En büyük engellerden biri ihtilâftır.
Bu gün ehl-i fesad’ın, Müslümanları perişan etmesinin temelinde yatan en büyük sebeptir. Üstadımız Lem’alarda: “Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki: Yüzde on ehl-i fesad yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim, tedkik ederek kat’iyyen anladım ki: O galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesaddan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zaîf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidatları işlettirmekten ve şan ü şeref namıyla riyakârane nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor” diyerek bu tehlikeye işaret ediyor.
Eğer bu ihtilâf bir kasıttan ileri geliyorsa, zararı büyük oluyor. Hem şimdilerde, hemen hemen bütün ihtilâflar kasten ve planlı yapılıyor. Lâf olsun diye kardeşlerin arasını açmıyorlar. Bir daha bir araya gelemesinler diye aralarına soğukluk veriyorlar. Değilse neden okuyucular yazıcılar aynı yerde değiller? Biri çıksın desin ki; bu bir iş bölümüdür. Bir ihtiyaçtan ileri geldiğine beni ikna etsin. Hem durduk yerde birileri, seçmek seçilmek gibi en tabiî insan hakkı olan bir meseleyi çıkmaza sokabiliyor. Kırıp döktükten sonra da hallettim! Zannediyor. Heyhat sen o meseleyi hallederken gizli komitelerde bölünmeyi hallediyorlar. Naber? Sen mi hallettin, yoksa seni mi hallettiler? Kaç sene sonra tamir edip kardeşliği tekrar temin edebilirsin? Sen safiyane (sofiyane) meseleye baktığını zannet, öte yandan atı alan Üsküdar’ı geçsin. Hayırlı sabahlar. Bütün bunları yaşamadık mı? Bu şekilde neyi hallettik ve daha ne kadar aynı hataları devam ettireceğiz?
Gelin, “İkinci düsturunuz: Bu hizmet-i Kur’ânîyede bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir” ile “Evet mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslâhına çalışır” düsturlarına ittiba edelim. Kardeşlerimizin ihlâslı hareketlerini canı gönülden destekleyelim. “Ben daha iyi yaparım” katilini canlandırmayalım. “Kardeşim iyi yapıyor ve daha da iyi yapar” diyebilelim. Kardeşimizin yapmasına sevinebilelim. Bensiz olmaz, benimle misin tuzaklarına düşmeyelim. Yetki verdiğimiz kardeşlerimize destek de vermeliyiz. Yoksa hem seçip ve hem de başaramazlar demek ihtilâftır. Neden seçtin o zaman? Bunaltmak ve açığını aramak ve yıpratmak için mi?
Bütün bunlar gibi engelleri ve engellemeleri aşmamız lâzım. Tabiî bunları yaparken yine referansımız Üstadımızın Risale-i Nur Külliyatı olacaktır. Kur’ân alfabesini muhafaza için yazmak ve yazdırmak lâzımdır, fakat aynı zamanda eski harfleri bilmeyenlerin istifadesi için de yeni harfle basmak ve neşretmek şarttır. Meseleye böyle baktığımızda yazıcılık, okuyuculuk diye bir ihtilâfı işletemezler. “Hem nasıl ki büyük bir selin hücumunda tamir için duvarlarda delikler açmak gark olmağa vesiledir” ikazına kulak verip tamiratları kış kıyamet geçtikten sonra yaparsak, ihtilâfı engellemiş oluruz. En önemlisi de Allah’a duâ edip yalvararak, tövbe edip istiğfar ederek nefsimizden kaynaklı engelleri aşarız. Hadi o zaman ihlâsla her engeli beraber aşalım.