerine tepki gösterdi. Çöpdemir, “Sadece dinimize yönelik değil, herhangi bir dinî inanışa yönelik hakaretamiz lâfların ifade özgürlüğüne girdiğini sanmıyorum” dedi.

Bir koltukta birkaç karpuz taşıyorsunuz. Dizi oyunculuğu, tiyatro ve sunuculuk yapıyorsunuz. Sizin için yorucu olmuyor mu?

Geçim kolay değil. Aslında yapabildiğim ve sevdiğim işleri yapıyorum. Onun için Allah’a şükrediyorum. Kendimi katabildiğim işlerin içinde yer alıyorum. Zaten kendimi katamayacağım işlerde çok muvaffak olamayacağımı düşünüyorum. Zaten radyo ve televizyon paralel giden bir iş. Bazen ekstra işlerde görev alıyorum. Hepsinden keyif alıyorum. Çünkü doğal halimle kendim varım. Bu işleri yapmayı seviyorum. 

Türk aile yapısına aykırı gelecek ifadelerden uzak duruyorsunuz. Sanatçıların böyle hassasiyetleri olmalı mı?

Elbette. Yaşadığım toplumlarda kimi fikrî çatışmalar olabilir. Ayrı düştüğün, çelişkiler içerisinde kaldığın anlar yaşayabilirsin. Ama genel itibariyle, yol haritanın çok aykırı olmamasında fayda var. Ama bu şu demek değildir; sanatçının toplumla çelişkileri olur. Bunun belli bir düzeyde olması lâzım. Çok aşağıya inmemesi lâzım diye düşünüyorum. Hem ahlâken, hem sosyal sorumluluk itibariyle bir çizgiye, bir kaliteye sahip olmak lâzım. 

ÇATIŞMACI DEĞİL,UZLAŞMACI BİRİSİYİM

Gazete ve TV’lerde gündemi takip ediyor musunuz. Önceliğiniz neler oluyor?

Efendim, siyasî çekişmeler ve siyasî mülâhazalardan eskiden daha çok keyif alırdım, şimdi keyif vermiyor açık söylemek gerekirse. Tabiî ki, benim de bir siyasî fikrim var. Benim de bir politik bakışım var, ama bunu öncelemek yerine, insanlarla daha doğal sıcak ilişkiler kurmak, hayata dair paylaşımlarda bulunmayı tercih ediyorum. Türkiye’nin gündemi çok sık ve hızla değişen, keskin bir gündem. Bu gündemi yakalamak da çok zor. Bir yabancının bunun karşısında şaşkınlık yaşayacağını düşünüyorum. Ayrıca yaşayabilir de. Türklerin dışında hiç kimse böyle hızlı değişen gündemlere kolay intibak edemez her halde. Ben tarz olarak genellikle kendi dünyamda yaşayıp, bana verilen görevleri yerine getiriyorum. Mümkün olduğunca çatışmacı değil de, uzlaşmacı bir kimlikle işimi yapmaya gayret sarfeden bir medya çalışanıyım efendim. 

HOŞGÖRÜ KALMADI

Türkiye’de son dönemde bir mizah eksikliği var. Halbuki mizah olsa Türkiye’de gerilimler de azalacak. 

İşte biraz bu modern hayatın bazı keskinlikleri insanları galiba hırçın yapıyor ve herkes için söylüyorum, tahammülsüz yapıyor. Bir miktar da belki hoşgörüsünü sınırlıyor. Mizah bir hoşgörü, bir tahammül işi. Çok hırçın olmayacaksın. Herkes hırçınlanşırsa, herkes bu hayatın koşturmacasının radikalliğini, keskinliğini karşı tarafa geçirse mizah nasıl olacak ki o zaman? Mizah yapayım derken karşındakini sinirlendiriyorsun ve çat diye asabî bir şey yapıyorsun yani. Böyle olmaması lâzım. Maalesef böyle oluyor. 

Eskiden mizaha gülünüp geçilirdi. Şimdi tahammülsüzlük mü var?

Evet. Her halde bu büyükşehir hayatları. Çok yorucu hayatlar yaşanıyor. Bir yandan geçim telâşı, bir yandan büyük şehrin kendine ait özlük problemleri falan. İnsanlara bastıkça, insanların tahammül sınırları çok aşağılara iniyor. Eskisi gibi etkili mizahçılar çıkmıyor. Eskisi gibi etkili mizah ürünleri de yok. Ben buna bağlıyorum. 

DİZİLER ÇABUK TÜKETİLİYOR

Siz dizi oyunculuğu da yapıyorsunuz. Birçok dizi bir-iki bölüm sonra kaldırılıyor. Büyük  paralar ödeniyor. Bu sektörde yanlış olan ne?

Türk halkı çok çabuk tüketiyor ve çok çabuk geride bırakıyor. Bu hayatın her alanında böyle. Nasıl bir alış veriş merkezinden hemen sıkılıp başka bir şey istiyorsa, bir diziden de hemen sıkılıp başka bir şey istiyor demek ki. Bu hızlı tüketim alışkanlığımızın bir sonucu olsa gerek diye düşünüyorum. Halbuki dizi bir eserdir. Birisi yazıyor, birisi oynuyor ve birisi çekiyor. Bir miktar takip edilmesi lâzım ki, o da kendi rayına otursun, doğasını bulsun, yaşamaya başlasın. Nefes alsın, versin. Ama ona bile imkân tanınmıyor. İnsanlar izlemeyince de kanallar arkasında durmayınca, ekonomik olarak bunu sürdürmek mümkün değil. İşler kalkıyor.

DİNE SAYGI GÖSTERİLMELİ

Fransız çizerlerin Peygamberimiz (asm) ve İslâm dini ile ilgili hakaret dolu karikatürlerini nasıl yorumluyorsunuz?

Sadece dinimize yönelik değil, herhangi bir dini inanışa yönelik hakaretamiz lâfların ifade özgürlüğüne girdiğini sanmıyorum. Çünkü o ülkelerde meselâ ırkçı söylemlerde bulunmak bir suç. İşte bir takım tarihî olaylar hakkında yorum yapmak bir suç. Ama dini ile diyanetiyle dalga geçmek suç değil. Böyle bir şey olur mu? En hassas noktalardan birisi. Çünkü bu vahye dayalı, soyut bir şeyden bahsediyoruz. İnanç temelli bir şeyden bahsediyoruz. İnanç temelli bir şeyle nasıl dalga geçebilirsin ki. Çok mistik birşeyden bahseder, inanırım, sen inanmazsın. Ama ne ben senin inanmazlığınla, ne de sen benim inanılırlığımla dalga geçemezsin. Ama bunun dışında politik düşüncelerimizle, ekonomiye bakışımızla, sosyal hayattaki konumumuzla mizah yapabiliriz. Ama bence her türlü dinî inanış yani İslâmiyeti, Hıristiyanlığı, Yahudiliği, Budistliği hatta Çintoisliği herşeyi bunun dışına çıkarmak lâzım. Saygı göstermek lâzım. Biz böyle büyütüldük. 

Röportaj: Erol Doyuran / [email protected]

Okunma Sayısı: 2556
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı