"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu programlar Türkiye’nin ruh halini iyileştiriyor

Sebahattin YAŞAR
01 Nisan 2015, Çarşamba
Çok meyveli ağaç…

Onuncu Risale-i Nur Kongresi de, onlarca ilim adamı, araştırmacı, gazeteci, yazar, çizer ve yüzlerce, binlerce gönlünü Risale-i Nur’a vermişlerle tarihin muhteşem kayıtlarına geçmiş oldu.

Program bitmedi, yeni programlı hayatlar başladı. Doğrusu benim dikkat çekmek istediğim ise, böyle bir programın aslında insanın çok yönlü ihtiyaçlarına cevap verdiği ile ilgili olacak.

Öncelikle üç, dört ay öncesinden maillerimize gelen çalışmaya dâvet mektupları ilgilileri Risale-i Nur üzerinde bir konuyu daha çalışma heyecanına sevk etmiş oluyor. Ve başlıyorsunuz, Risale-i Nur okumalarına…

Ve yine başlıyorsunuz, Risale-i Nur’un o konusunun diğer müelliflerin eserlerinde nasıl ele alındığını araştırmaya. Böylece, Kur’ân kaynaklı Risale-i Nur eserlerinin, o konudaki derinliğini görüyorsunuz.

Sonrasında üç, dört ay boyunca, okuduklarınızı, dinlediklerinizi o konu penceresinde görmeye, düşünmeye ve not etmeye başlıyorsunuz.

Derken üç, dört ayınız bir ibadet mevsimi gibi, Nurların etrafında geçiyor. Yani bırakın başka meyveleri sadece bu özelliği bile, bir üç aylık, dört aylık eğitim programına katılmış gibi bir netice vermez mi?

O çalışılan konu, hayatımıza bir bakış açısı, bir zenginlik, bir tat, bir renk katmaz mı?

Geçelim bir başka kazanıma. Nurlar etrafında geçen zamanlar, bizim inandığımıza ve Risale-i Nurların da müjdesine göre, ‘altın zamanlar’ değil mi?

Bediüzzaman, ‘Marziyat-ı İlâhî yolunda bir saniye bir senedir. Bazen de Layetmuttur.’ demiyor mu?

O zaman, Allah’ın rızasını kazanmak yolunda, ‘bir saniye bir sene ise’ üç, dört ay ki kazanım faninin bakileşmesi değil midir? Bir incir tohumu, bir incir ağacını netice vermez mi? Yani faniyi ekip, bakiyi biçmeyecek miyiz?

Bu çalışmalar aynı zamanda ilim yolunda ise, halisane çalışana ‘talebe-i ulum’ sevabı kazandırmayacak mı? +-O zaman bu çalışma mevsimi, manevî şehadeti netice verecek daha bir nitelik kazanmış olmayacak mı?

**

Bir Risale-i Nur kongresinin konusunun mail adresinize düştüğü andan itibaren ki serüvenidir anlatılanlar.

Kongreye tebliğleriyle katılan 70’i bulan ilim adamlarının hangisi şu yukarıda en azıyla tasvir edilen ruh halini, çalışma süresini yaşamamıştır?

Yine, bu çalışma ortamındaki onlarca farklı ilim dalı uzmanıyla, herkesin kendi çalıştığı konudaki tesbitlerini ilmî müzakerelere tabi tutmak ve konuyu bir neticeye ulaştırmak, yerine başka bir şeyin konulamayacağı cinsten bir kazanım.

Bir kısmıyla önceden, bir kısmıyla da ilk kez tanıştığımız nurlu satırlarda çalışan ilim adamlarıyla tanışmaklar, görüşmekler, müzakereler ve sonrasındaki telefon, mail ve adres kayıtlarıyla yeni kazanılan dostluklar.

Masa çalışmalarındaki iki günlük atmosfer en az anlatabildiğim kadardır. Şimdi sadece bu manzara bile, Risale-i Nurların kulağımıza fısıldadığına göre, ‘mele-i alanın sakinlerinin gıpta ettikleri’ bir faaliyet-i hayır değil mi?

Ya o panayır gününe ne demeli!!

Yüzlerce, binlerce bu asrın Nur sevdalılarıyla kucaklaşmak. Birbirimizin imdadına koşan iman kardeşlerimizle hasbihal etmek. Görüşmeyeli on yıllar olmuş, ama aranızda belli hukukunuz olmuş kardeşlerinizle bir kez daha sarılmak, duâlaşmak, kardeşane hislerin yeşermesine çalışmak.

Bir de bu programlardan maddî ve manevî feyiz alıp, farklı farklı şehirlere dönen ve bu ruh hallerini yollarda, evlerde paylaşan insanların oluşturacağı manevî dalgayı bir düşünün. Bu programlar Türkiye’nin ruh halini iyileştiriyor.

Şimdi böyle pek çok yemişli ağacı, basit, dünyevî, malayanî, hissî, nefsî bahanelerle terk etmek ne büyük bir kayıp değil mi?

O zaman yine de güzel bir niyet ile, o ortamlara katılmış, o sevaplardan hisseni almış gibi bir küllî niyet de taşımak mümkündür. Yeter ki, insanın ekip dikeceği, bereketli mahsuller alacağı toprağını, su-i niyetiyle zehirlendirmemiş olsun.

Program sonrası evime dönerken, şahs-ı manevinin içinde olmanın lezzetinin, Nurlu faaliyetlere iştirak etmenin nasipliliğinin ve helâket ve felâketler asrında böyle bir seçkin, şahsiyetli, ihlâslı topluluğunun arasında bulunmanın inayet eseri olduğunun idraki içerisinde idim. Yüz binler şükür.

Duâmızı yineliyoruz, Rabbim bizi, bu iman ve Kur’ân hizmetinden, Zübeyirî çizgi istikametinden, şahs-ı manevî şahsiyetinden ayırmasın.

Okunma Sayısı: 1578
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmet yılmaz

    1.4.2015 15:23:17

    hocamın yazısına amin zübeyiri çizgiden ayırmasın rabbim elfi elfü amin...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı