"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müceddidlerin otağı olarak medrese

Şükrü BULUT
10 Ekim 2025, Cuma
Ey anneler! Medresenin, müceddidlerin otağı olduğunu biliyor muydunuz? Bediüzzaman’ın Ayetü’l-Kübra Risalesi’nde, İmam-ı Rabbanî’nin medresesinden bahsediliyor.

İkinci binyılın öncüsü İmam-ı Rabbanî’nin ismi, diğer müceddidleri tedai ettirince, garip bir hakikatle karşılaştık… Efendimizin (asm) medresesinden feyizlenen Şam-ı Şerif, Bağdat, Mısır, Endülüs, Zeytuniye, Konya, İstanbul ve Maveraünnehir medreselerinden yetişen ilim adamlarının içindeki müceddidler, ister istemez dikkatimizi çekiyor.

Kur’ân ve hadisden fennî ilimleri de öğreterek, dönemlerinin insaniyet piştarları olan mücedditlerin hayatlarının yanısıra, yetiştikleri medreseler de öne çıkıyor,

Meselenin en garip ve acayip ciheti ise, müceddidlerin farklı beldelerde tahsillerini tamamladıktan sonra, kendi medreselerinin müderrisleri olmaları… Abdülkadir Geylanî’den İmam-ı Rabbanî’ye kadar… Mevlâna Celaleddin’den İmam-ı Gazalî’ye, Bahaeddin Nakşibendi, Mevlâna Halid ve Bediüzzaman’a kadar… Zamanlarının bütün ilimlerini talebelerine veren bu medreselerin; beş yaşından itibaren talebe aldıklarını ve günümüz üniversiteleri seviyesindeki medreselerde talebe olmanın ön şartının; “alet ilimleri” olarak bilinen önlisanslarını bitirmek olduğunu da belirtmiş olalım. Zamanlarının meşhur medreselerine müracaat eden öğrencilerin, ön imtihanlardan sonra kabul edildiğini de biliyoruz. 

Maksadımız; insaniyet ve İslâmiyet karşıtı materyalistlerin bu büyük irfan ve ahlâk müesseseleri aleyhindeki propagandalarını hakikat zanneden zamanımızın musibetzede annelerine, medreselerin kendileri veya manaları olmaksızın yavrularımızı Âhirzaman’ın dehşetinden kurtaramayacağımızı anlatmaktır. Âhirzaman fitnesinin dehşetli hücumları ve işgalleriyle, Anadolu’da gizlenen bu mübarek mekânların, yeniden Bediüzzaman ve talebeleri ile dirileceğini beyanımız, bir hakikati söylemektir. Deccaliyet-Süfyaniyet ittifakının İslâm alemine saldırısına karşı; Said Nursî’nin Eskişehir’de, Denizli’de ve Afyon’da meydan muharebelerini bilemeyenler, yukarıdaki beyanımızı garipseyeceklerdir.

Üstad’ın yirmi sekiz senelik zindanını, düşmanlarınca yirmi üç defa zehirlenmesini ve idam sehpalarında zalim komutanlara, insaniyette  nadiren yaşanmış okuduğumuzda; evet, bu Bediüzzaman, kendi zamanında Nur Medreselerini kurduğu gibi, eserlerini okuyan talebeleriyle de, dünya üzerinde kaybolmuş diğer medreselerin ihyasına vesile olacaktır. Yalnızca Anadolu’da değil; dünyamızın beş kıtasında açılmakta olan medreselerin dirilişinde Bediüzzaman’ın hissesi çok büyüktür. Şimal Cereyanı, maddeci felsefenin yardımıyla, medreseyi İslâm coğrafyasında sıkıntıya düşürmüştü. Seyda’nın medrese modelini, “yeniden dirilişin” arifesindeki dünya medreselerine ulaştırmamız veya en azından onları Nur Medreselerinden haberdar etmemiz, ümmetin dirilişine ve ittihadına inşaallah yardımcı olacaktır.

Sonraları Asya-Avrupa mücadelesine dönüşecek mektep-medrese çekişmesini, mütehassıslarımızın araştırmalarına havale edelim. Medresenin inşa ettiği büyük medeniyetleri tanıyamayan, Peygamberimizi (asm) müteakiben, asırları, Kur’ân’dan nurlarla aydınlatan müceddidleri bilemeyen annelere medrese anlatılmadan; demokrasimizin, medeniyetimizin, terakkimizin ve dünya barışının gerçekleşemeyeceğine inanmamız, mübalağa olmamalı…

Medrese annedir, bir yerde… Hem İmam-ı Gazalî, hem Said Nursî, hem Gavs-ı A’zam ve diğer müceddidler, müçtehidler ve imamlar için… Çocukluklarının oyun yaşlarında, Meryem’ce gitmişler, oralara… Annelerinden bekledikleri şefkati medrese vermiş onlara… Risale-i Nur medreseleri de eski arkadaşlarına benzerler. On dört yaşımda daimî kalmak niyetiyle Malatya’da medreseye yerleştiğimde, bütün bunları yaşadığımı hatırlıyorum…

Müceddidlerin talebelik, tedris ve müderrislik cihetiyle mekânları medrese olunca; ister istemez tecdidin çıktığı kaynak da orası olacaktır. Yenilenmenin ve inkılâbın bütün renkleri buna dâhildir. Fenler, yeni icatlar, tasavvuf, fıkıh-kelâmdaki yenilikler ve içtihatların çıktığı yer medrese olacaktır.

Medreseyi tekkeden ayıran farkın, oradaki düşünce hürriyeti olduğunu söylerler. Şeriat’ın çerçevesi dâhilinde akıl, medresede daima cevelandadır. İstikbale ışık tutacak yeni icatların doğumu, insanların doğumları kadar gariptir… Ne zaman, nerede ve hangi şartlarda ilhamın ehl-i ilme geleceğini, kimsecikler bilemez.

Okunma Sayısı: 302
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı