İstanbul’dan Sadettin Dede: “Kur’ân’da Risale-i Nur’a işaret eden âyetler var mı?”
Kur’ân, Canlı Bir Kitaptır
Evet; Kur’ân bu asırda remizleriyle, imalarıyla, işaretleriyle Risale-i Nur’a dikkat çekiyor, Risale-i Nur’u makbul görüyor, Risale-i Nur’u gösteriyor. Yani Risale-i Nur Kur’ân’dan süzülüp gelmiş, Kur’ân’ın dirayetli ve hakikî bir tefsiridir, parlak bir manevî i’cazıdır, Kur’ân’ın ilminden mülhem ve feyzinden gelen bir manevî tercümesidir.
Risale-i Nur’un kıymetini ve ehemmiyetini beyan etmek, Kur’ân’ın şerefine yakışır. Çünkü Kur’ân canlı bir kitaptır. Çünkü o Allah kelâmıdır. Kıyamete kadar hükmü bakidir. Her asır hakkında söz söylemiştir, işaretler vermiştir, söz söylemeye hakkı vardır. İslâm âlimleri tarih boyunca Kur’ân’dan çok çeşitli tarihler ve işaretler çıkarmışlardır.
Meselâ, Muhyiddin-i Arabî, Rum Sûresi 1-4. âyetlerden ebced yoluyla, Kudüs’ün 583’te fetholunacağını çıkarmıştır. 1
Akşemsettin ve Molla Cami, “beldetün tayyibetün” 2 âyetinin cifir değeri olarak h. 857 (m. 1453) olduğundan, bu tarihte İstanbul’un fethini müjdelemişlerdir. 3
İbn-i Kemal, Enbiya Sûresi 105. âyetinden hareketle, Yavuz Sultan Selim’in 921 tarihinden sonra Mısır’ı fethedeceğini müjdelemiştir. 4
“Allahü Nuru’s-Semâvâti ve’l-Arz” 5 (Allah göklerin ve yerin nurudur) âyeti cifir yoluyla hesaplandığında ampulün icat tarihi olan 1878 tarihini veriyor.
Örnekleri arttırmak mümkündür. Ama yerimiz dardır. Kur’ân’ın asrımızla ilgili de söyleyecek çok sözü vardır. Ve söylemiştir.
Birinci Şuâ
Risale-i Nur’dan “Birinci Şuâ”, Risale-i Nur’a işaret eden Kur’ân âyetlerini konu alır. Kur’ân’ın her asırda birer ikişer âyetle işaret ettiği çeşitli hadiseler olsa da, ne tarihte, ne günümüzde Risale-i Nur’un dışında 33 âyetle işaret ettiği başka bir hadise vaki değildir.
Bu bir vakıadır. Fakat Bediüzzaman bu meziyetleri kendine almamakta titizdir. Eserin giriş bölümünde diyor ki: “Benim gibi bir tercümanın hissesi yalnız şükürdür. Hiçbir cihetle fahre, temeddühe, gurura hakkı yoktur ve olamaz. Gelecek âyetlerin işaratına bu nokta-i nazarla bakmak gerekir. Yoksa beni hodbinlikle ittiham edenlere hakkımı helâl etmem!” 6
Bediüzzaman’ın bu uyarısı önemlidir. Çünkü bu risaleyi kendini beğenmişlik olarak gören ve hezeyan olduğunu ileri süren olabilir. Ancak insaflı olmak gerekir.
Hakikati ibraz etmek boynumuza borç
Bu hakkı ibraz etmek ve bu hakikati söylemek Kur’ân’ın da, Risale-i Nur’un da hakkıdır. Bunu gizlemek ise bizim için günahtır. Çünkü yarın mahşerde, bu hakikati açıkça neden söylemedin diye yakamıza yapışanlar olacaktır.
İşte yazıyoruz: Duyduk duymadık demeyin. Kur’ân Risale-i Nur’dan haber veriyor. Hem de bir iki âyetiyle değil, otuz üç âyetiyle.
Buna inanmama veya kabul etmeme hakkınız var. Hiç problem değil. Ama bizden söylemesi! Yarın söylemedi demeyin! Yazdıklarımızı kabul etmeyenler, Kur’ân’ın yaklaşık iki yüz yıldan beri başına örülmeye çalışılan çorapları da görmekle mükelleftirler.
1895 yılında İngiliz Avam Kamarası’nda Sömürgeler Bakanı Gladstone’nin “Bu Kur’ân Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” 7 sözleri ve ardından adım adım Müslüman ülkeleri sömürgeleştirme ve dininden, Kur’ân’ından koparma faciaları… Olmadı mı?
Buna ülkemiz de dâhil! Lozan’da Hayim Naum ile, Lord Gürzon ile, neler yaşanmış; açın okuyun! Ardından genç Cumhuriyetimiz “Arapoğlunun yâveleri” denilerek dininden, kitabından nasıl koparılmaya çalışılmış; açın okuyun!
İngiliz Sömürgeler Bakanı’nın sözlerinin yer aldığı haberi Van’da duyan Bediüzzaman şöyle feveran etmiştir: “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!” 8
Ve elhak, Risale-i Nur’la ispat edip göstermiştir de.
Böyle bir çelik soluktan Kur’ân bahseder, ona işaret eder. Hem de 33 âyetiyle…
Eserler meydandadır, dileyen açıp okuyabilir.
Dipnotlar:
1- Fütuhat, I/60. 2- Sebe Sûresi: 15. 3- Elmalılı Hamdi Yazır, VI/3958. 4- Alusî, I/ 8. 5- Nur Sûresi: 35. 6- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 81. 7- Tarihçe-i Hayat, s. 60. 8- Tarihçe-i Hayat, s. 60.