T. Rumuzlu okuyucumuz: “Küfre saplananlara gelince… Onları uyarsan da uyarmasan da birdir; iman etmezler. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara Sûresi 6. ve 7.) âyetlerini açıklar mısınız? Allah kalpleri mühürleyince kul nasıl dönüş yapacak?”
Her Günahta Küfre Giden Bir Yol Vardır
Bu âyeti böyle okumak hem Allah’a haksızlık demek olur, hem Kur’ân’a, hem kendimize… Bu âyet böyle okunmaz! Siz tövbe etmek istediniz de tövbe kapısını kapalı mı buldunuz? Allah sizi kabul etmedi mi?
Allah her samimî tövbe edenin tövbesini kabul eder. Bin dört yüz yıldan beri binlerce insan tövbe etmiş, başka dinlerden İslâmiyet’e girmiş ve inşallah makbul bir imana ulaşmıştır. Bu kapı herkese açıktır.
Bu âyeti Bediüzzaman’ın perspektifinden okursak daha iyi anlarız. Bediüzzaman diyor ki: “Günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u îmanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her günah içinde küfre giden bir yol vardır. O günah tövbe ve istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” 1
Her günahta böyle bir gizli tehlike vardır. Kul önce günah işliyor. Tövbe etse affedilecek. Ama o tövbeyi geciktiriyor. Derken tövbeyi geciktirmesi, günahını arttırıyor. Tövbe etmedikçe günaha yeni günahlar ekleniyor. Git gide kalbi katılaşıyor. Kulakları hakka kapanıyor. Ne tövbe, ne irşad, ne ders, ne dâvet işlemez hale geliyor.
Âyet bu vahim neticeyi kalbin mühürlenmesi olarak ifade ediyor.
Kararmış Kalpler
İnsanın hür iradesi varsa, hür düşünme ve muhakeme yeteneği varsa, üzerinde Allah’ın birçok nimeti, hakkı ve hukuku varsa, bu âyetler kulun hakkı ve hakikati anlamasına, tövbe edip iman etmesine ve şükretmesine engel değildir.
Tövbe etmek bizim şe’nimiz, tövbeleri kabul etmek Allah’ın şe’ni iken, bizim tövbe etmeyip Allah’ı tecrübe etmeye kalkmamız edepli bir davranış değildir. Ölünceye kadar herkes için tövbe kapısı açıktır ve o kapıya başvuranlar ne kadar küfür ve şirk içinde olurlarsa olsunlar, hep affedilmişlerdir.
Cenab-ı Allah Peygamber gönderiyor, kitap indiriyor. Hakk’ı apaçık beyan ediyor.
Onlar ise akl-ı selimle hareket edip düşünmek ve yanlışını itiraf etmek yerine, düşmanlıklarını arttırıyorlar. Hazret-i Muhammed’i (asm) emin sıfatıyla bildikleri halde inkâr ediyorlar. Yalan söylemeyeceğini –çünkü hiç yalan söylemediğini- bildikleri halde, yalancılıkla itham ediyorlar. Akıllı ve zeki olduğunu bildikleri halde, mecnun olmakla ve cinnet getirmekle suçluyorlar. Akılları hayrette bırakan binlerce mu’cizeyi gördükleri halde sihir isnad ediyorlar, büyücü diyorlar.
Bu kadar yalan ve küfürle yürekler katılaşınca hakka kapısını kapatıyor.
Kur’ân Tövbeye Çağırıyor
Yoksa, Kur’ân baştan aşağıya kulu tövbeye çağıran âyetlerle dolu olur muydu? Hatta şu âyete bakın: “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 2
Resulullah Efendimiz (asm) tövbe eden kulu hiç günah işlememiş sayar mıydı? 3 Hatta şöyle buyurur muydu: “Nefsim kudret elinde olan Zat’a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helâk eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi.” 4
Bin yıldan beri irşad ehli âlimler insanlara tövbe kapısını izah ederler miydi?
Meselâ Mevlânâ’nın şu sözüne ne dersiniz: “Gel, gel, ne olursan ol yine gel,. İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir.”
Dipnotlar:
1- Lem’alar, 2. Lem’a. 2- Zümer Sûresi: 53. 3- İbn Mace, Zühd, 30. 4- Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizî, Da’avât 105, (3533).